Anayasa Bildirgesi’ne SDG ve Dürzilerden itiraz
Anayasa Bildirgesi’nin açıklanmasının ardından SDG/PKK’dan ‘Baas rejiminin dayandığı yasalarla aynı’, ‘Otoriter rejimin yeniden inşası’ açıklaması geldi. Süveyda Dürzi Operasyonları Komutanı Cemal de ‘Bizi temsil etmiyor.’ dedi
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet Şara, geçici anayasanın temel hükümlerinin belirlendiği bildirgeye imza attı. Beşar Esad’ın ülkeyi terk ettiği 8 Aralık’tan bu yana en çok tartışılan, ülkenin toprak bütünlüğü meselesi, anayasa bildirgesinde birkaç kez vurgulandı. Ülkenin adı Suriye Arap Cumhuriyeti olarak kaldı. Suriye’de önümüzdeki beş yıl boyunca geçerli olacak Anayasa Bildirgesi, ayrılıkçıları ise memnun etmedi. Batı’nın düşünce kuruluşlarında kalem oynatanlar, anayasadaki “İslam” vurgularına burun kıvırırken en ilginç açıklama PKK’nın çatı örgütü Suriye Demokratik Güçleri (SDG)’nden geldi. SDG/PKK, bildirge için “Baas rejiminin dayandığı yasalarla birebir aynı” ifadesini kullandı. Süveyda Dürzi Operasyonları Komutanı Baha Cemal de bildirgeyi reddettiklerini söyledi. Kadınların sosyal ve ekonomik yaşama katılımına ilişkin maddeler ise “İslami hukuk” eleştirilerinin gölgesinde kaldı.
‘ÜLKENİN BÜTÜNLÜĞÜ’
Ahmet Şara, 53 maddelik bildirgeyi, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın’ın Şam’da olduğu sırada imzaladı. Şam’ın bugüne kadar verdiği mesajlarda “ülkenin bütünlüğünün korunması” ve “birlik” vurguları yer alsa da İsrail ve Batı’nın müdahalesiyle inişli çıkışlı ilerleyen süreçte, gözler hep Anayasa Bildirgesi’ndeydi. Ülkenin “toprak bütünlüğü” açık ve net bir şekilde bildirgede yer aldı. Bildirgeye ilk itiraz da SDG/ PKK’dan geldi. Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi adına yapılan açıklamada, şu ifadeler yer aldı:
“Geçici anayasa taslağındaki maddeler Baas rejiminin dayandığı yasalarla birebir aynı. Bu, Suriye’nin gerçekliğinden ve çeşitliliğinden uzaktır. Anayasa taslağı Suriye halkının; Kürt, Arap, Süryani ve Asurilere kadar tüm bileşenlerin ruhunu ve kimliğini yansıtan hiçbir işaret barındırmıyor. Taslak, halkımızı temsil etmiyor ve Suriye’nin gerçek kimliğini tanımıyor. Bu, ‘Suriye’de gerçek demokrasiyi kurma girişimlerini zayıflatmanın’ bir biçimi ve çerçevesidir. Umuyoruz ki bazı dışlayıcı, dar görüş ve düşünceler bizi tekrar başa döndürmez. Çünkü bu durumda, Suriye yarası açık kalır.”
ETNİK TEMELLİ SİYASET İSTEDİLER
Sözde özerk yönetimin meclisi, Suriye Demokratik Konseyi de anayasanın partilerin kurulmasını reddettiğini öne sürdü. Bildirgenin 14’ncü maddesinde siyasi partilerle ilgili şu ifade yer alıyor: “Devlet, siyasal katılım hakkını ve ulusal temeller üzerine kurulacak partilerin oluşumunu, yeni çıkarılacak bir kanun çerçevesinde güvence altına alır.”
Özerklik tartışmaları arasında bir diğer madde de etnik temelli siyasi partilerin kurulabilmesiydi. Suriye Demokratik Konseyi, bildirgedeki “ulusal temeller üzerine” ifadesinden rahatsız olmuş görünüyor. Açıklamada, “Suriye Demokratik Konseyi, geçiş aşaması bahanesiyle diktatörlüğü yeniden yaratma girişimini şiddetle reddeder. Beyannamenin tamamen yeniden formüle edilmesini talep ediyoruz. İktidar, siyasi faaliyet özgürlüğünü garanti etmeli ve tüm Suriye bileşenlerinin haklarını tanımalıdır. Dahası, geçiş adaletini sağlamak için net mekanizmalara sahip merkezi olmayan demokratik bir yönetim sistemi benimsemelidir. Otoriter bir rejimin yeniden inşasını kabul etmeyeceğiz.” denildi.
DÜRZİLER SİLAH GÖSTERDİ
Anayasa Bildirgesi, İsrail’in açıkça destek verdiği Dürzi grupları da rahatsız etti. Süveyda Dürzi Operasyonları Komutanı Baha Cemal, Rudaw TV’ye yaptığı açıklamada, bildirgenin “Dürzi toplumunu temsil etmediğini” belirterek kabul etmeyeceklerini söyledi. Anayasa Bildirgesi’yle birlikte bölgesel güvenlik kaygılarının arttığını öne süren Cemal, “Biz hazırlıklıyız, binlerce askeri personelimiz ve silahımız var. Gerekirse kendimizi savunuruz.” dedi. Bölünmeyi reddettiklerini de söyleyen Cemal, “Dini etnik alternatif bir sistem yerine insan haklarına uygun bir devlet istiyoruz.” diye konuştu.
ŞARA’YA ESAD BENZETMESİ
Yurt dışında yaşayan muhaliflerden “İsrail dostu” Şeyh Abdullah Tamimi, Ahmet Şara’yı Beşar Esad’a benzetti. Jerusalem Post’a konuşan Tamimi, “Her ikisi de Sünnilere düşman rejimlerdir.” dedi. Tamimi röportajının devamında şunları söyledi:
“Bana hain ve İsrail'in Suriye'yi fethetmesini isteyen bir İsrail ajanı, dedi. İsrail'in Suriye'yi fethetmeyeceğini herkes bilir. Suriye’de içsel özyönetimi olan küçük iller tatmin ederdi. Aleviler kendi bölgelerinde mutlu olur, kendilerini yönetir, kendi polislerine, yargıçlarına, vergi tahsildarlarına sahip olurlardı. Her eyalet temsilcilerini istediği gibi seçer, Dürziler şeyhleri tarafından yönetilebilirdi.”
Bölgeyi takip eden İsrailli akademisyen Meir Masri ise bildirgedeki “Cumhurbaşkanının dini İslam’dır.” ifadesini “İsrail Anayasası’na göre cumhurbaşkanı ya da başbakanın Yahudi olması gerekmiyor.” diye eleştirdi. Masri, “Kürt, Dürzi, Alevi ve Hristiyanlara tavsiyem: Silahlarınızı asla Colani'ye teslim etmeyin!” dedi.
Kadının çalışma hakkı
Bildirgenin 21. ve 22. maddelerinde kadınlara ve çocuklara yönelik şu düzenlemeler yer aldı:
- Devlet, kadının toplumsal konumunu korur; onun aile ve toplum içindeki onurunu ve rolünü teminat altına alır; eğitim ve çalışma hakkını güvenceye kavuşturur.
- Devlet, kadının sosyal, ekonomik ve siyasal haklarını güvence altına alır; her türlü haksızlık ve şiddetten korunmasını sağlar.
- Devlet, çocukların istismardan ve kötü muameleden korunması için gerekli tedbirleri alır; onların eğitim ve sağlık hizmetlerinden yararlanma haklarını güvence altına alır.
