CHP’deki gericileşmenin ideolojik ve tarihsel kökleri
Türk Devrimi emperyalizme karşı bağımsızlık savaşıdır. Feodalizme karşı demokrasi mücadelesidir. Ekonomik geriliğe karşı refaha kavuşmaktır. Kültürel olarak çağdaş, uygarlık düzeyine ulaşmaktır.
Türk aydınları içinde maddeye değil düşünceye, nesnelliğe değil öznelliğe, toplumsal süreçlere değil düşünsel açıklamalara öncelik veren bilimsel olmayan bir anlayış var.
CHP tarihindeki bu değişim ve dönüşümü ‘iyi insan’ - ‘kötü insan’ anlayışıyla ele alamayız. İnsanların zekâları, yetenekleri, becerileri, birikimleri önemlidir ama yapabilecekleri de ancak verili tarihi koşullarla sınırlıdır. Yani kahramanları da zalimleri de tarihi olaylar yaratır. Yoksa olayları insanlar yaratmaz. Bu bilimsel olmayan çok yanlış bir anlayıştır. Gerek büyük ve devrimci peygamber Hz. Muhammed’i gerekse de Mustafa Kemal Atatürk’ü o dönemin tarihi büyük olayları yaratmıştır. Yoksa Atatürk Tanrı’nın sevgili kulu veya Tanrı’nın gönderdiği vahiyle düşünceleri, duyguları, kişiliği, karakteri oluşmuş birisi değildir.
Bu anlayışla CHP’nin tarihsel sürecini incelediğimizde devrimcilikten gericiliğe dönüştüğünü görüyoruz. Her toplumsal süreç, içinde olumlulukların yanında olumsuzlukları da barındırır. Yoksa sadece dışarıdan şırınga edilerek bir madde çürümez veya dönüşmez. Mutlaka onun içinde çürümesine veya başkalaşmasına neden olan bir maddenin bulunması gerekir.
TÜRK DEVRİMİNİN İHTİYAÇLARI
CHP ve onun Altı Ok programı Türk Devrimi’nin ihtiyaçlarından doğmuştur. 1945’lere kadar 25-30 yıl Türk halkının ihtiyaçlarına cevap veren devrimci bir süreç yaşamıştır. Sonra kireçlenmiş, bozulmuş ve en sonunda da gericileşmiştir.
İdeolojik açıdan baktığımızda CHP bilimsel sosyalist bir parti değil demokratik-devrimci bir partidir. O açıdan programı da demokratik devrimle sınırlıdır. Bu nedenle 1945’lerden sonra bocalaması ve giderek kireçlenmesinin altında yatan gerçeklik de bu programatik sınırlılığıdır.
Burada şöyle bir soru gündeme gelebilir. O dönemde Türkiye’nin toplumsal şartları bilimsel sosyalist öncü bir partinin oluşmasına uygun muydu? Yoksa o şartlarda ancak demokratik-devrimci bir parti mi oluşabilirdi?
Tartışılması gereken bir sorudur. Tarihi olayları değerlendirirken zaman ve mekân kavramı önemlidir. Her olay uygun tarihi şartlarda oluşur. Eğer 1920’lerde işçi sınıfının yetersizliği ve cılızlığı bilimsel bir sosyalist partinin doğmasının maddi şartlarının oluşmadığı gerekçe gösteriliyorsa bu önemlidir ve tartışılmalıdır. Çünkü maddi temeli olmayan hiçbir varlık insan iradesiyle oluşturulamaz ve yaşatılamaz.
Ancak biz bu gerekçenin yanlış olduğu kanaatindeyiz. Çünkü 1920’lerde işçi sınıfı yetersiz de olsa ülkede birçok sosyalist kişi ve örgütler mevcuttu. Hatta diyebiliriz ki sosyalist kişiler ve örgütler demokratik devrimci ve Kemalistlerden daha fazlaydı.
19 Mayıs 1919’da Atatürk’ün Bandırma Vapuru’nda 18 arkadaşı yer alıyordu. Erzurum Kongresi’ne 57, Sivas Kongresi’ne 38 delege katılmıştır.
Ancak o dönemde birçok sosyalist örgüt kurulmuştur.
- 20 Şubat 1919’da Hüseyin Hilmi önderliğinde Türkiye Sosyalist Fırkası (TSF),
- 22 Eylül 1919’da Dr. Şefik Hüsnü önderliğinde Türkiye İşçi Çiftçi Sosyalist Fırkası (TİÇSF),
- Mayıs 1920’de Şeyh Servet Akdağ önderliğinde Yeşil Ordu,
- 10 Eylül 1920’de Mustafa Suphi öndeliğinde Türkiye Komünist Partisi (TKP),
- 18 Ekim 1920’de Hakkı Behiç önderliğinde Türkiye Komünist Fırkası (TKF),
- 7 Aralık 1920’de Nazım Bey önderliğinde Türkiye Halk İştirakiyun Fırkası (THİF) kurulmuştur.
Buradan da anlaşılıyor ki Türk Devrimi’nin önderliği işçi sınıfının veya sosyalist hareketin yokluğundan değil, bilakis öznel hatalardan Kemalistlere kaptırılmıştır.
Kemalist Devrim sürecine sosyo-ekonomik ve toplumsal açıdan bakacak olursak onun birçok yetersizliklerini görürüz.
DEVRİMİN HEDEFİ
Bütün devrimlerde olduğu gibi Türk Devrimi’nin de doğal seyrini takip edecek olursak varacağı yer neresidir? Yani devrimin amacı ve hedefi nedir? Türk Devrimi’nde bu hedeflerin ne kadarına ulaşılabilmiştir?
Bağımsızlık ve demokrasi bütün milli demokratik devrimlerin amacıdır.
Türk Devrimi’nin hedefini bağımsızlık, demokrasi, refah ve çağdaş uygarlık olarak tanımlayabiliriz. Türk Devrimi emperyalizme karşı bağımsızlık savaşıdır. Feodalizme karşı demokrasi mücadelesidir. Ekonomik geriliğe karşı refaha kavuşmaktır. Kültürel olarak çağdaş, uygarlık düzeyine ulaşmaktır.
Siyasi açıdan bakarsak Türk Devrimi’nin birinci hedefi bağımsız bir cumhuriyet devleti kurmaktır. Devrimin bu amacı 1945’lere kadar kararlı bir şekilde gerçekleşmiş, 1980 yılında Kemalist Devrim’in yıkılışına kadar ise yetersiz de olsa devam etmiştir. Ondan sonra Türkiye Cumhuriyeti yarı bağımlı bir devlete dönüşmüştür.
Türk Devrimi’nin ikinci amacı; sosyo-ekonomik açıdan feodal ilişkileri tasfiye ederek demokratik ve özgür bir toplum yaratmaktır. Kemalist Hareket bununla ilgili olarak 1945’lere kadar olan devrimci döneminde birçok reformlar ve atılımlar yapmıştır. Saltanatın ve hilafetin kaldırılması, harf, eğitim ve dil devrimleri, tarikatların kaldırılması, planlama ve kamucu ekonomi atılımları, tarım ve sanayi hamleleri buna örnektir. Bunlar Türk Devrimi’nin demokratik, halkçı, çağdaş ve uygar bir toplum yaratma mücadelesinde çok önemli işlev görmüştür.
TOPRAK DEVRİMİ HEDEFİ
Türk Devrimi bir milli demokratik devrimdir ve bir köylü devrimidir. O açıdan devrimin özü toprak devrimidir. Çünkü Türk toplumundan toprak ağalığı, aşiret reisliği vb. gibi Ortaçağ kalıntısı feodal sistemin temizlenmesi gerekir. Bunun da en köklü ve en devrimci yolu toprak devrimidir. Kemalist Hareket bunu 1925 Şeyh Sait, 1930 Ağrı İsyanı, 1930 Menemen Olayı ve özellikle de Dersim Olayları üzerine kavramış, toprak devrimine yönelmişti. Ancak gerek ideolojik-stratejik programındaki sınırlılık ve gerekse de 2. Dünya Savaşı’nın gündeme gelmesiyle bu yöneliş cılız ve yetersiz kalmıştır. Kemalist Devrim’in yarım kalan en büyük yarası toprak devrimidir.
Kemalist Devrim’in devrimci döneminde yer altına geçmek zorunda kalan irticai akımlar 1950’lerden sonra yeniden toplumsal ve siyasal alana çıkmıştır. 80’li, 90’lı yıllarda Maraş, Sivas, Malatya, Çorum ve Başbağlar gibi irticai katliamlarda, en son 15 Temmuz 2016’da Cumhuriyet’i yıkma noktasına gelmiştir.
GERİCİ İŞBİRLİKÇİ PARTİ
CHP’nin bugünkü gerici ve işbirlikçi bir partiye dönüşmesinin ideolojik, siyasi ve toplumsal köklerini şöyle özetlemek mümkündür.
1- CHP bilimsel sosyalist bir parti değildir. Demokratik devrimci bir partidir. Bu nedenle ideolojik, stratejik ve programatik ufku sınırlıdır.
2- Bilimsel sosyalistler yaptıkları öznel hatalar nedeniyle Türk Devrimi’nin önderliğini Kemalistlere kaptırmıştır.
3- Devrimi ilerletecek en devrimci sınıf işçi sınıfıdır. Devrimin başlarında hatta 1960’lara kadar Türkiye’de işçi sınıfı hem nicel hem de nitel olarak zayıf ve cılızdı.
NOT: CHP’nin Türk Devrimi’nin yıkılış tarihi olan 12 Eylül 1980’den sonraki esas hatası emperyalizme bakış ve ABD, AB, NATO ile olan ilişkileridir. Çükü Türk Devrimi’ndeki TOPRAK DEVRİMİ yetersizliği yanında ikinci yetersizlik bölücülüktür. Bu yeni bir değerlendirme konusudur.
NOT: Konunun ayrıntısı için bakınız: İbrahim Kasapoğlu, Kemalist Devrimden Üretim Devrimine, Uyum Yayınları, İstanbul, 2023, s.149.

