Yandex
06 Şubat 2025 Perşembe
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Arabesk tartışmasına devam ediyoruz: Arabesk’i Unkapanı’na giren ajanlar mı tasarladı?

Ulusoy, 'Batsın bu dünya söylemi, bizim için karamsar ve gereksiz bir ifadeyken, hayatımızda görmediğimiz zorlukları yaşamış bir kişi için isyan, eleştiri ve duygularının dışavurumu olabilir’ ifadelerini kullandı.

Arabesk tartışmasına devam ediyoruz: Arabesk’i Unkapanı’na giren ajanlar mı tasarladı?
A+ A-
ALİ ULUSOY

Müzisyen Ali Ulusoy, açtığımız arabesk dosyası için görüşlerini paylaştı. Arabeskin bir proje olup olmadığı tartışmasına da yanıt veren Ulusoy, bu müziğin yozlaşmanın nedeni olarak değil bir sonuç olarak ele alınması gerektiğini söyledi.

Arabeskin geniş kitlelerce benimsenmesinin önemli bir gösterge olduğunu dile getiren Ulusoy, şarkıların her zaman toplumsal bir mesaj taşımak zorunda olmadığını söyledi. Ulusoy ayrıca, “Devrimciler veya siyasetçiler, sanat eserlerini değerlendirirken karşılarında hemen kavrayabilecekleri, ideolojilerine uygun olan bir metin veya slogan görmek istiyor. Göremeyince de öznel bir değerlendirme yaparak eserin karşıt ideolojide olduğu çıkarımını yapabiliyorlar” ifadelerini kullandı..

Ali Ulusoy’un görüşleri şöyle;

“Arabesk müzik tartışmalarına düşüncelerimle katkıda bulunmak istedim. Şahsen bu müziği hiçbir zaman sevmedim, dinlemedim de. Yanımda dinleyen olduğunda da yüzümü buruşturup uzaklaştığım bir müzik. Fakat konunun benim müzik zevkim veya içinde yetiştiğim kültürle alakalı olmadığını düşünüyorum. Bir olguyu tartışıyoruz. Estetik dalının konusu olduğu için de değerli bir tartışma.
“Aradan yıllar geçmiş ve o kuşak, Ferdi Tayfur’un cenazesi için yağmurun altında Taksim’de toplanmış şarkılarını söylüyordu. Gazetecilik yaptığım son üç yılda, birçok ünlünün cenazesinde bulundum. Ne Cüneyt Arkın ne Fatma Girik ne İlhan İrem ne de başka ünlü sanatçıların cenaze törenlerinde böyle bir kitle görmedim. AKM büyük salon tamamen doluydu.
“Toplumun hangi sorununa el atmış’ veya ‘kültür hayatına yapılan bir saldırı’ gibi değerlendirmeleri fazla kestirme buluyorum. Bu değerlendirmelerde siyasetin sanata bakışındaki kolaycılığın etkili olduğunu düşünüyorum. Müzik tarzlarını isimlendirmeye, sınıflandırmaya herkes bayılıyor. Oysa müzisyenler çok iyi biliyor ki, bütün bu ‘müzik türü’ adı altındaki markalaşmaların ötesinde sadece iki tür müzik vardır. İyi müzik ve kötü müzik.
“Sonuçta kitlelerin benimsediği bir müzik türünden bahsediyoruz. Siyasetten bahsediyor olsaydık bu yazdıklarım kitle kuyrukçuluğu anlamına gelirdi fakat sanattan bahsediyoruz. Şarkılar her zaman toplumsal sorunlara ‘el atmak’ zorunda değildir. Elbette her sanat eseri bir ideolojik zemine oturur fakat o zemin her zaman kolayca anlaşılmayabilir. ‘Batsın bu dünya’ söylemi, bizim için karamsar ve gereksiz bir ifadeyken, hayatımızda görmediğimiz zorlukları yaşamış bir kişi için isyan, eleştiri ve duygularının dışavurumu olabilir. Devrimciler veya siyasetçiler, sanat eserlerini değerlendirirken karşılarında hemen kavrayabilecekleri, ideolojilerine uygun olan bir metin veya slogan görmek istiyor. Göremeyince de öznel bir değerlendirme yaparak eserin karşıt ideolojide olduğu çıkarımını yapabiliyorlar. Fakat sanatta işler o kadar köşeli ve doğrusal değil, ovaldir. Slogan üretirken en kestirmeden en etkili vuruşu yapmakla ilgilenirsiniz. Sanat üretmek ise bambaşka bir yaşam tarzıdır.

‘ARABESK CANAVARI’

Arabesk tartışmasına devam ediyoruz: Arabesk’i Unkapanı’na giren ajanlar mı tasarladı? - Resim : 1“Amacım arabeski savunmak değil, sanatın doğasının anlaşılmasına katkıda bulunmak. Bizler düğüm haline gelmiş sorunları çözmek yerine kesip atmayı tercih ediyoruz. Bunu da devrimcilik sayıyoruz. Fakat düğümleri kesip atmakla sorunlar çözülmüyor. Marifet düğümü çözmekte.
“Ayrıca ‘enflasyon canavarı’, ‘trafik canavarı’ gibi hayali düşmanlar yaratıp onları taşlamakla meşgul oluyor, sorunun gerçek nedenlerini gözden kaçırıyoruz. Arabeski eleştirenler de onu yozlaşmanın nedeni olarak görüyorlar. Halbuki dönemin getirdiği siyasi/ekonomik şartların bir sonucu olarak da görülebilir.
“Bununla birlikte arabesk müziğin bir ‘proje’ veya ‘kültür saldırısı’ olduğu iddiası da çok havada kalmıyor mu? Unkapanı’na giren ajanlar mı tasarladı bu müziği? Ya da kapitalist sermaye, yapımcılarla oturup böyle bir proje mi tasarladı? Ne olduğuna dair somut deliller sunulsa, bu tarz iddialar daha inandırıcı olur. Evet, arabesk duyguları sömüren bir müzik, doğru. Piyasa müziği olan her müzik gibi.”

Başörtüsü tartışmasına benziyor

“‘Solcular anlamadı’ değerlendirmesini ise bir açıdan yerinde, bir açıdan fazla buluyorum. Özgün müzik diye bir müzik çıktı sonraki dönemde. Demek ki anlayanlar da varmış. Solcuların daha iyisini yapmaya gücü yetmedi dense daha doğru olur. Sonuçta Amerikancı darbe Türk aydınının üzerinden geçti ve yozlaşmanın önü açıldı. Öte yandan arabeskin yerli karakterini dikkate almamız ve bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor. Aslında konu arabesk değil. Eski ‘sağ-sol’ kavramlarının rafa kalkması ve ‘milli-gayrimilli’ saflaşmasının belirleyici olması gibi, estetik planda da yeni şeyler söylemenin gerekliliği.
“Bugün de yaygınlaşan rap ve pop müziklerinde yozlaşma almış başını gidiyor. Televizyon, sosyal medya, dijital platformlar, iç içe geçmiş bir sektör halinde kitleleri bastırmakta kullanılıyor. Peki bu müziklerin, yapımların iyisi yok mu? Var. Arabeskin üzerinde tepinmek de artık dönüp dolaşıp başörtüsü tartışması açmak gibi bir hal aldı. Bana soracak olursanız, tabi ki bu alanların başıboş bırakılmamasını, gerekirse sınırlanmasını ve iyisinin teşvik edilmesini savunurum. Bu da her zaman söylediğimiz gibi ulusal kültür politikası geliştirmekle olur.
“Bir haber vererek bitireyim: Kibariye, Buika ile turneye çıkacak…”

Arabesk Ferdi Tayfur