18 Mayıs 2024 Cumartesi
İstanbul 16°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Düzce
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • İçel
  • Iğdır
  • Isparta
  • İstanbul
  • İzmir
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Şanlıurfa
  • Siirt
  • Sinop
  • Şırnak
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Baas: Suriye’de direnişin şifresi

Rafet Ballı

Rafet Ballı

Gazete Yazarı

A+ A-

Bir yakın tarih taraması yapalım.

***

Irak:

20 Mart 2003: Amerikan bombardımanı başladı.

9 Nisan 2003: Bağdat’ta Saddam Hüseyin’in heykeli yıkıldı.

Böylece Irak’ın işgali tamamlandı.

Sonuç: Saddam yönetimi, 19 gün ancak direnebildi.

***

Tunus:

17 Aralık 2010: Muhammet Buazizi adlı genç kendini yaktı.

İntihar, yaygın protestoların fitilini ateşledi.

Bu, “Arap Baharı”nın da başlangıcı sayılır.

14 Ocak 2011: Devlet Başkanı ülkeden kaçtı.

Sonuç: Zeynel Abidin yönetimi 28 gün dayanabildi.

***

Mısır:

25 Ocak 2011: Göstericiler Kahire’de sokağa çıktı.

11 Şubat 2011: Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek istifa etti.

Sonuç: Göstericiler 17 günde sonuç aldı.

***

Libya:

7 Şubat 2011: Protestolar Libya’ya sıçratıldı.

Fakat: Halk katılımı zayıftı.

Ülkeye hem dışarıdan milisler sokuldu.

Hem de NATO müdahalesi başlatıldı. ABD ve Fransa önderliğinde.

20 Ekim 2011: Devlet Başkanı Muammer Kaddafi linç edilerek öldürüldü.

Sonuç: Yönetim, 8 ay 11 gün direndi.

NATO’nun askeri müdahalesine rağmen.

***

Gelelim, asıl konumuz olan Suriye’ye.

15 Mart 2011: Gösterilerin başlatıldığı tarih.

Örgütlü silahlı gruplar hemen devreye sokuldu.

Atlantik Cephesi bütün gücüyle yüklendi.

10 binlerce yabancı terörist ülkeye sevkedildi.

Silah ve para desteği verildi.

Ülke yakıldı, yıkıldı.

Her 4 Suriyeliden 1’i artık mülteci.

3’te 1’i ise evini/barkını kaybetti.

Ölü sayısı: En az 500 bin.

***

Bugünün tarihi: 10 Ekim 2017.

Sonuç: Tam 6 yıl 6 ay 25 gün oldu.

Suriye direniyor. Devleti ve halkıyla topyekün bir direniş.

Ve de artık kazanıyorlar.

Şimdi soru şu: Suriye’nin farkı ne?

***

Tamam: Tunus ve Mısır yönetimleri çürümüştü...

Sistemin meşruiyeti zayıftı.

Fakat: Irak ve Libya öyle değildi.

Özellikle Libya’da halkın “rıza”sı genişti.

***

Bu durumda doğru yöntem belli:

Kıyaslamayı “olan”lar üzerinden yapmak gerekiyor.

***

Ama önce parantez açalım.

Türkiye’de yaygın bir “cevaba” bakalım.

Özellikle İslamcı ve liberal çevrelerde deniyor ki: “Suriye yenilmedi. Çünkü Rusya ve İran’ın güçlü desteği arkasındaydı.”

***

Moskova ve Tahran’ın desteği hayatiydi.

Zaman zaman belirleyici de oldu.

Fakat: Asıl faktör başkaydı.

Evet, Suriye’de bir “güç” vardı.

Belki biraz “perde arkası”ndaydı.

Ancak: Bütün süreci onlar yönetti.

Bu gücün adı: Baas Partisi’ydi.

***

Biraz ayrıntılarına girmem lazım.

2012 yılının ilk günleri. Kriz sonrası Suriye’ye ilk gidişim.

Baas’ın önde gelen bazı yöneticileriyle tanıştık.

Daha o zamandan dikkatimi çekmişti.

Birikimli ve açıksözlüydüler.

***

İç cephedeki durumu...

Baas’ın neden, nasıl paslandığını..

Bölge ve dünya dengelerini okumasını biliyorlardı.

Yetkindiler. Türkiye’yi yönetenlerle kıyaslanamayacak kadar.

***

Eylül ortasında Şam’daydık yine.

Üst düzey Baas sözcüleriyle konuştuk.

Sürecin muhasebesini yapmaya başlamışlardı bile.

***

Yaptıkları bazı tespitleri paylaşmalıyım.

“Batı bizi mezhep, din, aşiret bağlısı olarak görmek ister.”

“Vatan duygumuzun, bağlılığımızın olmadığını düşünür.”

Meseleyi çözmüşlerdi.

Batı için Ortaçağ’dan kalma bütün kimlikler tercihliydi.

Yani: Din, mezhep, aşiret bağları ve etnik kimlikler.

Alt kimlikleri aşmak... “Millet” üst kimliğinde birleşmek ise memnu.

Ulus devletleri yıkmak istemelerinin nedeni de buydu.

***

Batı “milletleşme” süreçlerine niçin karşı çıkıyor?

Mezhepçi ve etnik hareketleri neden destekliyor?

Sebeplerini bir de bizimkiler anlasa..

***

Bir dipnot verelim.

“Baas” deyince bizim İslamcıların aklına gelen belli: Alevilik.

Oysa, Baas’ın tarihi başka.

Bilinen iki önemli kurucusu:

Mişel Eflak: Hıristiyan Arap.

Salah Bitar: Sünni Müslüman.

Yani Baas bir Alevi hareketi değil.

Başta Irak, birçok Arap ülkesinde örgütlendi.

Hiçbirinde mezhebi bir tercihi olmadı.

***

Baas sözcüsünün tespitleriyle devam edelim.

Muhteşem Yüzyıl dizisi üzerinde ortak tarihi savundu.

“Tarihi, tarihimizi yer yer Batıya meze yaptı.”

Tespitinde haklı mı?

İzlemediğim için bilemeyeceğim.

***

Türkiye-Suriye barışması:

“Bizim yeni bir sayfa açmamız gerekiyor.”

“Örnek ortada. Türkiye-İran yakınlaşmasına bakalım.”

***

Gençlik... Gençlik...

“Gençlerimiz buluşmalı...”

“Ünlü isimlerin, siyasilerin bir araya gelmesiden daha önemli.”

“Önceliğimiz: Gençlerin, sanatçıların, gazetecilerin bir araya gelmesi.”

“Gençlerimiz husumeti bırakmalı. Osmanlı husumetini, Fars husumetini.”

“Aynısını Türk ve Fars gençliği de yapmalı.”

***

Din adamları..

“Son krizde din adamlarımız kötü sınav verdi.”

“Gençliğimizi ve halkı zehirlediler.”

“Hem Suriye’de, hem Türkiye’de.”

***

Rusya ve İran’la ittifak...

“Siz dostlarımıza söyleyelim. Rusya ve İran yardım etmeseydi de biz yine direnip kazanırdık. “

“Yakın gelecekte göreceksiniz. Biz laik, aydınlanmacı, solcu Suriye halkı, Rusya ve İran’ın bize verdiğinden daha fazlasını biz onlara verdik.”

***

Sonuç: Suriye’de olup da diğerlerinde olmayan Baas Partisi’ydi.

Direnişin aklı ve karargahıydı.