27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Avrasya sürecinde tarihsel mevzilenme

Doğu Perinçek

Doğu Perinçek

Gazete Yazarı

A+ A-

DÜN “Türkiye nereye gidiyor” sorusuna yanıt vererek başladık.

Türkiye, Atlantik sisteminden ayrılıyor ve Avrasya’ya gidiyor.

Bu süreç, yalnız uluslararası düzlemde değildir, içteki iktidar ve sınıf ilişkilerinin de değişeceği bir süreçtir. Daha doğrusu: İç dinamikler, Türkiye’nin dünyadaki yerini ve sistemini de belirlemektedir. Türkiye halkı, vatan bütünlüğü ve üretim ekonomisi istediği için, Türkiye Atlantik sisteminden kopmakta ve Avrasya’ya yönelmektedir.

YENİ SINIFSAL İLİŞKİLER

1945’te bağlandığımız emperyalist Atlantik sistemi içinde, özellikle 1980 sonrasında oluşan Mafya-Gladyo-Tarikat diktasının sorgulandığı bir döneme girdik. Turgut Özal’la başlayan, Çiller ve Tayyip Erdoğan’la devam eden “Dünya ekonomisiyle bütünleşme” sürecinde sanayici ve tüccarlar sistemin kenarlarına itildi. Sıcak para komisyoncuları, dolar-borsa vurguncuları, hortumcular ve tarikat rantçılarından oluşan Dört Sülük, sistemin tepesine oturdu. Artık onların devri bitmiştir. Borçlanma Ekonomisinin sonuna gelmiş bulunuyoruz. Üretim Ekonomisine geçme zorunluluğu, sanayici ve tüccardan işçi ve çiftçiye kadar üretimle uğraşan sınıfların siyasetteki konumlarını da güçlendirecektir. Avrasya süreci, aynı zamanda Üretim Ekonomisini inşa sürecidir.

Yeni dönemde, ABD güdümlü Mafya-Gladyo-Tarikat güçlerine karşı Üretici Sınıfların ortak çıkarlarının belirginleştiğine tanık olacağız ve bu sürece önderlik edeceğiz.

İçte üretici sınıflar ile Borçlanma Ekonomisinin sınıfları arasındaki mücadele, millî sınıfların Atlantik emperyalistlerine karşı mücadelesiyle örtüşmektedir. FETÖ Gladyosu’nun temizlenmesi, PKK’nın hendeklere gömülmesi, emekçilerin hayat koşullarının düzeltilmesi, faizcilerin tahtlarından indirilmesi, kaynakların sanayi tarım ve ticarete yönlendirilmesi, çiftçilerin desteklenmesi, kamu ekonomisinin canlandırılması, yeniden ithal ikameci siyasetlere dönülmesi, iç pazarın güçlendirilmesi, millî bankacılık, özetle Atatürk Devriminin tamamlanması, yeni sınıfsal ilişkileri oluşturan programın başlıklarıdır.

KEMALİST DEVRİMİN İKLİMİ

Atlantik sistemi, Kemalist Devrim sürecine son vermişti. Türkiye, ABD emperyalizmine bağlanarak devrimini yitirdi. Avrasya, Kemalist Devrimi tamamlama sürecinin iklimidir. Vatan bütünlüğü, terörün temizlenmesi, üretim ekonomisi, laiklik ve aydınlanma, hepsi Avrasya ilişkileri içinde hayata geçirilebilir. Rusya, Çin, Hindistan, İran ve Suriye, Türkiye’de Atatürkçü yönetim istediklerini açıklıyorlar. Bu ülkelerle işbirliği süreci, Türkiye açısından kaçınılmaz olarak Kemalist Devrimi tamamlama gündemi için elverişli bir ortam anlamına geliyor. Başbakan Binali Yıldırım’ın en son Vietnam’da “Ho Amca” nın başarılarını övmesi ve Atatürk yolunda ilerleme kararında olduklarını açıklaması, Avrasya ilişkilerinin mecburiyetlerini ifade ediyor.

AVRASYACILAR İLE ATLANTİKÇİLER ARASINDAKİ MÜCADELE

Dikkat edilirse ABD organları, Türkiye’deki siyasal gelişmeleri genellikle “Avrasyacılar ile Atlantikçiler arasındaki mücadele” ekseninde açıklıyorlar. Siyasal partiler de bu eksende mevzilenmektedir.

Bütün dünyanın saptadığı üzere, Türkiye’de biricik Avrasyacı parti, Vatan Partisi’dir. Vatan Partisi, Avrasya Seçeneğine dünya ölçeğinde yön veren partilerin başında gelir. 1996 ve 2000 yıllarında topladığımız Uluslararası Avrasya Seçeneği Konferanslarına sekizi iktidar partisi olmak üzere 50’nin üzerinde parti katılmış ve Girişim Komitesinin Başkanlığına da Vatan Partisi Genel Başkanı seçilmişti. Yine 4-6 Aralık 2004’te Ankara’da topladığımız Avrasya Sempozyumu’na Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, emekli generaller ve rektörlerle birlikte Çin, Rusya, İran, Kırgızistan devletlerinin temsilcileri katılmış ve Avrasya ittifakının tarihsel bir zorunluluk olduğunu saptamışlardır.

SİYASAL PARTİLERİN MEVZİLENMESİ

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin Atlantik sisteminden kopmasına karşı “Son nefere kadar mücadele edeceklerini” ilan etmiştir. Dahası Adalet Yürüyüşü sırasında Atlantik gazetelerinde yayımlanan yazılarında, Suriye, Rusya, İran ve Irak yönetimlerini diktatörlükle suçlamıştır. Batı Asya’daki kamplaşmada, kararlı olarak Atlantik emperyalistlerinin safında yer almaktadır. Şu anda Atlantikçi sistemin merkez partisi CHP olarak gözüküyor. Akşener Partisi, Batı sisteminden yana olduğunu açıklamış bulunuyor. HDP/PKK ve FETÖ’cüler ise, Gladyo’nun piyon partileridir. Hepsi, Yeni CHP’nin ya da Kılıçdaroğlu yönetiminin kanatları altında buluşuyorlar.

AKP, MHP ve Saadet Partisi, Avrasya rüzgârının etkilediği partilerdir. Programları Atlantik sistemi içindedir. Ancak zorunluluklar AKP’yi Avrasya güçlerinin yanına itmektedir. Bu partiler, Atatürk Devrimiyle sorunları nedeniyle Avrasya sürecinde kararlı bir yöneliş içine giremiyorlar ve bocalıyorlar.

Avrasya sürecinde tarihsel mevzilenme - Resim : 1

YARIN, YENİ DÖNEMİN STRATEJİ VE SİYASETLERİNE DEVAM EDİYORUZ.