27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

De haydi Suriye'yi fethe gidiyoruz

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

Milliyet'te yazan Aslı Aydıntaşbaş 30 Nisan 2015'te “Mehmetçik Suriye'de” manşeti altında, Suriye için tasarlanan muhtemel bir "işgal" senaryosunu sorguladı. NATO koridorlarında yankılanan "dedikoduları" duyacak kadar hassas kulaklara sahip olan Aslı hanım diyor ki: 

"Ankara, bir adım ileri giderek önümüzdeki aylar ya da haftalarda Suriye içinde "güvenli bölgeler" yaratılması için kolları sıvayacak mı? Örneğin, seçime giden Türkiye'de gazeteler bir anda "Mehmetçik Suriye'de" manşetleriyle mi çıkacak?.. Ankara, seçim öncesi ya da sonrasında Suriye'de bir tampon bölge yaratılması düşüncesine hiç olmadığı kadar hazır ve "istekli" gözüküyor... bildiğim, Ankara düşünüyor; Suudiler desteklemeye hazır; Amerikalılar dinlemede; İranlılar, teyakkuzda"  

Yaratılan korku havasının haklı kaygılarıdır bunlar. Lakin bu paragrafta gerçeğe en yakın tespit "Ankara düşünüyor" ve "İranlılar teyakkuzda” sözüdür. Esad, Suriye'nin başında olduğu sürece, Erdoğan-Davutoğlu rejimi daha çok kaygılanmaya ve kaybetmeye devam edecektir. 

Suriye denklemi, her daim olduğu gibi, Ankara'nın bölgesel hesaplarını ters yüz eden olgu olmuştur. Bölgesinde başarısız olan gergin bir iktidarın içte ve dışta ne itibarı ne de değeri vardır. Kaldı ki, demokrasi, hukuk, işsizlik, toplumsal huzur, laiklik, istihdam, dış ticaret ve güvenlik sahasında dibe doğru bir yuvarlanma var. Siyasi-iktisadi krizi ihraç etme dışında seçeneği kalmayan bir iktidarın, mevcudiyetini devam ettirmek için, Suriye üzerine her türlü ihtimali "düşünüyor" olması gayet olağandır. Aslında çok fazla bir alternatifi de yok. Ya tosladığı Suriye duvarına kafası kırılıncaya kadar toslamaya devam edecek ya da "De haydi Suriye'yi fethe gidiyoruz" diyecek. Varsayalım ki, kaçınılmazlık kapıya dayandı ve iktidar orduyu, çeşitli malum palavraları öne sürerek, Suriye'ye soktu. Suudiler ve ABD daha çok şişirmek için gaz vermek dışında hiçbir askeri destekte bulunmayacaktır. Türkiye'yi, en başta kendisinin ürünü olan, bu bataklıkta debelenirken seyredecektir. Tarihte bunun misalini, Suriye'ye çekidüzen vermeye kalkışan ve büyük Türkiye masalı ile toplumu gaza getiren Menderes yaşamıştır. Ayrıca, Körfez ülkeleri İran'ın kendilerine karşı askeri hesaplar içinde olduğunu görüyor. Bunun yanı sıra, Türkiye dostları olarak gaz veren ülkeler Suriye-İran ve Suriye-Rusya arasında legal zemine oturtulan "terör ve dış tehdide karşı ortak mücadele" doktrininin İran ve Rusya'nın, Suriye'nin yanında bugünkünden daha aktif yer almasını amaç edindiğini bilir.  

Nihat Genç, 16 Şubat 2012'de, 'Suud-Türk İmparatorluğu' başlığı altında, "onlarca ayrı silahlı grup, örgüt, servis, ajan, güya direniş orduları İstanbul'un göbeğinde cirit atıyor, savcılar seyrediyor, polis seyrediyor, gazeteler tek satır yazmıyor... Neden bu kadar korkusuz, bu kadar aleni bu kadar rahatlar, bu ülkede 'yasa' yok mu 'hukuk' yok mu? Yok, çünkü... Bir kanunun, bir yargıcın, bir savcının, hakimlerin, hukukun, Meclis’in, siyasi hükümetin KENDİLERİNDEN HESAP SORMAYACAĞINI Allah'a iman gibi biliyorlar... Buradan bütün bu hevesli, mücahid, İslamcı, hayalci, manyak, Amerikan köpeği aslancıklara sesleniyorum, bu işin tek karlısı olacak, o da Suudlar" diye yazmıştı.  

Haksızlık yapmayalım, "Suriye'yi 'Fetih ordusu' ile fethetmeliyiz" diyenlerin dili hiç susmuyor, uzamaya devam ediyor. Bunlardan birisi, komşularla ilişkiler nasıl sıfırlanır doktrinin mucidi olan 'strateji uzmanı' Davutoğlu gibi, 'derinlik uzmanı' olan İbrahim Karagül. Mahrumiyet içinde erginleşen ama bugün devlet erkânının uçaklarında turlayan mühim bir akıl olmuş. Bu yüzden korkusuz ve rahat. Küçük beyni ile Büyük Türkiye hayalleri satıyor. Veyahut hükümet koridorlarında konuşulan dedikoduları, "gördü görmedi görünce bayıldı" misali köşesine taşıyor. "İran yayılmacılığı durdurulmalı, Kâbe bombalanmadan, mezhep savaşları bölgeyi yıkmadan, şahlanan oyun kuran Türkiye'nin 21. yüzyıl vizyonu için" gibi müthiş analizler ve tanımlamalarla kapasitemizi aşan derin öneriler yapıyor. Bunun hayata geçmesi için bir tek şey yetiyor: "Suriye'ye müdahale". İbrahim efendi toprak işgalini, savaşı, adam öldürmeyi mezar taşı sanıyor. Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmayasın savaş tamtamcısı İbrahim efendi!