19 Mayıs 2024 Pazar
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

31 Ağustos Medyanın Halleri

İşte günün öne çıkan köşe yazıları...

31 Ağustos Medyanın Halleri
HAZIRLAYAN: ERCAN DOLAPÇI

ŞEY İŞTE, BİLDİĞİN ŞEY

İsmail Kılıçarslan- Yeni Şafak

Hadi dahasını da söyleyeyim. Orta boy bir Anadolu şehri isen senede 4-5 konser, hele bir ilçe isen festival mestival gibi organizasyonlarda 1-2 konser başından aşar başkanım. Şehrinin kültürel üretimine ayırdığın düdük kadar bütçenin yüzde seksenini “meydana toplanan 20 bin kişiye hitap ederim işte, ne güzel” diyerek saçıp savurmanın manası yok.

Yine geldik mi Türkiye’nin o derin “kültür yönetimi” sorununa? Geldik maalesef. Menajerin, organizatörün, kültür simsarının elinde oyuncak olup, olmayacak paraları olmayacak isimlere dağıtarak kültür ürettiğini sanmak olsa olsa “ibişlik” olur yahu.

Hep söylüyorum, yine söyleyeceğim. Şehrinin kültür bütçesinin çoğunu bizatihi şehrinin gençlerinin niteliklerini artırmaya harcamak, Türkiye’nin milli kültürüne doğrudan katkı sağlayacak işler üretmeye harcamak Hande Yener’in çıplak vaziyette şehrinin meydanına gelmesinden daha zor değil mi başkanım? O yüzden şey olmuyor bu işler, değil mi?

“Şey” derken başkanım, “şey” işte. Bildiğin şey.

HAKAN FİDAN’IN UKRAYNA ZİYARETİNİN ŞİFRELERİ

Hande Fırat- Hürriyet

Rusya tahıl anlaşmasından 17 Temmuz günü çekildi. 20 Temmuz’dan itibaren ise Ukrayna limanlarına giriş ya da çıkış yapan tüm gemileri askeri hedef sayacağını ilan etti. O günden sonra bir buçuk yıldır Odessa Limanı’nda bekleyen Hong Kong bandıralı 300 metrelik konteyner gemisi Romanya ve Bulgaristan kıyılarından ilerleyerek Türkiye’ye geldi ve Boğazlardan geçti. Bundan sonra ne olacağına ve görüşmelerde karşılıklı olarak ne mesajlar verildiğine de bakalım:

- Ukrayna mevcut tahıl koridoru anlaşmasına dönmek istemiyor. Yeni bir anlaşmaya ise soğuk değil.

- Hatta sevkıyatı kendi başına uluslararası sulara girmeden, yani tıpkı Hong Kong bandıralı konteyner gemisinde olduğu gibi Romanya ve Bulgaristan kara sularından ilerleyerek yapmak istiyor.

- Dışişleri Bakanı Fidan Ukrayna’nın pozisyonunu dinledi.

- Gelelim bu konuda Ankara’nın tutumuna... Ankara, Rusya olmadan bir anlaşmanın devreye sokulmasına sıcak bakmıyor; iki tarafın yani Ukrayna ve Rusya’nın üzerinde yeniden uzlaşabileceği bir mutabakattan yana.

- Bunun nedeni ise olası bir gerginlikte ya da Rusya’nın bir gemiyi olası bir şekilde hedef alması durumunda Karadeniz’in bir anlamda karışmasından endişe duyulması.

MECBURİYETTEN DEVREN MUHALEFET

Salih Tuna- Sabah

İP Genel Başkanı Akşener, "Kılıçdaroğlu'nun aday olmasını engelleyemedim, milletten özür dilerim..." demiş.

Demek ki engel olamadığı adaya seçmenden oy istemiş. Peki aday olması için canı gönülden çalışsaydı ne isteyecekti?

İşin garibi, Kılıçdaroğlu da bizzat kendi adaylığına engel olamamış!

"Aday olma lütfen Kemal Bey" diyen bunların bir gazetecisine, "Adaylığımı engelleme şansım yok..." karşılığını verdiği bir süre önce konuşulmuştu ya, onu diyorum.

***

Başta Babacan olmak üzere ittifaklarının küçük ortakları da "Biz olmasaydık Kılıçdaroğlu o kadar oyu da alamazdı" diyorlar.

Demek ki onlar da Kılıçdaroğlu'nun kazanacağına hiç inanmamışlar. Buna rağmen desteklemelerinin nedeni, mecburiyetten. Başka nasıl onca milletvekilini kazanacaklardı?

Seçim yenilgisi de pek umurlarında değil. CHP'den "tokatladıkları" milletvekillerinin analarının ak sütü gibi helal olduğunu anlatmanın derdindeler.

***

Parlamenter sisteme geçiş hedeflerini çoktan kaybetmişlerdi. Son seçimle de motivasyonlarını kaybettiler.
Muhalefet belasına zam ve enflasyon üzerinden ekonomi yönetimini eleştiriyorlardı, onu da meftun oldukları "rasyonel zemin" devreye girince kaybettiler.

Üretim ekonomisini veya devletçi kapitalizmi veya Post-Keynesyen iktisadi görüşleri savunsaydılar en azından eleştirmeye hakları olurdu.

Artık dedikodunun dışında söyleyecekleri söz kalmadı.

"Mecburi aday" Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı seçilemeyince, topyekûn "mecburi muhalefete" dönüştüler.

Öyle bir muhalefet ki satsan satılmaz, alsan alınmaz!

MUHALEFETİN 6'LI MASASINDA İÇ HESAPLAŞMA

Yaşar Hacısalihoğlu- Akşam

En son olarak İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener 26 Ağustos konuşmasında yine sert ifadeler kullandı. Akşener, seçim yenilgisinin sebebi olarak gösterilmesine ilişkin şu ifadeleri kullandı; "Şimdiye kadar, en çok susması gerekenler, ilk önce konuştular. Hataları ile yüzleşmesi gerekenler, bu fırsatı, kendi kabahatlerini, gizlemek için kullandılar.

Biz, hakikate yol verdik, ama onlar, yalanlar üretmeye devam ettiler. Ez cümle; ben sustum ama, "yüzde 60 ile kazanırız." diyenler susmadı. Bilimsel verileri masaya koyan ben sustum.

Ama o verileri, yırtıp atanlar susmadı. Televizyonlara çıkıp, utanmadan, sıkılmadan, yüzsüz yüzsüz, seçimin faturasını, bize yüklemeye kalktılar."

Bu sözlerden sonra yerel seçimlere ittifak olarak değil, kendi adaylarıyla çıkacaklarını belirtip, ancak işbirliğinin olabileceğini de vurguladı. Yani açık kapı bıraktı.

Görünen o ki; muhalefetin 6'lı masası içten içe hesaplaşma çabasındayken, yerel seçimlerde birlikte hareket edememenin açmazıyla da yüz yüze. Bir yandan karşılıklı ağır ifadeler, ithamlar yapılarak, bir araya gelememenin ikliminin oluşmasına yol açılıyor, bir yandan da yerel seçimlerin ittifaksız kazanılamayacağının kaygısı da ağır basıyor.

Bu ikilemin içinde debelenen muhalefetin 6'lı masası, bu açmazı aşamazsa yine güven bunalımına düşmesi kaçınılmaz olarak görülüyor.

SEÇMENE "GÖZLÜK" LAZIM

Soner Yalçın- Odatv

Teorisiz, pusulasız kurtuluş olmaz. Ah! Kime karşı baş kaldırılacağı/ mücadele verileceği bilinmez hale getirildi ülkemizde. Ayrı partilerde olduğunu sananların kaçı aslında aynı partide olduğunu fark edebiliyor?

Kılıçdaroğlu kazansaydı; Ali Babacan/Mehmet Şimşek’in politikalarını uygulayacaktı. Ve size bu küresel projeler üstünkörü “bilim” diye yutturulacaktı. Bu kaçıncı benzerlerin aynı oyunu?

Kim aldatıyor?

Kim aldanıyor?

Osmanlı münevverleri bu gerçekle yüzleşmedi, sonuç yıkım oldu.

Her topalın bir kör alıcısı var ve bize, ne “topal”, ne “kör” lazım; bu alım-satıma artık son vermek gerek. Bize kurtarıcılar lazım.

Bugün CHP, Lozan’ın ışığında yürümelidir.

Bugün CHP, içindeki karşısındaki uzantılardan kurtulmalıdır.

Bugün CHP, özeleştiri yapmak zorundadır. Ki neye benzediğinin farkında olsun!

Umutsuzluğa, yüreksizliğe, yenilgiye son vermek için CHP değişmelidir.

Hakan Fidan Ukrayna Kemal Kılıçdaroğlu köşe yazıları köşe yazıları öne çıkanlar muhalefet 6'lı masa