27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Fatih Terim’e hangi ‘Onur’ ödülü?

Metin Tükenmez

Metin Tükenmez

Eski Yazar

A+ A-

Uluslararası Sağlık Beden Eğitimi Rekreasyon Spor ve Dans Konseyi’nin(ICHPER.SD) 55. Dünya Kongresi İstanbul’da yapıldı. ICHPER.SD’nin düzenlediği bu kongrelerin bazılarına katıldım. Bu kez ders programımın yoğunluğu nedeniyle katılamadım. Önceki kongrelerde dünyanın birçok ülkesinden gelip spor bilimlerine katkı yapan, sporun bilimsel yanına ilişkin yapılan araştırmaları oturumlarda katılımcılara aktaran bilim insanlarının konuşmalarına tanıklık ettim. Bu bilim gönüllülerinden aldığım bilgilerin yazılarıma önemli katkılar yaptığını hiçbir zaman yadsımadım. 30 yılı aşkın süredir ülkemizin önemli üniversitelerinde hocalık yaptığım halde profesör olmuş öğrencilerimin karşısında bile hep ceketimi ilikledim. Ne var ki, bilim kongresinde Fatih Terim’e onur ödülü verilmesi, kongreye Erman Toroğlu’nun konuşmacı olarak davet edilmesi kalbime bir hançer gibi saplandı. O hançerin açtığı yara sağalır mı bilemiyorum ama acısını uzun süre sol mememin altındaki cevahirde duyumsayacağım kesindir.

Fatih Terim’e bu ödülün verilmesinden bir gün önce Prof. Dr. Celal Şengör, Cumhuriyet Bilim Teknoloji Dergisi’ndeki köşesinde şöyle yazıyordu: “Benim yetkim olsa ülkemizdeki Profesör ve Doçentlerin yüzde 80’inin unvanlarını elinden alıp liselere hoca yaparım. 170 üniversitenin de 150’sini liseye dönüştürürüm.” Yazıyı okuduğum zaman Celal Hocam sivri dili ile acaba hocalarımıza haksızlık mı ediyor diye düşündüm. Ama bilim dünyasının Terim’e verdiği ödülü öğrendiğimde Şengör’e hak verdim. Bu arada liselerde hocalık yapan bazı arkadaşlarımla da görüştüm. Dediler ki,”Onlar şu andaki liselerde de hocalık yapamazlar. Üniversiteden liseye dönüştürülecek okullarda hocalık yapsınlar.”

***

Kos koca bilim dünyasının üyeleri Fatih Terim’e hangi onurun ödülünü verdiler? Antalyalı kadına hakaret davasından mı, yine Antalya Cumhuriyet Savcısı’nın hakkında açtığı kamu davasından mı, gazeteci Osman Tamburacı’ya hakaretten aldığı hapis cezasından mı, LİG TV’nin kameramanı eski Ali Sami Yen’in çimleri üzerinde kovalamaktan mı, İsviçre ile Türkiye’yi bir maç yüzünden savaş durumuna getirmekten mi, ödül almasından iki hafta önce Eğitim Dairesi’nin başındaki Doç.Dr. Güven Erdil’i istifaya zorlamasından mı, hangisinden? Yoksa geçen yıl Arena’da oynanan Galatasaray-Mersin İdman Yurdu maçından sonra bir boğa gibi federasyonun bütün kurullarını yerle bir etmesinden mi?

Fatih Terim teknik adamlığının ilk yıllarında bilime ve bilim insanına önem verirdi. Bunun en yakın tanığı benim. Bilim kurulu, O’nun ilk yıllarında bilimin futbola girmesine yaptığı katkı nedeniyle bu ödül verilseydi, beni de bu ödülü vermek üzere davet etselerdi koşa koşa giderdim. Ama bugünkü Fatih Terim o hoca değil artık. Şimdi O’nun yerinde kendinden ve kendi çıkarlarından başka hiçbir şeye önem vermeyen, dünyada eşi benzeri görülmeyen, yıllık 10 milyon lira karşılığında -özünde bir gönül işi olan- Ulusal takımla sözleşme yapan, egosu şişmiş biri var. Verilen ödülün ağırlığı, bu ödüle onay veren bilim insanlarının sırtından hiçbir zaman kalkmayacak tersine yaşamları boyunca daha da ağırlaşacak.

Neyse ki, spor bilimine gönül vermiş, spor biliminin emekçileri konumunda olup sözüne ve bilgisine güvendiğim bazı hocalarımla konuştum da benim sırtımdaki yük biraz olsun hafifledi. Prof. Dr. Hasan Kasap bu ödülün tamamen düzenleyici şirketin isteği doğrultusunda verildiğini, akademik dünyanın da bundan ciddi şekilde rahatsız olduğunu söyledi. Aynı şekilde Prof. Dr. Emin Ergen ve Yard. Doç. Dr. Ümit Kesim’de rahatsızlıklarını dile getirdiler. Akademik dünyanın Fatih Terim’in davranışlarından rahatsız olmalarının, bilim çetelerinin oluştuğu ülkemizde, bilim dünyasındaki dibe vurmanın bir sıçraması olmasını dilerim...

Devletin, devlet kurumlarının profesyonel futbola bulaşmasına, düzenlemelere adını vermesine, parasal destekçi(sponsor) olmalarına hiç ama hiç aklım ermiyor. Amatör sporlar yerlerde sürünürken Spor Toto'nun lige adını vermesi, halktan topladığı paralar ile, adını tarım üretiminden alan Ziraat Bankası'nın halka hizmet edeceğine profesyonel futbola para vermesi bankanın kuruluş amacı ve felsefesiyle taban tabana zıttır.

Bugün işbaşındaki Futbol Federasyonu'nun en doğru yaptığı iş Türkiye Kupası düzenlemesidir. En alt liglerden takımların katılımıyla tek maçlık oyunlar ortaya çok değişik ve güzel sonuçlar çıkartmaktadır. Organizasyonu sonuna değgin tek maçlarla devam ettirip alt liglerden bir takımın şampiyon olma olasılığını yükseltmek, böylece değişik futbol öykülerinin ortaya çıkması için olanak yaratmak varken, iki gruplu lig yöntemine dönmek tamamen büyük takımlara hizmet etmek ve Ziraat Bankası'nı küstürmemek amaçlıdır. Bu sene geçti. Kupa sahibini bulduktan sonra Ziraat Bankası derhal bu organizasyondan çekilmeli, halkın parasını profesyonellere peşkeş çekmemeli...

Şenol Güneş'in eseri

Ulusal takım söz konusu olduğunda Türk futbolu dibe vurduğu halde iki büyük kalecinin yetişmesi bir rastlantı değildir elbette. Onur Kıvrak ve Tolga Zengin'e Şenol Güneş'in eli değmese bu denli aşama yapabilirler miydi acaba? Salt onlar değil, takım takım dolaşıp hiç birinde dikiş tutturamayan Burak Yılmaz'ın yükselişi de Şenol Hoca ile başlar. Selçuk İnan'da Şenol ustanın tezgâhından geçtikten sonra başarılı oldu. Gerek Ulusal takımda gerekse Trabzonspor'da büyük başarılara imza atıp, elindeki futbolcuları geliştirip her birini başlı başına bir değer olarak futbolumuza kazandıran Şenol Güneş'i ne çabuk unuttuk. Ulusal takıma hoca gerektiğinde iki isimden başkasını aklına getirmeyen bir yönetim anlayışının değerlerimizi nasıl unutturduğunun göstergesidir Şenol Güneş. Sessiz sedasız işine bakıp elindekini geliştiren, yeni değerler üretenlerin değeri anlaşılmadıkça Türk futbolunun sırtı yerden zor kalkar...