Belenköy ve belediye
Yerel seçimlerin üzerinden bir yıl geçti. Ben de bu seçimlerde Vatan Partisi’nden belediye başkan adayı olarak seçime girdim


Rakiplerimin hepsini gayet iyi tanıyordum. Bunlardan bir tanesi de bağımsız adayı olarak seçimlere giren dayım İbrahim Günay Demir’di. Hepimiz hoşgörü ve nezaket sınırları içerisinde seçim çalışmalarımızı yaparak seçime girdik.
Seçim çalışmaları süresince her partinin adayı ve bağımsız adaylar defalarca belen köye geldi. Bunlardan bağımsız aday olan televizyon haber spikeri Mesut Yar ve İ. Günay Demir ile (Knidos) konusunda heyecanımız birdi. Kendisinin de arkeolog olduğunu sonradan öğrendiğim Mesut Yar ve diğer rakiplerimle medeni insanlara yakışırcasına yarıştık. Neticede CHP’nden aday olan mevcut belediye başkanımız Aytaç Kurt seçimi kazandı.
Bu seçim mahalli idareler için önemli bir seçimdi. Her seçilen şahıs kendi partisinden olanlarla kendi partiden olmayanlara da hizmet vermek durumunda kalacaktı. Bu benim için olduğu kadar diğer rakiplerim için de geçerli bir gerçekti.
Belediye başkanımız göreve geldiğinde işlerinin yoğun olduğunu düşünüp günü geldiğinde, kendisine istek ve dertlerimizi iletebileceğimizi düşünerek aradan zaman geçmesini bekledik. Zamana bağlı olarak da taleplerimiz çoğalmaya başlamıştı. Hiyerarşiye özen göstererek Belenköy’deki isteklerimizi muhtarımız vasıtasıyla belediye yönetimine iletmeye çalıştık. Belirli bir süre sonra muhtarımızın sorunları ilettiğini ancak olumlu bir yaklaşım görmediğini anladık. Bu arada köyümüzdeki azaları da devreye sokarak Belenköy’ün sorunlarını belediyeye yönetimine iletmeye çalıştık.
Belediye başkanımız Aytaç Kurt bir ara Belenköy’e geleceğini söz verip bizimle buluşmak istediğini muhtarımız kanalıyla bize iletmişti. Ancak olumsuz hava koşulları, beklenmedik ölümler, belediye başkanımızın bizimle buluşmasına engel olmuştu. Geleceğini bildiren belediye başkanımız gelemeyeceğini de bildirmemişti. Bütün bunları CHP’nin içinde dönen yoğun program nedeniyle olduğunu düşündük. Belenköylü olarak olumlu bakıyorduk. Başkanımız müsait olduğunda bize gelirdi. Ama gelmediği gibi gelemediğini, gelemeyeceğini de bize bildirmemişti. Bu durumu CHP Datça İlçe Başkanı Sezai Öz ile paylaştık. Programlarının yoğun olduğunu ancak önümüzdeki günlerde birkaç belediye meclis üyesi ile birlikte Belenköy‘e kendisinin geleceğini belirtti. Söz verdiği gün ve tarihlerde ilçe başkanımız da gelemedi. Biz hâlâ olumlu düşünmeye devam ediyorduk.
Ancak bu arada köydeki sorunlar gitgide büyüyordu. Şiddetli yağmurla yıkılan ve yolların kapanmasına sebep olan beş yıkık duvarımız vardı. Yoğun yağmurun getirdiği çamurlarla tıkanmış yaya ve motorize araçların geçmesine engel olan yollarımız vardı. Derelerin akmasına rağmen hâlâ akmayan sularımız vardı. Köydeki umumi tuvaletler çalışmıyordu. Bunlarla ilgili olarak konuştuğumuz muhtarımız ve azaları belediye yönetiminin ilgisiz kaldığından Belenköy’de çok muhalefet olduğu için belediyeden hizmet alamadığımızdan dem vuruyorlardı. Buna önce ben itiraz etmiştim. Köyde muhalefet bendim. Ama benden dolayı köylüyü cezalandırmalarının uygun olmadığını söyleyip benden dolayı bu köye hizmet vermiyorlarsa ben adresimi değiştirebileceğimi söyledim.
Muhtar ve azalara işlerini takip etmediklerini, dertlerini anlatmakta eksik kaldıklarını, isteklerinin peşinden koşmadıklarını beyan edip onları suçlayarak; belediye başkanından kendisiyle görüşmek istediğimizi beyan etmelerini ve bir randevu almalarını istedim.
EŞEĞİ KONUŞTUK AMA DERDİMİZİ ANLATAMADIK
Belediye başkanımız iki gün sonrasının randevu vermişti. Köy kahvesinde şikâyetçi olan kişilerin de bu toplantıya katılması için elimden geleni yapmıştım. Madem ki insanlar bir şeylerden şikâyetçiler bunu açık ve net bir şekilde dile getirebilmeliydiler. Randevu veren gün ve saatte belediye başkanı ile buluştuk. Toplam 13 kişi Belenköylü olarak belediye başkanımızın makam odasındaydık.
Kısa bir hal hatır sormadan sonra köyümüzün muhtarı sözlü olarak isteklerimizi sıralamaya başlamıştık ki… Sayın belediye başkanımız Aytaç Kurt, bizim konuyla hiç alakası olmayan şeylerden bahsetmeye başladı. Şöyle ki: Marmaris-Datça arasındaki yollarda eşeklerin trafiği aksattığından ve belediyenin eşekleri toplayacağından bahsederek köyde eşeğe ihtiyacı olup olmayanları sordu.
Bir ara konu Belenköy İlkokulu’nun önündeki basketbol sahasında top oynayan çocukların topun peşinden koşarak ana caddeye çıktıklarından ve bunun ölümcül bir kazaya neden olabileceğinden bahsedildi. Oyun sahası ile ana yol arasına ipten bir file gerilmesini de önerdiler. Sayın başkanımız bu konuyu, “Çocuklar özgürce koşup oynamalı. Çocukluğumuzda öyle yapıyorduk .” diyerek geçiştirmeye kalktığı anda içimizde bulunan komşu köyden Yusuf Pilavcı söz alarak, “Başkanım sizin zamanınızda yollarda hep eşek ve öküzler vardı. Ve bu bir trafik sorunu yaratmıyordu. Ancak şimdiki zamanda yollarda araçlar var.” dedi.
Sayın başkanımızla birlikte olduğumuz 1,5 saat içerisinde hiçbir konuya olumlu yaklaşarak yaparız, hallederiz, çözeriz demediği gibi; devamlı olarak ekonomik krizden belediyenin bütçe yetersizliğinden bahsetti. Oysa biz Belenköylüler olarak, ilettiğimiz her sorunun bir çözümü de olduğunu istenirse bunların elbirliğiyle yapılabileceğini kendilerine açık ve net olarak belirtmiştik. Birlikte olduğumuz 1,5 saat sonunda anladık ki, başkan sadece bizden para istemedi. Belenköy’ün problem olarak ilettiği hiçbir şeye çözüm bulmadığı gibi bulmak niyetinde de değildi. Olaylara yaklaşımı, Datça’ya yakışır değildi .Ç özüm odaklı değildi. Sanki hiç Belenköylü yoktu karşısında. Sahi biz belediyeye niçin gitmiştik? Toplantıda birlikte olduğumuz partili ve partisiz bütün Belenköylüler adına çok üzgünüm. Keşke belediyeye gidip derdimizi anlatmasaydık. Hem belediye başkanımızın hem de bizlerin zamanına yazık oldu. Seçim zamanı geldiğinde Belenköy’deki seçmenler bunu hatırlayacaklardır.