02 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ana muhalefette kim istifa edecek?..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

CHP’nin 30 Mart’ta yaşadığı seçim hezimeti, tabandaki umutları ne yazık ki erozyona uğrattı...

MHP kökenli Mansur Yavaş yalnızca büyükşehirde oylarını arttırsa da Sarıgül’ün İstanbul’da, bütün medya gazına rağmen seçimi büyük farkla kaybetmesi; yanlış ilişkiler, stratejiler ve söylemlerin hezimeti tetiklediğini de ortaya çıkardı...

Ana muhalefetin kalesi İzmir’de kayıp şoku devam ediyor... Burada CHP’nin oyları 2009 sonuçlarına oranla ne yazık ki yüzde 6 oranında düştü...

İzmir’in 8 ilçesinde başkanlık koltuklarının diğer partilere kaptırılması, partinin Ankara’nın iki ilçesi dışında, başkentte neredeyse silinmesi, İstanbul’da 2009’a oranla belediye sayısının yalnızca bir adet artması...

Antalya, Mersin, Artvin ve Ordu’nun kaybedilmesinin yarattığı sarsıntı...

Orta Anadolu’daki erozyon, Güneydoğu’da yanlış politikaların CHP’yi yüzde 1’lere düşürmesi...

Hatay’da bile ancak AKP’den transfer edilen bir adayla seçimin kıl payı kazanılması...

Ve belki de en önemlisi CHP liderinin; 2 milletvekilinin de olduğu kendi memleketi Tunceli’de seçimi kaybetmesi...

Tüm bu vahim sonuçlar, iktidarın müthiş politikalarla ülkeyi mutlu ettiği bir dönemde değil; AKP’nin yolsuzluk-rüşvet batağında sarsıldığı ve muhalefetin bu nedenle zirve yapması gereken bir süreçte yaşandı...

CEMAAT KAVGASI VE EROZYON...

Ana muhalefetteki tüm bu seçim hezimetinin Mustafa Sarıgül hatası, CHP örgütleri ve adaylarının dışlanması, tabanın beklentilerinin göz ardı edilmesi ve yanlış adaylardan kaynaklandığı biliniyor...

Ancak kimse kendini kandırmasın; yenilginin en büyük nedeni CHP’nin yanlış mesajlar, hatalı ilişkilerle yarattığı tehlikeli “cemaat” algısıdır...

Yardımcıları, Kılıçdaroğlu’nu Güneydoğu politikalarında olduğu gibi cemaatten beklentilere girerek de ne yazık ki bir kez daha yanılttılar...

Son üç yıldır, Faik Tunay, Aydın Ayaydın, Erdoğan Toprak gibilerin cemaate zeytin dalı uzatarak, tabanda yarattıkları infial sakın unutulmasın...

Washington’daki cemaat temasları ve Muhammed Çakmak gibi Fethullah hayranlarının aday gösterilerek Bağcılar’da CHP oylarını yerinde saydırması, cemaat medyasındaki CHP propagandasının da 30 Mart’taki yenilgiyi tetiklediği göz ardı edilmesin...

İşte Artvin’deki CHP’liler ve Uşak milletvekili Dilek Akgün Yılmaz’dan sonra, İzmir’in duyarlı milletvekillerinden Birgül Ayman Güler de zaten bu ilişkilere öfkeli...

Güler, Twitter’daki hesabından “Cemaatle işbirliği, ateş denizinden çıkmak için mumdan gemiye binmekti; mumdan gemilere ateş denizinde ne olursa, seçim sonucu da o oldu” diye yazarak CHP tabanında, milyonların isyanına tercüman olmuştu...

Dün öğreniyoruz ki , CHP’nin Parti Meclisi üyelerinden Ekrem Kerem Oktay, Twitter üzerinden Güler’i istifaya davet etmiş!!! Demiş ki Oktay, “Birgül Hanım, kimseyle işbirliği yapmadık, öyle bir kanaatiniz varsa istifa edin partimizden. Ne duruyorsunuz?..”

Bu tür gaflete bakarak; CHP’ye cemaat konusunda, “attığın taş vurduğun kuşa değdi mi” demek ne kadar yararlı olur bilemiyoruz?.. Gerçekleri, “istifa” çağrısıyla örtbas edenlere “Güneş balçıkla sıvanmaz” demek sanırım biraz daha etkili bir göndermedir...

Ancak en doğrusu bizce şudur; 30 Mart seçim hezimetiyle ilgili CHP’de bir “istifa” beklentisi varsa; bu, soruna parmak basanları değil, hezimete yol açanları ve halen uyanmayanları hedef almalıdır... Siyasi etik bunu gerektirir...

O yüzden, 2010’dan bu yana AKP gibi gerici bir parti karşısında CHP’ye üçüncü kez hezimet yaşatan anlayışta bir değişimin şart olduğu artık iyice anlaşılıyor...

EDİRNE’NİN CHP’LİSİ!..

CHP milletvekili Recep Gürkan, 30 Mart’taki seçimlerde Edirne Belediye Başkanlığı’na aday oldu ve seçildi...

Bakınız, Gürkan dün Edirne Belediyesi önünde toplanan yurttaşlara neler söyledi:

“Bugün ilk işimiz, Edirne Belediyesi tabelasında T.C .harfleri yoktu, onları koyduk sabah... T.C Edirne Belediyesi’nde göreve başlıyoruz. Bu kimseye bir gönderme değil. Ulu önder Atatürk’ün, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının ve Kurtuluş Savaşı’ndaki yüz binlerce şehidimizin mirası... Hayatımız boyunca onurla taşıdık, gururla koruduk. Bundan sonra da onurla taşıyama devam edeceğiz. Biz Türkiye Cumhuriyeti’nin onurlu bir serhad kentiyiz. Bunu son nefesimize kadar devam ettireceğiz.”

Gürkan’a görevinde başarılar diliyoruz... En azından daha görevinin ilk gününde duyarlı davranarak, bölücü ve gericilerle kimi siyasi şaşkınlara cumhuriyetçi bir duruşla okkalı bir yanıt verdiği için...

TERÖRE TAVİZ VE DİRENİŞ!..

Başta ABD olmak üzere, Avrupa’daki emperyalist kafayla onların Suriye’ye karşı adeta taşeron olarak kullandığı Türkiye artık kaybetmiştir...

Anlaşıldı ki Beşar Esad, ne işgalcilerce idam edilen Saddam Hüseyin’dir ne de barbarca sokak ortasında linç edilen Muammer Kaddafi...

Yalnızca Esad’ın keskin duruşu değil; Suriye halkının desteği de iç savaş çıkartmaya çalışan kiralık katilleri geri püskürtmüştür...

Son dönemde, Şam yönetimine karşı savaşan dinci örgütlerden binlerce militanın Esad’ın safına geçtiği biliniyor...

“Özgür Suriye Ordusu” adlı taşeron birim de iyice çözüldü ve etkisizleşti...

Şam’dan dönen Rusya eski başbakanı Sergey Stepaşin’in açıklamasından da anlaşılıyor ki, Suriye yönetimi en geç bir yıl içinde emperyalist tuzağı tamamen bertaraf edecek... Stepaşin bu durumu şöyle açıklamış:

“Ülkedeki mevcut savaş durumu üzerine sorduğum soruya sayın Esad, ‘Bir yıl içerisinde Suriye’deki büyük çatışmalar sona erecek. Bu etabın tamamlanmasının ardından terörle ve teröristlerle mücadele alanına tamamen geçiş yapmamız gerekecek’ diyerek yanıt verdi.”

Peki, biz bunu niçin mi alıntıladık?.. Nedense aklımıza hemen AKP’nin PKK’ya karşı duruşu geldi... Türkiye terörü durdurmak iddiasıyla yıllardır tavizi artırıyor, ancak PKK silah dayatmasıyla pusudan çıkmıyor ve hükümetin başında tehdit gibi durmaya devam ediyor...

Baksanıza; Erdoğan’ı cumhurbaşkanlığı beklentisinin BDP-PKK desteğiyle yaşama geçirilmesi hedefleniyormuş?..

O halde Türkiye ile Suriye’nin terörle mücadeledeki zıt stratejisi bakalım kimi haklı çıkartacak? El Kaideci terörün belini kıran Esad mı yoksa, siyasi ikbal uğruna taviz üstüne taviz veren Erdoğan’ı mı?..