02 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Arjantin'in itici gücü forvetleri...

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

Dünya futbolunun Avrupa-Latin Amerika melez ekolü olarak bilinen Arjantin, gerek dünya futbolunda gerekse Amerika anakarasında söz sahibi ülkelerden biridir. Kendi isteğiyle katılmadığı 1938, 1950 ve 1954 Dünya Kupası finallerinin dışında sadece 1970 Meksika finallerinde elemeleri geçemeyerek evinde kaldı. Bu bağlamda tam 15 kez finallere katılıp iki şampiyonluk kazandı.

Ne var ki, Arjantin'in kazandığı iki dünya şampiyonlukları da futbolseverlerin içine sinmedi. Hele kendi ülkelerinde yapılan 1978 dünya kupası var ki, faşist diktatör General Videla'nın işkence hanelerinde inim inim inleyen halkın sesinin duyulmaması için Dünya Kupası bir fırsat olarak görülmüştü. Buones Aires'in ve önemli şehirlerin otoyollarının kenarlarının duvarlarla örülmesi, dünya kupası gibi büyük bir organizasyona gelenlerden Arjantin'in sefaletini saklamak amaçlıydı. Diktatörlük, Dünya Kupası ile prestij kazanıp Arjantin'in çektiği acıları ve ağlayan yüzünü kupa şampiyonluğu ile gözlerden ve belleklerden uzak tutmak istemişti.

"Halkınızın sizi sevmesini istiyorsanız, onlara bir dünya kupası verin" diyerek Dünya Futbol Şampiyonası'na nasıl yaklaştığını, ne pahasına olursa olsun ev sahipliğini yaptığı kupanın kazanılması için ilgililere gerekli mesajı vermekten geri durmuyordu faşist Videla.

1976'da General Videla öncülüğünde yönetime el koyan askeri diktatörlük 1978'dünya Kupası'nın yazgısında belirleyici olduğu hep söylenedurmuştur. Kupanın ilk grubunda İtalya'yı yenerek zoraki ikinci gruba kalan Arjantin B grubunda oynamayı hak kazandı. Bu grupta Arjantin iki komşusu Brezilya ve Peru ile birlikte Polonya'yla eşleşmişti. Brezilya ile Arjantin 0-0 berabere kalınca Peru ile oynanacak maçlar önem kazandı.

Brezilya ve Arjantin Polonya'dan artı iki averaj sağlamıştı. Son maçların ilginç yanı aynı saatte oynanması gerekirken ani bir kararla Brezilya-Polonya karşılaşmasının 16.45'e alınması Arjantin-Peru maçının ise planlandığı gibi 19.15'de oynanmasıydı. Böylece Arjantinli oyuncular maç için ısınma hareketleri yaparken Peru'ya kaç gol atacaklarını da hesaplayabileceklerdi. 21 Haziran 1978'de oynanan bu maç 6-0 Arjantin'in lehine bitti. O günlerde Peru Arjantin'e göre daha güçlü bir takımdı ve ev sahibine 4-0 yetiyordu...

Bu sonuçtan sonra Videla diktatörlüğünün hesap ve ayak oyunlarına ilişkin birçok söylenti ortaya atıldı. Örneğin, 1978 Dünya Kupası'nın en iyi kalecisi olan Peru'nun file bekçisi Roman Quiroga'nın Arjantinli olduğu hatta maçın oynandığı Rosari şehrinde doğduğu ortaya çıktı. Kupanın bitiminden bir süre sonra Arjantin hükümetinin Peru'ya silah ve tarım yardımında bulunduğu söylendi. Başka bir söylentiye göre Arjantin'in Peru'dan alacağı olan 50 milyon doları (o günlerde iyi para olmalı) bağışladı. Bütün bu söylentilerin hepsi kulak arkası edilebilir ama, ama FIFA'nın maçın saatini değiştirmesi ortalığı bulandıran en önemli gerçek olsa gerek. Bu olaylardan sonra Brezilya'nın, Arjantin ile ülke olarak ilişkilerini askıya alması da işin bir başka boyutu.

Meksika'daki 1986 şampiyonasına ise bu kez Maradona'nın değil "Tanrı'nın eli" damgasını vuracaktı. Çeyrek finalde Maradona'nın İngiltere'ye elle attığı golü süper solak bu şekilde niteledi. Ne var ki, Maradona'nın aynı maçta, İngiliz takımının yarıdan çoğunu ipe dizer gibi çalımlayarak attığı gol de, futbol tarihin en iyi golü olarak nitelendirildi. 2-1 Arjantin lehine biten bu maçtan sonra şampiyon olan Arjantin'in ikinci kupasının bir yeri az da olsa lekelenmişti.

Brezilya 2014'teki Arjantin'in en büyük güvencesi ise forveti. İleri uçtaki yedek oyuncularına bile dünyanın en iyi takımları gıpta ile bakıyorlar. Messi, Higuain ve Agüero üçlüsünün yetenekleri her savunmayı çözecek kadar üstün. Ne var ki, Arjantin geçmişte olduğu gibi bugünde bir lider oyuncunun peşine takılıyor. 1990 dünya kupasının açılış maçında Kamerun Maradona'yı sıkı markaja alınca takım hiçbir varlık gösterememişti. O kupanın finalinde de Almanlar Maradona'ya göz açtırmayınca Tangocular üçüncü şampiyonluktan olmuşlardı. Messi, Barcelona'daki yardımlaşmayı Arjantin ulusal takımında bulamayınca bütün ekip sorun yaşamaktadır...