‘Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü’nden kalanlar... Estetik eleştiri bilinç taşır
Ankara Sanat Tiyatrosu önceki gün Dario Fo’nun Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü adlı oyununu sahneledi.
1969 yılında Milano’da geçen oyun Duomo Meydanı yakınlarında patlayan bombanın ardından yaşanan olayları konu ediniyor. Polisin ve medyanın “solcu anarşistleri” sorumlu tutması ve ardından Giuseppe Pinelli’yi gözaltına almasıyla devam eden hikâyede Pinelli, emniyetin önündeki kaldırımların üzerinde ölü olarak bulunuyor. Polis, sorgu sırasında anarşistin binanın beşinci katından “kaza sonucu” düştüğünü söylüyor. Bu sırada aynı binaya “akıllı bir deli” sorgulanmak üzere getiriliyor.
Sistem içi medyanın büyüttüğü skandalların esasında sistemin sürdürülmesine hizmet ettiğini ve asıl sorgulanması gereken şeyleri perdelediğini anlatan oyunun kadrosunda ise Mahir İpek, Mehmet Ulusoy, Yıldırım Şimşek, Çağlar Deniz, Hazal Pekgöz, Boray İsabetli yer alıyor.
Bilkent Sahne’de temsil edilen oyundaki yerimizi aldık. Oyunda dikkat çeken ilk şey elbette Mahir İpek’in usta oyunculuğu oldu. Akıllı deliyi oynayan İpek, oyun içerisinde yargıç, subay, piskopos gibi farklı kılıklara bürünerek seyirciyi kendine hayran bıraktı.
Mehmet Ulusoy’un oynadığı emniyet müdürü rolü ise ayrıca dikkat çekici. Sorumluluğu başkalarına atan, iletişim becerileri kısıtlı ve bahaneler üreten bürokratları gösterdi bize Ulusoy’un rolü.
‘GÖZLERİMDEKİ IŞILTIYI GÖRÜYOR MUSUNUZ?’
Oyunda hükümete yönelik de eleştiriler vardı elbette ancak yapılan her hiciv hem estetik hem de bağlamsal açıdan yerindeydi. Bir zorlama ve sözüm ona “muhalefet”e yaranma çabası yoktu. Olur olmaz her şeyin “dış güçler” denilerek emperyalizmle ilişkilendirilmesi, eski bakan Nurettin Nebati’nin “gözlerimdeki ışıltıyı görüyor musunuz?” sözleri, sıkça dile getirilen “kandırıldık” söylemleri yerli yerinde eleştirildi. Elbette torpil ve liyakatsizlik eleştirileri de oyunun bir parçasıydı.
Akıllı delinin manipülasyonları ise söze ve eyleme bambaşka bir açıdan bakmamızı sağladı.
Oyun medya, iktidar ve toplum ilişkilerini de eleştirel bir gözle ele aldı. İkinci perdede sistem medyasının egemenlik ilişkilerindeki yerinin gösterilmesi ise bir başka dikkat çekici nokta.
Bana kalırsa oyunun en çarpıcı özelliği eleştirinin estetize edilmesi.
Günümüzde ne yazık ki sanatçılar çeşitli küçük hesaplarla ana muhalefete yaranma peşinde. Bunu yaparken de çok ucuz numaralara başvuruyorlar.
Oysa insanı, insana, insanla, insanca anlatma sanatı olan tiyatro tarih boyunca eleştiri açısından en geniş imkânlara sahip sanatların başında geliyor. Buna karşın pek çok sanatçı eleştiriyi estetikle buluşturmaktan kaçınıyor ya da böyle bir hünere sahip olmadığı için başka bir yol arayışına giriyor. Sözün özü Ankara Sanat Tiyatrosu’nun oynadığı Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölümü toplumsal düzeni gözlerimizin önüne sererken eleştiri nedir ve nasıl yapılır sorusunun da yanıtını verdi.