CHP’de istifa dalgasını kim başlattı?..

Daha düne kadar CHP’nin büyümesi için canlarını dişlerine takarak koşturan isimler, şimdilerde yoğunlaşan yaprak dökümünde neden savruluyor?...

Örneğin; Nazan Özbaykal, Sibel Alemdaroğlu, Türker Ertürk ve Mustafa Zengin...

İlk iki isim CHP içinde Kadın Kolları MYK’sına seçilecek kadar yükseldiler...

Ancak “Yeni CHP” anlayışı sonunda binlerce kişi gibi onları da öğüttü... İkisi de sonunda partilerinden istifa etmişler...

Oysa ikisi de CHP’nın gerçek ideolojisiyle öylesine özdeşleşmiş ki, örneğin Facebook’taki bir takipçisi, Alemdaroğlu’nun istifasına üzüldüğünü belirtirken onu, “CHP denilince aklıma gelen kadın” diye tanımlamış...

Emekli tümamiral Türker Ertürk’e gelince...

TSK’da AKP’ye yönelik tepkiler varken, Erdoğan, “üniformalarını çıkartıp siyasete girsinler” demişti ya?.. İşte Ertürk o dönemde cesaret göstermiş ve Atatürk’ün bir askeriyken üniformasını çıkartarak Atatürk’ün partisine kaydolmuştu...

Ertürk, CHP içinde aktif olmak istedi... Örneğin, siyasete henüz girmişken Trabzon il başkanlığı yarışını da sadece 11 oyla kaybetmişti...

CHP içinceki ideolojik erozyon ve PKK-cemaat tartışmaları sonunda Ertürk’ü de isyan ettirdi... Ertürk’ün, partiye gönderdiği istifa dilekçesinde yazdıkları herşeyi anlatıyor;

“Partinin kurucu ilkelerinden uzaklaşması, halkımızın umudu olmaktan çıkması, Atatürk’e olan bağlılığını yitirdiğini değerlendirdiğimden CHP den istifa ediyorum.”

Maltepe eski belediye başkanı Prof. Mustafa Zengin’i ise CHP’de neredeyse herkes tanıyor... O da partinin sürüklendiği uçurumdan yakınıyordu... Ne yazık ki o da aşağıdaki satırları dilekçesine yazarak önceki gün istifa etti;

“Türkiye’yi değiştirmek isteyen güçlerin, CHP’yi işgal ettiğini görmekten üzüntü duymaktayım. Atatürk’e ‘Kefere Kemal’ diyenlerin yönetici konumuna getirildiği partimiz, Atatürk devrimlerinden uzaklaştırılmış, Altıok’u yeniden yorumlama cüretini gösteren yöneticiler tarafından işgal edilmiştir.”

YENİ OLUŞUM SİNYALİ!..

Kimse sakın ola, bu 4 kişinin ayrılmasını CHP’den sıradan istifalar olarak değerlendirmesin... Son aylarda ana muhalefetten istifa eden binlerce kişinin olduğu gibi, onların da kaygısı aynı; “CHP Altıok’tan uzaklaştı, Atatürk’ü terketti!..”

Geçen hafta bu köşede “İstifalar ve CHP’de erozyon” diye yazarken, ana muhalefet yönetiminin vahim söylemlerle parti tabanında infial yarattığına dikkat çekmiştik...

Peki, kim bu erozyon yaratanlar?.. Örneğin Erbakancı Mehmet Bekaroğlu, kurultay oyunlarıyla girebildiği CHP’den “ulusalcıların gitmesi için çağrı” yapabiliyor...

Örneğin adı “CIA” ile bile ilişkilendirilen HDP sempatizanı Sezgin Tanrıkulu, “Dersim için CHP adına özür diliyorum” derken aslında Atatürk’e isyan ettiğini de herkes biliyor.

Ve ne yazık ki tüm bunları destekleyen ve tepkileri izlemekle yetinen CHP lideri ise partiden kopmaları, “ağaç budanırsa büyür” gibi çok vahim ve itici bir örnekle yorumluyor...

Kimi duygusal CHP’liler ise meseleyi iyi kavrayamıyor... Ana muhalefet meselesini önemseyip bu köşeye almamızın tek nedeni var; “Cumhuriyeti kuran partinin cumhuriyete sahip çıkması” gerekliliğine dikkat çekmek...

Ancak, ideolojik çatışma ve önümüzdeki günlerde büyüyecek istifalar öncesinde, herkesin kafasındaki iki sorunun üzerinde durmak gerekiyor;

CHP’de “budama” yapılırken aslında 90 yıllık çınarın köküne balta vurulmuyor mu?.. Ağaçtaki filizler kesilmiyor mu?..

“İstifa edenler ne yapacak” sorusunun yanıtı ise bugün Ankara’da “yeni bir parti”yle ilgili yapılacak açıklamada verilecek...

CEMAATİN PARTİSİ!..

AKP ile cemaatin arası açılınca, iktidar partisi içindeki bazı cemaatçi vekiller istifa etmişti...

Urfa’da, devletin arazisini cemaatin okuluna yok pahasına peşkeş çeken Ziyaettin Akbulut gibi isimler ise AKP içinde kamuflaj halinde...

Eski AKP’li vekil İdris Bal’in geçen hafta kurduğu parti “cemaat partisi” diye medyaya yansıdı... Bu arada AKP’den istifa eden eski içişleri bakanı İdris Naim Şahin’in kurmaya çalıştığı parti de cemaatle ilişkilendiriliyor...

AKP’nin kıskacında bulunan Fethullah Gülen, işte bu cemaat partileri meselesiyle ilgili konuşurken şöyle demiş;

“Hiçbir zaman parti kurma gibi bir mülahazamız olmadı. Bu hareketin en küçük ferdinde bile söz konusu olmamıştır; hatta Hazreti Pir-i Mugan’ın ifadesiyle ‘Eûzü billahi mine’ş-şeytâni ve’s-siyâset’ demiştir: ‘Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım.’ Partimiz yok bizim, partiyle patırtıyla hiç alakamız yok, hiçbir zaman olmadı.”

Gülen’in sözleri iki açıdan takiye içeriyor... Örneğin, ANAP, DYP ve AKP olmasaydı acaba Fethullahçılar nasıl güçlenecek ve devlete kafa tutacak hale geleceklerdi?..

Cemaat bu partilere verdiği destek sayesinde devlete sızmadı mı, ihalelerle büyümedi mi?.. Hatta “devlet içinde paralel yapı” kuracak kadar büyürken siyasetle işbirliği yapmadılar mı?..

İkince mesele daha önemli... Adında “cemaat “olan bir parti tabi ki yok!.. Olsa da zaten fiyaskoyla sonuçlanırdı... Cemaat o yüzden devasa bir güçmüş gibi algı yaratak, siyaset içinde örgütlenerek büyüyor...

Evet; cemaatin partisi yok ama maşallah AKP, MHP ve ne yazık ki CHP içindeki uzantılarıyla tüm partilerde rahatlıkla at koşturabiliyorlar!..