09 Mayıs 2024 Perşembe
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Erdoğan-Demirtaş: Al gülüm, ver gülüm!

Rafet Ballı

Rafet Ballı

Gazete Yazarı

A+ A-

Tarih: 17 Mart 2015 

Psikolojik harekat vites büyüttü. 

HDP’nin Meclis grup toplantısı. 

Selahattin Demirtaş’ın en kısa konuşmayı yaptığı gün. 

Hedefinde güya Tayyip Erdoğan. 

Üç kere tekrarladı: Seni başkan yaptırmayacağız! 

*** 

Üzerinde pek durulmadı. 

Demirtaş bir şey daha söyledi o gün. 

“Biz bir pazarlık hareketi, pazarlık partisi değiliz.” 

“AKP ile aramızda kirli bir pazarlık olmadı, asla olmayacak.” 

“Kirli bir alışveriş, kirli bir işbirliği asla olmadı, asla olmayacak.” 

*** 

Açıklandı: Artık biliniyor. 

AKP ile PKK neredeyse 10 yıldır görüşüyor. 

PKK’nın yöneticileri de saklamıyor zaten. 

Örgütün lider takımından Mustafa Karasu açıkladı. 

Yabancıya değil, AKP gazetelerinden birine (Akşam, 24 Nisan 2013). 

“Oslo görüşmeleri resmi olarak 2008 Eylül’ünde başladı. Ama önceden dolaylı görüşmeler var.” 

İlk temaslar ne zaman: 2006’dan beri olgunlaşan bir durumdu. 

*** 

Bir düşünelim. 

2006’da durum olgunlaşmış. Temasların öncesi de var demek. 

İster pazarlık deyin, ister görüşme. Sonuçta bir şeyler alındı, verildi. 

Taraflar memnun kaldı ki, bugüne kadar sürdü. 

Soru şu: Türkiye’ye maliyeti ne oldu? 

*** 

Demirtaş ne demişti: Aramızda kirli bir pazarlık olmadı. 

Öyle mi? 

Yine PKK kaynaklarına bakalım. 

Zübeyir Aydar’a kulak verelim. KCK Yürütme Konseyi üyesi. 

Kamuoyuna yaptığı açıklama. 

“2002 genel, 2004 yerel, 2007 genel, 2009 yerel, 2010 referandum, 2011 genel seçimleri sürecinde AKP hükümeti arabulucular gönderdi ve ateşkesler ilan edildi. AKP bu seçimleri kazandı. Bu süreçler gerillanın fedakârlığı üzerine kuruldu.” (27 Ekim 2011) 

Soralım: Karşılığında ne aldılar? 

*** 

Aydar’ın ateşkes sıralamasına bir ek yapalım. 

2011 sonrasında 2 seçim daha oldu. Üçüncüsüne gidiyoruz. 

Seçimlere doğru hep aynı oyun sahnelendi. 

Önce: Tehditkâr açıklamalar. 

Ardından: AKP-PKK alışverişi. 

Sonra: Ateşkese devam. 

Soralım: Karşılığında ne aldılar? 

*** 

Burada biraz duralım. 

Aydar diyor ki: PKK ateşkes ilan ediyor. AKP seçim kazanıyor. 

Söylediği bir şey daha var: Süreçler gerillanın fedakârlığı üzerine kuruldu. 

Sadece Aydar böyle düşünmüyor. 

Başka PKK sözcüleri de aynı görüşte. 

*** 

(Kayda girmesi için iki ara not: 

İlki: AKP, ateşkesler sayesinde mi seçim kazanıyor? 

Cevabım: Hayır. Ağırlığı ateşkeslere vermek abartı olur. 

Bir faktördür fakat. AKP’nin hesabına birkaç puan artı yazdığı kesindir. 

İkincisi: Yanlış olan kanın durması değildir, maliyetidir. 

Sonradan terörü azdıracak hangi tavizlerin verildiğidir.) 

*** 

Sorun tam da burada. 

Önümüzdeki Türkiye manzarası şöyle. 

Ortada iki taraf var: AKP ve PKK. 

Sır değil: İkisi de milli devlete karşı. 

10 yıldır pazarlık halindeler. 

Silahlar patlıyor arada. Bir iki nazlanma. 

Uzlaşıyorlar kolayca. Her seçime ateşkesle gidiyorlar. 

Belli ki: Al-ver var aralarında. 

*** 

Demirtaş sanki bir demokrasi ikonu. 

Oysa: AKP döneminde üç büyük demokrasi sınavı yaşandı. 

Türkiye’nin bütün güçleri test edildi. 

İlki: Ergenekon davaları. 

PKK/HDP ön saflardaydı. AKP ve Cemaat’in tribün amigosu olarak. 

“Vur vur” diye tempo tutturdu. 

*** 

İkincisi: 2010 Anayasa referandumu. 

Hani, AKP ve Cemaat’in yargıyı ele geçirdiği oylama. 

Selahattin Demirtaşların misyonu: “Hayır”ları eksiltmek oldu. 

“Hayır” deseler, hukuk darbesi geçmiyordu. 

*** 

Üçüncüsü: Gezi direnişi. 

Dün etraflı yazdım. 

PKK/HDP cambazlık yaptı adeta. 

AKP hükümeti zarar görmesin diye. 

*** 

Sonuç: Hâlâ anlaşılmıyor mu? 

Mesele demokrasi değil. Türkiye hiç değil. 

Pazarlığın konusu bellidir. 

AKP: İktidardan gitmek istemiyor. 

PKK: Bölgesel iktidarını artırma peşinde. 

İkisinin de birbirine itirazı yok. 

Tam tersine birinin diğerine ihtiyacı büyük. 

Maalesef: Seçimden sonra göreceğimiz tablo da budur. 

Gerisi teferruattır.