27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

De Gaulle’ü keşfetme zamanı

Ali Rıza Taşdelen

Ali Rıza Taşdelen

Gazete Yazarı

A+ A-

ABD Başkanı Donald Trump, İran nükleer anlaşmasından çekildiğini açıkladığında Almanya, İngiltere ve Fransa’dan sert bir tepki gelmişti. Fransa’da ise Maliye Bakanı Bruno Le Maire, ABD’ye ve Atlantik cephesine karşı en açık tutumu almıştı.

Le Maire, “Amerika’nın uydusu mu olacağız?” diye soruyor, “ABD’nin dünyanın ekonomi polisi olmasına izin vermeyeceğiz” diyordu. “Bugün tüm Avrupa devletlerinin gözlerini açmasının zamanı geldi. Umarım, Avrupalı ortaklarımız durumun ciddiyetinin farkındadır”.

De Gaulle’cü gelenekten gelen Le Maire, Fransa’da aynı geleneğin temsilcilerinden Dominique de Villepin’in 2003 yılında ABD’nin Irak işgaline karşı Birleşmiş Milletler (BM) oturumunda yaptığı konuşmanın metnini yazan kişi olduğunu da yeni öğrendim. Fransa o zaman De Gaulle’cü geleneğin son temsilcisi Jacques Chirac’ın cumhurbaşkanlığı döneminde Almanya ve Rusya ile birlikte ABD’nin Irak saldırısına karşı çıkmıştı. Chirac, Schröder ve Putin Paris, Berlin Moskova hattını oluşturmuşlardı.

FRANSA YOL AYRIMINDA

Aslında başlığı “Avrupa yol ayrımında” diye atmak daha doğru olur. Ama, sürece Fransa’dan bakan bir yazı yazınca “Fransa yol ayrımında” başlığını kullandım. Geçen hafta G7 Zirvesinde ABD Başkanı Trump ile yaşananlar, son yıllarda giderek belirginleşen ABD ile Avrupa arasındaki çelişmelerin açık bir şekilde su üstüne çıkmasına neden oldu.

Emmanuel Macron 2018 yılının ilk ziyaretini Çin’e yapmıştı. İki ülke arasında önemli ticari anlaşmalar yapılmış, Çin’in Bir Kuşak Bir Yol Projesi’nin Fransa tarafından destekleneceğini ve işbirliği yapmak istediklerini açıklamıştı. Macron’un Çin ziyareti öncesi Bruno Le Maire, Wall Street Journal’a verdiği röportajda ‘Fransa’nın ABD ile olan belirsiz ilişkileri dengelemek için Rusya ve Çin ile ticari ilişkileri geliştimek istediklerini’ söylemişti.

ATLANTİK’TEN AVRASYA’YA

Başta Almanya ve Fransa olmak üzere (hatta İngiltere’yi de buna dahil edebiliriz) Avrupa artık Atlantik cephesinden kopma sürecine girmiştir. Önümüzdeki dönemde bu sürecin daha da hızlanacağını göreceğiz.Yani artık Avrupa’nın Atlantik’ten Avrasya’ya yönelişi ekonomik ve ticari ilişkilerde gözle görülür bir rota izlemektedir.

Can alıcı soru şudur: Esas olarak ABD’nin kumanda ettiği NOTO’ya karşı Avrupa’nın cevabı ne olacaktır? Avrupa ordusu üzerinde yıllardır çalışılıyor, ama henüz bir arpa boyu kadar yol alınmış değil. Son gelişmeler bu sürecin de hızlanacağını gösteriyor. Ekonomik, siyasi ve askeri alanda, Avrupa ABD’den bağımsız hareket etme yöneliminin sancılarını yaşıyor. ABD’nin bu yönelimi İtalya, Polonya ve Baltık ülkeleriyle durdurmaya çalışması nafile.

GENERAL DE GAULLE

Atlantik’e kafa tutan bir Avrupa De Gaulle’ü hatırlayacaktır. De Gaulle’ün 1958’de tekrar Fransa’nın başına geçtikten sonra, yeni bir anayasa ile 5. Cumhuriyeti kurması, ABD’ye kafa tutmasını, NATO’nun askeri kanadından ayrılmasını ve NATO’nun Avrupa’daki merkezini Paris’ten söküp atmasını hatırlayacaktır.

De Gaulle’ün bu politikalarını Fransız Komünistleri desteklemiş, Sosyal Demokrat Mitterrand ve arkadaşları karşı çıkmışlardı. General de Gaulle, ABD hakimiyetine karşı özgür ve bağımsız bir ülke olarak bir arayış içine girri. 1964 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’ni tanıdı. Aynı yıl Latin Amerika’ya gitti. 1966 yılında Asya gezisine çıktı ve Kamboçya’nın Başkenti Phnom-Penh’de yaptığı açıklamada ABD’nin Vietnam politikasını eleştirdi. Ardından Moskova’nın yolunu tuttu. Mitterrand, de Gaulle’ün ABD ve NATO politikalarını “milliyetçi” diye eleştirmekteydi. Halbuki de Gaulle, dar bir milliyetçi bakış açısıyla Fransa’yı dünyadan soyutlama politikası değil aksine bağımsız bir ülke olarak, ABD hakimiyetine karşı ülkelerle ilişkiler geliştirme çizgisi izlemiştir.