Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul 14°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

14 Şubat’tan masallar

Sevgi, yüreğini, gövdesini aşka adamak, sırta yüklenen dertlerin dermanını sabırla beklemektir. Sevgi insan sevmektir. Tarih boyunca ozanlarımız, gerçek sevgiyi ve aşkı anlattı. Yunus Emre, sevgi ve aşk şairi olarak tanındı. Aşk, 24 saat içine hapsedilip aşkı maddiyat çemberinde boğma eylemi değil

14 Şubat’tan masallar
HANİFE YALÇIN

“Sevgi yalnız bir insana bağlılık değildir. Kişi yalnız bir kimseyi seviyor, başka her şeye karşı ilgisiz kalıyorsa sevgisi sevgi değil, genişletilmiş bencilliktir.”

Karl Marx, 1844

Bir gün geliyor ve dünya kırmızıya boyanıyor. Çiçekçiler stoklarını artırıyor, restoranlar özel menülerini hazırlıyor, takı markaları “Gerçek aşk pırlantayla kanıtlanır.” diye bağırıyor. Sosyal medya çiftlerin birbirine hediye aldığı, aşklarını ilan ettiği, yalnızların ise “bugün benim için sıradan bir gün” yalanını söylediği paylaşımlarla dolup taşıyor.

Bu gerçekten aşkın kutlandığı bir gün mü, yoksa bir illüzyon mu? İnsan sevdiğini göstermek için neden belirli bir güne ihtiyacı duysun? Eğer aşk yılın 364 günü orada değilse, 14 Şubat’ta gerçekten var olabilir mi? Ve asıl soru: Bugün ne zaman bu hale geldi?

14 Şubat’tan masallar - Resim : 1
Hak’kı bir kılan, özümüzü insan sevgisiyle var eden yolun yoldaşlarıdır onlar.

SEVGİLİLER GÜNÜ’NÜN ÇIKIŞ NOKTASI

14 Şubat'ta kutlanan Sevgililer Günü (veya kökeni itibarıyla Aziz Valentin Günü), her yaştan çiftin, Aziz Valentine adına birbirlerine kart, çiçek, şeker veya daha lüks hediyeler verdiği bir gündür. Fakat bu modern kutlamanın kökeninin bir kurmacadan ibaret olduğunu söyleyebiliriz: Aziz Valentine, sanıldığının aksine, bir “aşk koruyucusu” değildi.

Rivayete göre, İmparator Claudius II, genç askerlerin savaşa odaklanabilmesi için evlenmelerini yasakladı. Ancak Aziz Valentine gizlice çiftleri evlendirmeye devam etti ve bu yüzden idam edildi. Hapis yatarken, gardiyanın kör kızına âşık oldu ve ona “Senin Valentine’in” imzalı bir mektup yazdı. İşte bu hikâye, Sevgililer Günü kartlarının kökeni olarak kabul edildi.

Ne kadar gerçek olduğu tartışmalı ama kesin olan bir şey var: Bu efsane, insanların aşkı romantik bir eylem olarak görmesini sağladı. Yani Sevgililer Günü, Pagan geleneklerinden temizlenerek Hristiyan bir “aşk günü” olarak şekillendirildi. Ama hâlâ bugünkü gibi bir tüketim çılgınlığına dönüşmemişti.

Aslına bakarsanız Sevgililer Günü, üçüncü yüzyılda yaşamış 1 ya da belki 2 Hristiyan kurbanın başının kesilmesini kutlamak için, ayinsel bir şölen olarak ortaya çıktı. Peki, Sevgililer Günü’nde kurban vermekten, hediye vermeye nasıl geçtik?

Asıl değişim, Sanayi Devrimi’yle başladı. 19. yüzyılda İngiltere’de, ilk ticari Sevgililer Günü kartları basıldı. Eskiden sevgililer birbirine el yazısıyla mektuplar gönderirken, seri üretim sayesinde romantik mesajlar artık fabrikalarda üretilmeye başladı. Bir anda herkes “özel” hissetmek için hazır kalıplardan aşk mesajları satın alır oldu.

20. yüzyılda işler daha da ileri gitti. Hollywood, reklam sektörü ve büyük markalar Sevgililer Günü’nü fırsat bildi. Aşk, artık bir duygu değil, satın alınabilir bir deneyim haline geldi.

“Seni seviyorum.” demek yetmez, yüzük almalısın.

“Seni düşünüyorum.” diyorsan çiçek göndermelisin.

Sevgilin yoksa eksiksin.

Bugün geldiğimiz noktada, 14 Şubat küresel bir tüketim şovuna dönüştü. İnsanlar, sosyal medya için çiçek alıyor, sevgisini kanıtlamak için kredi kartlarına yükleniyor, Sevgililer Günü menüleri için sıraya giriyor. Ama kaç kişi gerçekten içinden gelerek bugünü kutluyor?

14 Şubat’tan masallar - Resim : 2

TÜKETİYOR VE TÜKENİYOR MUYUZ?

Günümüzde kutlanan birçok özel gün tüketim eylemlerinin de odağı haline gelmiştir. Özel günler ve bu günlerin vazgeçilmezi olan hediyeleşme ritüelleri, alışveriş yapma, para harcama ve bu yolla da bir başkasını mutlu etme, ona olan sevgiyi kanıtlayabilme fikri üzerine inşa edilmektedir. Sevgililer gününe özel olarak hazırlanmış televizyon reklamlarının incelendiği bu çalışmada reklam mesajlarının içeriklerinin tüketim ideolojisi ile olan ilişkisi sevgililer günü özelinde ele alınmıştır. 2018, 2019 ve 2020 yıllarında 1-15 Şubat tarihleri arasında ulusal televizyon kanallarında yayınlanan sevgililer günü konulu 105 adet televizyon reklamının içerik analizi yöntemi ile incelendiği araştırmada, örneklemdeki reklamların duygu, sevgi, ürün hizmet kalitesi ve satış, fırsat olmak üzere üç ana tema üzerinden şekillendiği, reklamlarda büyük oranda satış mesajlarına ve tüketiciler için cazip fırsatlara yer verilerek tüketimin arttırılmaya çalışıldığı tespit edilmiştir. Söz konusu reklamlarda aşk ve sevgi çoğunlukla bireylerin temel bir hakkı, gösterilmesi/vurgulanması gereken bir zenginlik ve içinde kaybolunması, doyasıya yaşanması gereken yüce bir duygu olarak nitelendirilmektedir. Kadınlara kıyasla erkeklerin daha çok hedeflendiği sevgililer günü konulu reklamlarda, gerçekçi ve belirli bir kampanya dizgesine bağlı satın alma motiflerinin yoğun olarak yer aldığı görülmektedir. Ayrıca reklamlarda anlatım formatı olarak da sunucu ya da seslendirenin kullandığı format ve yalnız ürün formatı büyük oranda tercih edilmektedir.

“Sevginin günü olmaz, yılda bir kez Sevgililer Günü nedeniyle hatırlanan sevgi, sevgi değildir. 14 Şubat Sevgililer Günü sadece tüketim tuzağıdır, düşmemek gerekir.” diyenler de yaygın.

‘ERENLERİN VE OZANLARIN’ AŞKI

Sazını, şiirlerini ve deyişlerini aşka tutan erenleri, ozanları ne kadar dinlesek az.

Hak’kı bir kılan, özümüzü insan sevgisiyle var eden yolun yoldaşlarıdır onlar.

Yunus Emre, tarih boyunca sevgi ve aşk şairi olarak tanınmıştır. Şiirlerinde en çok sevgi ve aşkı dile getirmiştir. Bütün varlıkların Yaratıcısının bir olması hasebiyle Yaratan’dan ötürü tüm varlıkları sevmemizi istemiştir. Ona göre Allah aşktır, O’ndan meydana gelen varlıkların özlerinde de aşk vardır.

“Ben gelmedim dava için

Benim işim sevi için,

Dostun evi gönüllerdir,

Gönüller yapmaya geldim.”

Yaratılışın gayesi sevmek ve gönül yapmaktır. Sevgi gönülde bulunur; gönül ise Allah’ın evidir. -“Hakk’ı gerçek sevenlere cümle alem kardeş görünür.”- Allah’ı seven insan erdemli ve ahlaklı olur. Dünya ve ahiret beklentisine girmez. Allah dışındaki her şeyi terk eder. Terkten maksat yememek, içmemek ve insanlardan uzaklaşmak değil, yeteri kadarına kanaat etmek ve aşırılığa girmemektir.

Son asrın büyük halk ozanı: Aşık Mahzuni Şerif… Halk şiirine ve türkülerine ömrünü veren Âşık Mahzuni, 62 yıllık ömrüne; 453 plak, 58 kaset ve yayınlanmış 8 kitap sığdırmıştır.

Gönül sevdi, benim günahım nedir?

Yandım hasretine of bunca senedir

Mecnun'un derdinden derdim fenadır

Izdırabın sonu yok mu cananım?

Dizeleri sevmekten öte, aşk için yanmayı, cefa çekmeyi kutsayan ustayı.

Şah Hatayî gibi “Bir derdim var bin dermâna değişmem” âcizâne.

Dert ile arınmak ne güzel. Derdimin gönlünü almak için onun mısralarını nenni gibi okurum:

“Ben derdimi dost edindim kendime / Bir dostumu bin yabana değişmem / El çek tabip dermân olma derdime / Bir derdimi bin dermâna değişmem.”

Bir başka koca çınar, Kul Nesimi der ki:

Şem'a düşen pervaneler,

Gelsin bir hoşça yanalım,

Aşka düşen divaneler,

Gelsin bir hoşça yanalım.

Son derece anlamlı bir duruşu olan deyiş… Bu hikaye, Şem (Mum) ile O'na körkütük aşık olan Pervane'nin (Kelebek) hikayesidir.

Derinliklerin ozanı Aşık Daimi, Ne Ağlarsın, Seherde Bir Bağa Girdim, Bir Seher Vaktinde…

Yanar aşkın çırağı,

Dostun muhabbeti cennet otağı,

Ancak şu dünyada derdim ortağı,

Sazım figan eder tel yarelenir.

Gönülden dosta köprü kuran, tevazunun çizgisinden çıkmayan halk ozanı. Aşkın deyasında seher vaktini bekleyenler.

Şimdilerin yapay hitap sözcüklerinden kırılan dünyada, “Evvelim sen oldun, ahirim sensin” diyet Neşet ustayı ne kadar anlatsak az.

Yüreğini, gövdesini aşka adayanların, böyle bir sevmenin, sırta yüklenen dertleri, sabırla dermanı bekletenler türküsüdür bu örnekler… Bu adamışlıkları 24 saate sığdırmak mümkün mü? Sevginin, sevdanın günü saatti olur mu? Olmaz, olmamalı.

AŞK PAZARLANIR MI?

Ahlaki olarak pazarlanmamalı. Oysa 14 Şubat Sevgililer Günü’ne haftalar kala televizyon ekranlarında ve gazete sayfalarında bugünle ilgili, yastıktan tutun da kahve fincanına kadar reklâm edilerek pazarlanıp, insanların ceplerine girmeye çalışıyorlar. Oysa aşk kalpte başlar, ceple ilgisinin olmaması gerekir. Bu bir dayatmadır. Bu aşkı 24 saatlik süre içine hapsedip aşkı maddiyat çemberinde boğma eylemidir.

Marx’ın eşine mektubu

Bir filozofun ve devrimcinin kaleminden gerçek aşkı duyumsamak…

Karl Marx’ın eşine yazdığı o muhteşem mektup:

“Yürekten sevdiğim,

Sana yine yazıyorum çünkü yalnızım ve çünkü kafamın içinde seninle konuşurken senin bunu bilmiyor, ya da karşılık veremiyor olmana katlanamıyorum.

Kısa süreli ayrılıklar iyi oluyor, çünkü hep bir arada olunca her şey ayırt edilmeyecek kadar birbirine benzemeye başlıyor. Yan yana durduklarında kuleler bile cüceleşirken, alelade ve ufak tefek şeyler yakından bakınca kocamanlarmış. Küçük tedirginlikler onlara yola açan nesneler göz önünden kaldırıldığında yok olabilir. Yan yanalık dolayasıyla sıradanlaşan tutkularsa mesafenin büyümesine yeniden büyüyüp doğal boyutlarına dönerler. Aşkım da öyle…

Zamanın aşkımı tıpkı güneş ve yağmurun bitkileri büyüttüğü gibi büyütmüş olduğunu anlamam için senin bir an, sırf rüyada bile olsa, benden koparılman yetiyor. Senden ayrılır ayrılmaz sana olan aşkım bütün gerçekliğiyle kendini gösteriyor: O, ruhumun bütün enerjisiyle yüreğimin bütün kişiliğini bir araya getiren bir dev. Böylece yeniden insan olduğumu hissediyorum çünkü içim tutkuyla doluyor. Araştırma ve çağdaş eğitimin bizi kucağına attığı belirsizlikler ve bütün nesnel ve özel izlenimlerimde kusur bulmaya iten kuşkuculuk bizi küçük, zayıf ve mızmız kılıyor. Ama aşk Feurbachvari insana aşk değil, metabolizmaya aşk değil, proletaryaya aşk değil, sevdiğine aşk, yani sana aşk, insanı yeniden insanlaştırıyor…

Dünyada çok dişi var, kimileri de çok güzel ama ben, her bir hattı, hatta her bir kırışığı bana hayatımın en büyük ve en tatlı anılarını hatırlatan bir yüzü bir daha nerede bulabilirim? Senin tatlı çehrene sonu gelmez acılarımı, yeri doldurulmaz kayıplarımı bile okuyabilir ve senin tatlı yüzünü öptüğümde acıyı öperim. Hoşça kal canım. Seni ve çocukları binlerce kere öperim.”

Senin, Karl

14 Şubat Sevgililer Günü