Cumhur İttifakı’nın Meclis’e taşıdığı HÜDA PAR bölücü ajandasında ısrarcı
Öcalan’ın ‘devlet ve toplumla bütünleşme’ temelinde yaptığı çağrıyı dinamitleyen açıklamalardan biri de HÜDA PAR’dan geldi. Parti Sözcüsü Ramanlı, ‘Kürt kimliği Anayasa’da tanınsın.’ dedi


Cumhur İttifakı eliyle AK Parti listelerinden TBMM’ye sokulan Hür Dava Partisi (HÜDA PAR), terör örgütü PKK’nın fesih ve silah bırakma sürecini sulandırmaya devam ediyor. Şubat ayında Diyarbakır’da yaptığı çalıştayla tepkileri üzerine çeken HÜDA PAR, ayrılıkçılık aşılayan tavrını sürdürüyor. HÜDA PAR Sözcüsü ve Batman Milletvekili Serkan Ramanlı, Kürt kimliğinin anayasada tanımlanması gerektiğini belirtti. HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu da iki hafta önce ilk dört maddenin tartışılması gerektiğini öne sürmüştü.
ÖCALAN ŞART KOŞMAMIŞTI
PKK Lideri Abdullah Öcalan, örgüte “Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.” ifadeleriyle fesih ve silah bırakma çağrısında bulunurken, HÜDA PAR ayrılıkçı talepleri kaşıyor.
Önceki gün Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi merkezli Rudaw TV’ye konuşan HÜDA PAR Sözcüsü ve Batman Milletvekili Serkan Ramanlı, Türkiye’de 100 yıldır Kürtler için adalet olmadığını iddia etti.
‘ÇÖZÜM RESMİ KABULDE’
Çok kimlikli bir anayasa tarif eden Serkan Ramanlı, şunları söyledi: “Eğer Hükûmet, PKK’nın gerçekten silah bırakacağına kanaat getirirse, Kürt meselesinin çözümüne yönelik Meclis aracılığıyla olumlu adımlar atılması umut ediliyor. Kürt halkı eşitlik ve adalet istiyor çünkü 100 yıldan fazladır Türkiye'de Kürtler için adalet yoktu. Adalet sağlandığında, eşitlik sağlandığında, halkımızın dili ve kimliği resmi olarak kabul edildiğinde Kürt sorununun da kademeli olarak çözüleceğine inanıyoruz. Kürt sorununun çözümü, Kürt halkının haklarının verilmesidir.”
‘KÜRT VARLIĞI KABUL EDİLMELİ’
Ramanlı, TBMM’deki olası komisyon çalışmalarına katılacaklarını da bildirdi ve şöyle devam etti:
“Çözümün Meclis’te görülmesi gerekiyor. Öncelikle dil için adımlar atılmalı ve anayasada Kürt halkının varlığı kabul edilmeli ki şu ana kadar mesele halkımızın inkârı oldu ve bu da anayasadan kendisine dayanak buluyordu. Devletin kuruluşunun temeli olan anayasanın Kürt halkını da kabul etmesi ve Kürt dilinin de Türkçe gibi saygınlığa sahip olması gerekiyor.”
‘EDEBİYATLA OLMUYOR’
27 Mayıs 2025’te İngiliz menşeili BBC’ye konuşan HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu da vatandaşlık tanımıyla ilgili adım atılmasını istemişti. İlk dört maddenin değiştirilemez olmasına karşı çıkan Yapıcıoğlu’nun açıklamasında şunlar öne çıktı:
“Kürt sorunu, bin yılı aşkın bir süredir olan ama Osmanlı'nın son dönemlerinde ve Cumhuriyet'in özellikle ilk yıllarında, tek parti döneminde çok ciddi bir şekilde zedelenen, hukuku oluşturulmadığı için tahakkuk edemeyen kardeşlik sorunudur. Kardeşliğin edebiyatı çok yapıldı. Sadece edebiyat yapmakla olmuyor. Mutlaka bunun hukuki bir zemininde olması gerekiyor. Nedir bu? Kanun önünde tam bir eşitliktir.
‘İRADEYE İPOTEK KOYMAKTIR’
“Mesela eğitimle ilgili, mesela dille ilgili bazı adımların atılması gerekir diyoruz. Mesela vatandaşlık tanımıyla ilgili bunun farklı bir şekilde tarif edilmesi gerektiğini söylüyoruz... Şimdi siz eğer Anayasa’nın şurasına burasına dokunulmaz diye bir madde koyarsanız, onu donuklaştırırsanız.
“Bunun en temel, en belirgin ruhu burada değil mi? Kemalistseniz Kemalist olun ama samimi olun. Kenanistken, 'Biz Kemalistiz.' demeyin.”
ULUS DEVLETİ HEDEF ALDI
HÜDA PAR, 16 Şubat 2025’te Diyarbakır’da “Kürt Meselesine İnsani Çözüm” başlığıyla bir çalıştay düzenlemişti. Çalıştaya Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu ile Mehmet Metiner, Orhan Miroğlu ve Abdurrahman Kurt gibi bazı AK Partililer de katılmış ve destekleyici konuşmalar yapmıştı.
15 maddelik sonuç bildirgesi ilan edilen çalıştayda Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu bölgesi “Kürdistan” diye nitelenmişti. Türk vatandaşlığı tanımının değiştirildiği, Kürtlerin de milliyet olarak geçirildiği, Kürtçenin resmi ve eğitim dili olarak sayıldığı çok kimlikli bir anayasa önerilmişti. Atatürk, cumhuriyet, laiklik ve milli devlet karşıtlığı yapılarak gerici ve bölücü Şeyh Said’den özür dilenmesi istenmişti. Konferansa şöyle denilmişti: “Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yüzyılı toplumsal travmalar, katliamlar, kıyamlar, isyanlar, haksızlıklar ve hukuksuzluklarla geçti. Nereden bakılırsa bakılsın Kürtler başta olmak üzere bu topraklarda yaşayan bütün insanlar için bu yüzyıl, büyük bir kayıp oldu. Kürt meselesinin çözümü ancak ulus devlet paradigmasının ve ırkçı/kavmiyetçi bakışın terk edilmesi suretiyle mümkün olabilir.”