BM yol ayrımında! Orta güçler, Güvenlik Konseyi reformu talep ediyor
23 Eylül 2025 tarihinde New York’ta, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 80. oturumunun genel görüşmeleri başladı. Bu oturum hem bir dönüm noktası niteliğinde hem de şimdiye kadar hiç olmadığı kadar gergin geçti.
Almanya’dan Annalena Baerbock’ın başkanlığında düzenlenen oturum, Rusya ile Ukrayna arasındaki süregelen savaş, Gazze’de Güvenlik Konseyi’ni felce uğratan yıkıcı çatışma ve derinleşen iklim krizinin gölgesinde yapıldı.
Bu yılki tartışmaların teması -“Birlikte Çalışmak: Barış, Kalkınma ve İnsan Hakları Uğruna 80 Yıllık Ortak Çaba ve İleriye Giden Yol”- bir temenniden ziyade bir umut gibi görünüyor.
ABD YENİDEN CEPHELEŞMEYE DÖNÜYOR
ABD Başkanı Donald Trump, geleneksel olarak ilk konuşan liderlerden biri olarak 56 dakikalık konuşmasında BM’yi “küreselci gündem” nedeniyle eleştirdi; göçmen karşıtı, iklim politikalarına ve Avrupa’nın Rusya’ya olan enerji bağımlılığına yönelik sert söylemlerde bulundu. Sert, hatta zaman zaman saldırgan üslubu, müttefiklere yönelik suçlamaları ve Londra Belediye Başkanı’na yönelttiği eleştiriler, Amerikan dış politikasının yeniden iç politika şovuna dönüştüğünü hatırlattı.
Ancak Trump’ın sözleri hâlâ etkili: ABD, BM’nin en büyük finansörü ve uluslararası diplomasinin kilit aktörlerinden biri olmaya devam ediyor. Bununla birlikte, ABD’nin daimi üye olarak veto hakkına sahip olduğu Güvenlik Konseyi kurumu, krizlere etkili şekilde yanıt verememesi nedeniyle yeniden tartışmaların odağında.
GAZZE ÇIKMAZI VE BM GÜVENLİK KONSEYİ’NE GÜVEN KRİZİ
Gazze’deki çatışmaların başlamasından bu yana ABD, sivillerin korunması ve derhal ateşkes çağrısı yapan karar tasarılarını altı kez veto etti. Son veto 18 Eylül 2025’te geldi; bu kez ABD, rehinelerin serbest bırakılması ve insani yardımın sağlanmasını öngören dengeli bir teklifi reddetti.
Veto hakkının felç edici etkisi açık: Ne Gazze’de ne de Rusya’nın engellemeleri nedeniyle Ukrayna konusunda Güvenlik Konseyi etkili kararlar alabiliyor. Bu durum, İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan uluslararası güvenlik mimarisine olan güveni ciddi şekilde sarsıyor.
KAZAKİSTAN YENİ BİR FELSEFE ÖNERİYOR
Bu ortamda, Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım-Cömert Tokayev’in konuşması öne çıktı. Eski bir diplomat ve BM Genel Sekreter Yardımcısı olan Tokayev, mevcut Güvenlik Konseyi yapısını eleştirdi ve BM’nin etkinliğini ve meşruiyetini yeniden tesis etmeyi amaçlayan bir reform önerdi.
Tokayev, 2024 yılında küresel askeri harcamaların 2,7 trilyon dolarla rekor seviyeye ulaştığını, silah kontrol anlaşmalarının ise çöktüğünü hatırlattı. “Düşmanlık psikolojisi” ortadan kaldırılmazsa insanlığın daha yıkıcı çatışmalara sürükleneceği uyarısında bulundu.
Kazak liderin temel tezi, BM sisteminde “orta güçlerin” rolünün güçlendirilmesi, özellikle Güvenlik Konseyi’nde daha fazla temsil edilmesi gerektiği yönündeydi. Tokayev, G4 ülkelerinin (Almanya, Japonya, Hindistan, Brezilya) talep ettiği gibi Konsey’in genişletilmesinin yanı sıra, belirli rotasyonlarla yeni üyelik kategorilerinin oluşturulmasını önerdi.
NEDEN ‘ORTA GÜÇLER’ ÖNEMLİ?
Kazakistan tipik bir orta güç örneği. Jeopolitik açıdan stratejik konumda, zengin kaynaklara sahip ancak küresel hegemonya iddiası olmayan bir ülke. Tokayev, bu tür devletlerin küresel diplomaside zaten önemli roller üstlendiğini vurgulayarak şunları hatırlattı: Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra nükleer silahlardan vazgeçti, Suriye müzakerelerinde arabuluculuk yaptı, 2023’te BM Nükleer Silahsızlanma Merkezi’nin kurulmasını önerdi, G20 ve BRICS platformlarında Güvenlik Konseyi reformunu aktif biçimde gündeme getirdi.
Kazakistan, kendisini Rusya ve Çin’in etkisini dengeleyebilecek “Avrasya köprüsü” olarak konumlandırıyor; daha tarafsız ve işbirliğine dayalı bir yaklaşım sunuyor. İşte bu tür ülkeler, büyük güçler arasında düşmanlık yerine uzlaşmayı teşvik edebilecek reform katalizörleri olabilir.
BM’NİN YÖN DEĞİŞTİRMESİ: ARTIK BEKLEMEYE ZAMAN YOK
BM Genel Sekreteri António Guterres, uzun süre büyük güçler arasındaki çıkar dengesini korumaya çalıştı, ancak artık odağını BM’nin kendi reformuna yöneltti. UN80 girişimiyle, karar alma süreçlerini sadeleştirmeyi ve kurumun etkinliğini artırmayı hedefliyor. Ancak Güvenlik Konseyi reformu olmadan bu çabalar yüzeyde kalabilir.
Türkiye, Katar ve diğer ülkelerin liderlerinin konuşmaları, adalet, eşitlik ve somut eylem taleplerinin giderek güçlendiğini gösterdi. Erdoğan’ın Gazze’de acil ateşkes çağrısı ve Katar Emiri’nin “Filistin halkına yönelik soykırımı” kınaması, tartışmaların ilk gününe damga vurdu. Ancak kalıcı çözümler, ancak kurumsal reformlarla mümkün olabilir.
ÇATIŞMADAN YAPICILIĞA
Küresel parçalanma ve güç siyaseti retoriği arasında Kazakistan, farklı bir yol öneriyor: diplomasi, kapsayıcılık ve çok taraflılık. Eğer bu tür ülkeler Güvenlik Konseyi’nde -sadece sayısal olarak değil, siyasi olarak da- daha fazla söz hakkı elde ederse, BM kaybettiği otoritesini ve etkinliğini yeniden kazanabilir.
80 yıl önce BM, küresel bir felakete yanıt olarak kurulmuştu. Bugün, kuruluşunun yıldönümünde, giderek daha fazla ülke ondan artık sözden çok eylem bekliyor. Belki de bu dönüm noktasında değişimin itici gücü, tam da bu “orta güçler” olacaktır.