Son Yazıları

Güney Afrika’da bir Türk Şair: Tatamkhulu Afrika

Avrupalı ​​bir adam, Afrikalı bir adama sordu: "Atom bombanız, roketiniz, top gülleniz var mı?”Afrikalı adam “Hayır bayım, biz vahşi bir milletiz” diye cevap verdi.Türk asıllı büyük şair Tatamkhulu Afrika, böyle ince bir istihza ile cevap veriyordu medenilik diye insan öldürmek için bomba yapan “Beyaz Adama”...23 Aralık 2002'de Güney Afrika’nın tanınmış şairi Tatamkhulu İsmail (Joubert) Güney Afrika Cape Town’ın Müslüman mahallesi Bo-kaap'ta vefat etti.

Bree Sokağı adlı kitabımızda ayrıntılarıyla bahsettiğimiz üzere anne ve babasını henüz iki yaşında İspanyol gribinden kaybedince başlamıştı onun hazin hadiselere gebe hayat hikayesi. Babası Muhammed Fuad Mısır’da İngilizlere kafa tutunca Güney Afrika’ya sürgün ediliyor.Es-Sallum şehrinde Türk bir anne ve babanın çocuğu olarak dünyaya gelen Afrika'nın, IsiXhosa dilinde "Afrika’nın Büyükbabası" anlamına gelen takma adı Tatamkhulu Afrika, eserlerine kattığı bilgeliği ile bakış açısını yansıtıyor. Hapiste tanıştığı Nelson Mandela’nın kendisine hayranlık duyup onu Tatamkhulu Afrika olarak çağırmasıyla artık İsmail ismini bir kenara bırakarak eserlerini bu isimle yayınlamıştı.

Yazının Devamı

Afrika’da Türk mezarları bize ne anlatıyor?

Osmanlı Devleti’nin Afrika'ya, özellikle de Cezayir, Mısır, Sudan ve Somali gibi bölgelere yayılması, ticaret yollarının, askeri seferlerin ve kültürel alışverişlerin oluşmasıyla sonuçlandı. Kıtadaki Türk mezarları halen bu tarihi etkileşimin somut hatırlatıcıları olarak hizmet etmekte ve imparatorluğun Afrika'nın sosyo-politik manzarasını şekillendirmedeki etkisini bizlere vurgulamaktadır. Afrika'daki bu Türk mezarları, Osmanlı İmparatorluğu'nun kıtadaki yaygın varlığı nedeniyle fevkalade önem taşımaktadır. Bunlar aynı zamanda Osmanlı yönetimi sırasında o havaliye göç eden veya orada görev yapan şahsiyetlerin geçmişlerini de günümüze yansıtmaktadır. Bu mezarlar genellikle Afrika'nın zengin kültürel mirasının bir parçası olarak kabul edilir ve kıtanın daha geniş dünyayla bağlantılı tarihini anlamamıza katkıda bulunur.

Bunların bir proje olarak korunması için 2022 yılında T.C Dışişleri Bakanlığına sunduğumuz rapor, şimdi Afrika Masası Başkanı olan bir sözde büyükelçi tarafından reddedildi. Güney Afrika Büyükelçiliği döneminde birçok hataya imza atan bu şahıs, görev süresince Osmanlı döneminden kalan aile efradını küstürmüş, ve ne yazık ki kıtadaki Türk-İslam mirasını hiçe saymıştı. Aile mensupları bu skandallarıyla ünlü Büyükelçi'yi Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a şikayet ettikleri ve bu yüzden hakkında “Seviyesiz Büyükelçi” diye haber dahi çıktığı halde bu şahıs, ahbap çavuş ilişkileriyle halen bulunduğu makamı istismar edebilmektedir.

Yazının Devamı

Güney Afrika'nın ilk Müslüman pilotu Türk müydü?

Rhodesia Herald gazetesinin 29 Ağustos 1913 tarihli haberi şöyle not düşmüştü:“İlk melez havacı Cape Town'lu merhum Ahmed Ataullah Efendi'nin küçük oğlu Bay Rüşdü Ataullah, havacılık sertifikası alan ilk Müslüman Güney Afrikalı oldu.” İngilizce bir yayında, İngiltere'de havacılıkta pilot olarak tanınacak kadar ustalaşan ilk Türk olduğu belirtiliyordu. Genç olmasına rağmen “birçok dili akıcı bir şekilde konuşuyor ve İngilizcesi olağanüstü derecede iyiydi” deniyordu. Haberin bir yerinde iftihar konusu olduğu için onun Güney Afrika’da doğmuş olmasına binaen “Sayın Ataullah aslında Türk değil, Güney Afrikalı, Kimberley doğumlu. Babası Güney Afrikalı, annesi ise Dr. Abdurrahman'ın en büyük kız kardeşi Muhsine. O şimdi Türkiye’de ilk Türk ordusunun uçağına nezaret edecek.” diyordu. Fakat esasında dedesi Erzurum’dan divitiyle kalemini alıp Güney Afrika Müslümanlarını eğitmek için Ümit Burnu’na gönderilen fıkıh profesörü Ebubekir Efendi’ydi. Müderris Ebubekir Efendi 17 yıl yaşatıp vefat ettiği Cape Town’da izleri silinmeyen bir Türk-İslam mirası bıraktı. Lakin Güney Afrika’da büyüyen torunları Müslüman oldukları için ülkede ikinci sınıf vatandaş sayıldılar.

Kuşkusuz, Birinci Dünya Savaşı sırasında İngilizlerin Orta Doğu'daki politikası, stratejik çıkarlardan ve emperyalist düşüncelerden önemli ölçüde etkilenmişti. Osmanlı Devleti dört asır boyunca Orta Doğu'nun büyük bir kısmını kontrol altında tuttu. İngilizler başlangıçta Arabistanlı Lawrence gibi isimlerin önderlik ettiği Arap İsyanını desteklediler. Bu işbirliği, Arap Yarımadası'ndaki Osmanlı kontrolüne meydan okumayı ve Arap milliyetçi duygularını teşvik etmeyi amaçlıyordu. 1917'de İngiliz hükümeti, Filistin'de "Yahudi halkı için ulusal bir yurt" kurulmasına destek veren Balfour Deklarasyonu'nu yayınlamıştı. Londra hükümetinin siyasi başarılarına rağmen Britanya İmparatorluğu, Birinci Dünya Savaşı sırasında iki büyük cephede, Gelibolu ve Kut'ül Amare'de yenilgiye uğradı. Rüşdü, Osmanlı ordusunda Kut'ta (bugünkü Irak) İngilizlere karşı savaştı. Bu arada İngiliz hükümeti, Osmanlı'nın Johannesburg Başkonsolosu Mehmet Remzi Bey'in tutuklanmasını emretti. Remzi Bey şüpheli bir şekilde hapishanede öldü ve 1916 yılında Braamfontein mezarlığına gömüldü.

Yazının Devamı

Soykırım mefhumunu Afrika’dan okumak

Geçtiğimiz yıl, Cape Town Üniversitesi’nden soykırım uzmanı Mohamed Adhikari'nin yazdığı Güney Afrika Soykırımının Anatomisi adlı bir kitabı İngilizce'den Türkçe'ye tercüme etmiştim. Profesör Adhikari soykırımın ne olduğunu ve Güney Afrika'nın yerli halkının yok edilmesinin nasıl gerçekleştiğini bu değerli eserinde anlatıyor.

Birleşmiş Milletler tarafından 1948 Soykırım Sözleşmesi'nde tanımlanan bu insanlık suçu, ulusal, etnik, ırksal veya dini bir grubu kısmen veya tamamen yok etme niyetiyle işlenen eylemleri içermektedir. Bunlar arasında grup üyelerinin öldürülmesi, ciddi bedensel veya zihinsel zarara neden olunması, grubun fiziksel olarak yok olmasına yol açacak koşulların dayatılması veya grup içinde doğumların engellenmesi yer almaktadır.

Yazının Devamı