27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Erken seçimin kırmızı çizgisi!..

Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Eski Yazar

A+ A-

MHP bugünlerde büyük taarruz altında... Siyasetin bir kesimindeki rantiye bekçileri bir an önce hükümetin kurulmasını istiyor... Kimi çevreler de sözde anketlere dayanarak MHP’nin eridiğini öne sürüyor...
Diyeceksiniz ki, 13 yılda AKP’nin Meclis’ten geçirmeye çalıştığı birçok kritik kanun maddesi MHP’nin desteğiyle yasallaşmadı mı?..
Evet de bu kez durum çok farklı... Devlet Bahçeli, özellikle de “kendi tabanı”ndaki hassas damarların ne kadar yaşamsal olduğunun farkında... Yani “yolsuzluk ve açılım...”
Bahçeli’nin 7 Haziran’da oylarını bu gerekçelerle artırması da işte bu kaos döneminde MHP’yi kamçılıyor...
Medyaya dün yansıyan bilgilere göre; Bahçeli, koalisyon için Davutoğlu’na “17-25 Aralık dosyasının üzerine gidilmesi, açılımın sona erdirilmesi ve Erdoğan’ın da geriye çekilmesi koşullarını” öne sürmüş... Yani MHP lideri seçim meydanlarında verdiği sözün ardında durmaya çalışıyor...
AKP bu koşulları kesinlikle kabul etmeyecek... İşte bu dönemde kimi şaşkınların aksine, böylesi bir tutum içinde olmasının MHP’nin oylarında düşüşe yol açacağını pek sanmıyorum...
Çünkü yolsuzluk dosyaları toplumun genelinde artık sıradanlaşsa da, Bahçeli bu konuya duyarlı olduğunu gösteriyor, özellikle “açılım” meselesinin MHP’nin can damarı olduğunu biliyor...
Hiç kuşkunuz olmasın; Suriye sınırında bir PKK devleti kurulmaya çalışılması, örgütün içte ve dışta yayılma gerekçesi bile tek başına MHP’yi kilit noktada tutmaya devam edecek...

AKP çıkmazda mı?..
Peki; MHP, 17-25 Aralık rezaletini “kırmızı çizgi” lerden biri saysa da, toplumun büyük çoğunluğu bu konuya ne kadar duyarlı acaba?.. İşte asıl mesele de bu...
Çünkü hırsızlık, rüşvet ve yolsuzluğun legalleştiği utanç verici bir dönemdeyiz... Günümüz Türkiyesinde hırsızlar ne yazık ki el üstünde tutulmakla kalmıyor, onlara sürekli şans da veriliyor... 
Bu iğrenç düzenin tek suçlusu siyasetçiler değil, halkın önemli bir kesiminin de bu laçkalıkta büyük sorumluluğu var... 
Örneğin bir başka ülkede, 4 bakanı yolsuzlukla suçlanan AKP gibi bir parti, bir gün olsun iktidarda kalabilir miydi?..
Oysa toplumun bir kesimi Erdoğan ile oğlu Bilal arasında geçen “milyar dolar”lık telefon görüşmesini kamera şakası gibi algılamış olmalı ki, kurduğu partiye “yüzde 41” oranında oy verebildi...

İstikrar tuzağı!..
Evet... İşte böylesi bir siyasetin dayattığı sosyal yozlaşmanın “üç gerekçe”si var; 
Toplumun kırsalda ve varoşlardaki bir kesimi, yoksullaştır-köleleştir stratejisiyle ranttan kendine düşen paya razı edildi... Sosyal yardımlarla ayakta duran kitleler siyasete mahkum edildi. Çünkü 10 milyonu aşkın Yeşil Kartlı’nın siyasal iktidarın sadakasına mahkum edilmesi toplumsal duyarsızlığı körükleyen en önemli etken haline geldi...
Gerekçelerden ikincisi de bu işte; toplumda bananecilik artarken, “yiyorlar ama yapıyorlar” anlayışı hırsızlığın üzerini sıvamakla kalmadı, yolsuzluğu parlatmaya da yaradı...
Üçüncü ve aynı zamanda en tehlikeli sömürü gerekçesine gelince... Hiç kuşkusuz AKP’yi inanç sömürüsü ayakta tutuyor... AKP; türban-cami-din üçgeninde kitleleri uyutmayı başarırken, siyasetteki çarkını da kolayca yürütüyor...
Tüm bunlara niçin mi değindik?.. MHP lideri Bahçeli, Davutoğlu-Erdoğan ikilisini koalisyon şartlarıyla sıkıştırsa da, bugünlerde siyasetteki kaos ne yazık ki AKP’ye yarıyor... 
Hükümet, yukarıda sıraladığımız “üç gerekçe”den de cesaret alarak çıkmazı bilinçli olarak derinleştiriyor ve toplum yeniden AKP’yi arar hale getiriliyor...
Göreceksiniz ki, koalisyon çıkmazı AKP’nin ekmeğine yağ sürecek... ORC’nin dün açıklanan anketinde de, AKP’nin erken seçim halinde “birinci parti” olacağı öne sürülmüştü...
Anlaşılıyor ki, yeni bir siyasal barikat oluşturulamazsa, “istikrar” bahanesi 17 Aralık aktörlerini erken seçimde de büyütmekten öteye gitmeyecek...

Ataşehir, balık, ‘buz!..’
Konumuz madem yolsuzluk ve siyaset ilişkisi o halde söyler misiniz; yolsuzluğun “sağ”ı “sol”u var mı?..
Yok... Çünkü vurgunculuk ideoloji dinlemiyor artık... Çünkü düzen bir bozuldu mu, rantiye çarkının tüm dişlilerine pislik bulaşıyor...
Kadıköy Belediyesi’nin CHP’li meclis üyesi Hüseyin Sağ da hırsız siyasetçilerin ipliğini pazara çıkartan birkaç siyasetçiden biri... Nerede bir imar rezaleti varsa cesaretle üzerine giden Hüseyin Sağ gibilerin nesli tükeniyor...
Önceki gün yaşanan bir saldırı da gösteriyor ki, rantiyenin tetikçileri Sağ gibilere yaşam hakkı vermek istemiyor!.. 
Şehir eşkıyaları Kadıköy- Göztepe’de, trafikte sıkıştırdıkları Sağ’ı döverek hastanelik etmişler... Yani birileri ona “sus” mesajı göndermiş!..
Bu eşkiyalığın tam da Ataşehir Belediye Başkanı Battal İlgezdi ve milletvekili olan eşiyle ilgili medyada yer alan şoke edici haberlerin ardından yaşanması da şaşırtıcı...
Bu köşede sık sık yaşanan şaibelere dikkat çektiğimiz Ataşehir Belediye Bakanı İlgezdi yine zan altında... Çünkü dünkü birçok gazete, Sağ’a yönelik saldırıyı İlgezdi’nin azmettirdiğini ima etmişti...
Bu köşede aylar önce defalarca ana muhalefet yetkililerini uyardık... Dedik ki, “Ataşehir Belediyesi CHP’nin başını yakacak” diye... Ancak anlaşılıyor ki, balık zaten baştan kokuyor!!. 
Üstelik bu kokuyu Ataşehir’deki şaibeli “Buz Rezidans”ta, “baş”takilerin yakın- larına verilen lüks dairelerin havası bile gideremiyor!!!