17 Mayıs 2025 Dama çözümleri
Türk Daması Federasyonu Eski Yönetim Kurulu Üyesi ve İstanbul Türk Daması Derneği Eski Başkanı Ahmet Murat Çelik'in hazırladığı Dama Köşesi her cumartesi Aydınlık Gazetesi'nde, yanıtlar Aydinlik.com.tr'de...

BAŞIMIZ SAĞ OLSUN TÜRK DAMASI YETİM KALDI
Geçtiğimiz hafta Türk Dama Topluluğu olarak çok özel bir değerimizi kaybettik.
O, Türk Daması’nın yaşayan tarihi olmasının yanı sıra; bilgeliği, nezaketi, şefkati, hassasiyeti, yardımseverliği ve her şeye rağmen bir adım geride durmayı tercih eden tevazusuyla örnek, tanıdığım en zeki ve en ahlaklı insanların başında geliyordu: merhum Hasan Kenan Özer.
Halis mulis bir İstanbullu ve tam anlamıyla bir İstanbul beyefendisiydi. Çok yüksek seviyeli dama bilgisine sahip olsa da, “yendiğim adam üzülür” diye dama oynamayacak kadar hassas biriydi. Abartısız söylüyorum, insanî niteliklerin hepsini kendisinde toplamış tanıdığım en iyi insandı. Verdiği fikirlerle, yaptığı pozitif eleştirilerle benim hayatıma sihirli dokunuşlar yaptı. Aynı şeyi birçok tanıdığıma da yaptığına yakinen şahidim.
Ben, Hasan Kenan Abimizi kaybetmekten çok derin bir üzüntü duyuyorum. Eminim ki tüm Türk Daması Topluluğu da aynı şekilde hissediyor.
Bu nedenle bu haftaki yazımı, beş yıl önce Kenan abimle yaptığım röportaja ayıracağım:
HASAN KENAN ÖZER RÖPORTAJI
(21 Mart 2020)
-- Aslında biz İstanbul damacıları, senin gibi bir abiye sahip olduğumuz için gerçekten çok şanslıyız. Daima yolumuza ışık oluyor, bizi aydınlatıyor, bizlere en doğru şekilde rehberlik ediyorsun.
-- Teşekkür ederim Ahmet teveccüh ediyorsun. Daha başından beni utandırma.
-- Peki abim sorulara geçelim o zaman.
-- Hadi bakalım. Denizci tabiriyle "Vira Bismillah"
– Abi, dama maceranız nasıl başladı, anlatır mısınız?
– Tabii… Aslında 1953’te mahalle arasında yere çizerek oynamaya başladım. Kısa zaman içinde mahallemdeki (Karacaahmet) bütün yaşıtlarımı yenmeye başladım. Sonra bir gün evden çarşıya yolladılar. Çocukların dama oynadığını görünce hemen aralarına karıştım, hepsini de yendim. Çocuklardan biri bir ara kayboldu, gelirken yanında biri vardı... Okuldan tanıyorum, bizim Ufuk.
– Ufuk dediğiniz Bahriyeli (Ufuk Karayel) mi?
– Evet. “Bahriyeli” falan yok o zamanlar; ben 12, o da 13 yaşında. Daha o zamandan ileride nasıl bir usta olacağı belliydi. O yendi beni tabii. Kısa zamanda da Türkiye’nin en ünlü ustalarından biri oldu. Bizim dostluğumuz 1953’ten bu yana devam ediyor. 1958’de kahvehanelerde müstakil olarak dama oynandığını öğrendim. O zaman gerçek damayla tanıştım.
– O yıllarda nerelerde dama oynanırdı?
– En başta Beşiktaş’ta Acem’in Kahvesi ve Beyazıt’ta Marmara Kıraathanesi vardı. Eyüp’te, Balat’ta ve Anadolu yakasında da muhtelif yerler bulunurdu.
– Usta olarak kimler vardı o dönem?
– Beşiktaş’ta Başçavuş Mustafa vardı. O zamanlar İstanbul’un en iyi ustası oydu. Söylenenlere göre İzmir’e gidip İzmirli Bekir Bey ve Kasabalı Mehmet’i yenmiş. Bu üçü, daha önceki Âsaf ve Velid Beylerle halef-selef. Bir sonraki kuşak ise o ünlü süper dörtlü: 60’ların ortasından başlayıp 80’lerin sonuna, hatta 90’lara kadar devam etti. Eyüplü Ayhan, Bahriyeli Ufuk, Antepli Büyük Ömer ve İzmir’den Hamleci Hurşit. Tabii bu arada Sinan Arslan, Mahmut Hülakü, Vecdi Naim Deveci, Murat Keser, Bilal Sabah, Osman Pıtır gibi iyi oyuncular da hep vardı. Sonrası da sizin nesil zaten.
– Bunca dama bilgisi ve birikimiyle neden kenarda oturmayı tercih ettiniz?
– Ben yapı olarak birilerini üzebilecek bir şeye sebep olmak istemem. O sebeple izlemek daha cazip geldi. Bu arada çalışma hayatı başladı. Hem fabrikadaki hem de damadaki arkadaşlar, anlaşmış gibi bana “Prof. Kenan” demeyi uygun bulmuşlardı.
– İş hayatı sizi damadan bir nebze ayırdı mı peki?
– Aslında Türkiye’deyken hayır. Almanya’da çalışmaya başlayınca bir kopukluk olduysa da, her ülkeye gelişimde bir dama molası mutlaka olurdu. 1981’de geri dönüş yaptım; damanın merkezi değişmişti. Artık Silivrikapı vardı. Döndükten bir kac yıl sonra, İzmirli Hamleci Hurşit (Mürşid Ersöz) ile Antepli Arap Bilal (Bilal Sabah) arasındaki bir maçta yan tarafa oturarak bugünkü pozisyonuma geçiş yapmış oldum. O gün bu gündür “Kenan Abi” oldum.
(Ben de o maçı canlı izleyenlerden biriyim. 16 - 17 yaşındaydım ve damaya olan sevgimi artıran anlardan biri de buydu)
– Dama sayesinde tanıştığınız ve sizde iz bırakan kimler var?
– Merhum Kemal Demirbaş, Demir Büyüközkaya, Sebahattin Yaraman (üçünü de rahmetle anıyorum), benim hayatıma ayrıcalık katan insanlar oldular. Ayrıca çok iyi dostlar da edindim.
– Eski ustalarla şimdiki nesli karşılaştırsanız tespitiniz ne olur?
– Sizin bu nesil damayı daha güçlü oynuyor. Ancak âdâb-ı muaşeret meselesinde bir hayli mesafe kat etmesi gerekiyor.
– Son olarak, dama ile ilgili bize söylemek istediğiniz neler var?
– Ben hepinize sağlık ve muvaffakiyetler diliyorum. İnşallah şu İstanbul idarecilerine de bu kültürün bizim özümüz olduğunu anlatabilirsiniz.
Allah sena rahmet eylesin, melekler, Nebiler yoldaşın, Cennet mekanın olsun Kenan abim.