27 Nisan 2024 Cumartesi
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

FETÖ ve Ergenekon Davası

Rıza Zelyut

Rıza Zelyut

Eski Yazar

A+ A-

Bugün Türkiye üç büyük terör örgütüne karşı mücadele yürütüyor: PKK, FETÖ ve IŞİD...
Bunların en tehlikelisi Fethullah Gülen Terör Örgütü’dür. (FETÖ) Devletin içine sızan ve arkasında ABD bulunan bu örgütle mücadeleyi son üç yıldır Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan üstlenmiş gibi gözüküyor. FETÖ’nün 17-25 Aralık tarihlerindeki yolsuzluk operasyonlarının arkasındaki güç olduğunu gören Erdoğan, açıktan karşı saldırı başlattı.
Lakin, 17-25 Aralık bu işin son perdesidir. Fethullahçı Terör Örgütü’nün asıl tuzak davası, Ergenekon adıyla bilinen saldırısıdır. Bu nedenle, 17-25 Aralık’ta çok sıkı FETÖ karşıtı olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ergenekon kumpasında da gayet net tavır alma zamanı gelmiştir.

ABD’DE KURGULANDI
Ergenekon tuzağını kurduran güç Amerika’dır. Hedef, Türkiye’deki Amerikan karşıtlığını yürüten ve Kürt açılımına da karşı çıkan milliyetçileri, Kemalistleri, aydınları, gazetecileri ve akademisyenleri suçlu göstererek ezmekti.
Bu iş için önce teknik hazırlık yapıldı. CIA uzmanları hem Amerika’da hem Türkiye’de özel olarak bu iş üstünde çalıştılar. Bunların yetiştirdiği FETÖ’cü polisler devreye sokuldu... Ele geçirdikleri TÜBİTAK’ı da sahte belgelerini aklatmak için kullandılar.
Emri, Amerika’daki Fethullah Gülen 2005 sonunda verdi: “Ulusalcı dalgayı aşacağız!”
Amerikan karşıtlarının ve bölücülüğe direnenlerin suçlu gösterilmesi için ne yapılması gerektiğini de aynı dönemde açıkladı Fethullah Gülen:
“Yakında Türkiye’de suikastler olacak, çok kan akacak!”
Fethullah Gülen’in işareti üzerine hemen başladı o suikastler: 5 Şubat 2006’da Trabzon’da, anası AKP kadın kollarında görevli bir çocuk, Rahip Santoro’yu vurarak öldürdü. 17 Mayıs 2006’da Alparslan Aslan, Danıştay’ı basarak hakim Mustafa Yücel Özbilgin’i şehit etti. 19 Ocak 2007’de Hrant Dink katledildi. 18 Nisan’da ise Malatya’da Zirve Yayınevi cinayeti işlendi.
AKP iktidarının gücünü derinlemesine sömüren FETÖ, Yargı’yı da ele geçirmişti. Kendi savcıları ve yargıçları hazırdı. Polis yazacak; savcı bunu iddianame yapacak; hakim de bu iddianame ne istiyorsa onun kararını verip basacaktı imzayı...
Cinayetlerle kamuoyu oluşturulup savcı-hakim de ayarlandıktan sonra Fethullahçı örgüt, Ergenekon operasyonunu başlattı.
Öyle vahşice ve gözü kara idiler ki, daha SSK borcunu bile ödeyemeyen Kuddusi Okkır’ı Ergenekon Terör Örgütü dedikleri örgütün para kasası ilan etmekten çekinmediler. Ağır hasta Türkan Saylan’dan 82 yaşındaki İlhan Selçuk’a kadar pek çok aydını azılı suçluları yakalıyormuş havasında basıp içeri attılar. Ulusal Kanal, Aydınlık, o zamanki Cumhuriyet, Oda TV hedefte idi...
Davanın Savcısı Zekeriya Öz, AKP medyası ve Fethullahçı medyada milli bir kahraman gibi gösteriliyordu. Bu savcı sahte belgeleri yandaş medyaya sızdırıyor; onlar da her gün bu yalanları bomba haber havalarında veriyorlardı. Ülkesini sevenlere karşı tam bir cadı avı başlatılmıştı ve kapsama alanı da her gün genişletiliyordu. Hükümet bundan faydalanarak Kürt açılımını başlatmış; Habur’dan giren teröristler törenle karşılanmışlar; gösterilerle yandaşlarını coşturmuşlardı.
Bugün geldiğimiz noktada, aynı savcı, terör örgütü üyeliğinden suçlanmaktadır ve o kendisini kurtarmak için yurt dışına kaçmıştır.

YARGITAY NE BEKLİYOR
Önümüzdeki hafta; savcısı kaçmış, yargıçları suçlanan, düzenleticileri Amerika’da oturan bu davanın Yargıtay’da karar günleri... Sonuç 21 Nisan’da açıklanacak...
Eğer eski Yargıtay olsa idi, oradan Zekeriya Öz’ü haklı çıkartmaya çalışan bir karar çıkabilirdi. Lakin, yerel yargıda Ergenekon kumpasını kuran polis-savcıların Fethullahçı Terör Örgütü ile organik bağları olduğu yönünde dava açıldı. Öncesinde de Yargıtay’ı ele geçirmiş olan FETÖ’cülerin ayıklanması yolunda ciddi adımlar atıldı.
(Kimse “Eski Yargıtay da tarafsızdı!” demesin. Çünkü FETÖ’cülerin bir köşe yazım yüzünden 2012’de bana verdirdikleri hapis ve para cezaları eski Yargıtay tarafından onanmıştır.)
İçi oldukça temizlenen bu Yargıtay’dan Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerine ve uluslararası hukuk ölçülerine uygun bir karar çıkmasını bekliyorum: Tıpkı Balyoz Davası gibi... Tıpkı Askeri Casusluk davalarında olduğu gibi...
Hiç ummuyorum ama eğer Ergenekon mağdurlarını suçlu gösteren terör örgütü üyeliğiyle suçlanan kaçak savcı Zekeriya Öz’ü haklı çıkartacak bir karar verirlerse...
Hayır, hayır! Şu günlerde bu ihtimali düşünmek bile istemiyorum...
21 Nisan kararı, bütün Türkiye’nin Fethullahçı Terör Örgütü’nün kirli yüzünü bir kez daha gördüğü, onu lanetlediği karar olacaktır. Onca cana kıyan bu örgüte vurulacak en büyük darbe; Ergenekon’da suçlanan herkese masum madalyası takmakla başarılacaktır.
21 Nisan’daki şenliğe şimdiden hazırlanıyorum...