13 Ekim 2024 Pazar
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Demek ambargolar olmasa tam bağımsızlık gibi derdiniz yok!

Milli Muharip Uçağımızın ilk uçuşunu yapmasıyla birlikte, savunma sanayindeki atılımlar yeniden gündemde.Göğsümüz kıvanç doluyor, mutlu oluyoruz

Demek ambargolar olmasa tam bağımsızlık gibi derdiniz yok! 1 Mart Medyanın Halleri
A+ A-
NADİR TEMELOĞLU

Birkaç gündür köşe yazarlarındaki bir vurgu dikkatimizi çekiyor: “Ambargolar olmasaydı, bunları bu kadar hızlı yapamazdık.” Yine sık sık Kıbrıs Barış Harekâtı örnek gösteriliyor.

Son olarak benzer bir düşünceyi Hürriyet’ten Sedat Ergin dile getirdi. Ergin şöyle diyor: “Trump yönetimi 2019 yılı temmuz ayında Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri aldığı için Türkiye’yi beşinci nesil F-35 savaş uçakları ortak üretim programından çıkartmamış olsaydı, kuvvetle muhtemeldir ki ‘KAAN’ üzerinde bu kadar sık konuşmuyor olacaktık bugünlerde.”

Elbette tarihte zorun rolünü görüyoruz.

Aslında bu ruh hali, “Kafayı duvara vurmadan akıllanmamayı” özetliyor.

Daha kaba tabirleri var ama yazmaya gerek duymuyoruz.

Bu konuyu şundan önemsedik. 1980’den sonra “dışarıdan almayı” kolay bulan anlayışın ne kadar kökleştiğini görüyoruz. Plansızlık, programsızlık, günü kurtarma içimize işlemiş… Bu aynı zamanda kendi insan birikimimizi küçümsememize de yol açtı.

Türkiye kendini küçük gören, sadece sıkışınca adım atmayı kafasından çıkaran bir ülke olması gerekiyor.

Müthiş devrimci bir birikimimiz var.

Yetişmiş insan birikimimiz var.

Destek olunursa bilimsel ve üretimsel devrimi yapabilecek bir üreticilerimiz, bilim insanlarımız, sanayicilerimiz var.

Türkiye dışarıdan alma seçenekleri olsa da, kendi Üretim Devrimine yönelmekte geç bile kaldı. İhtiyaç, bu kendine güvenen, Üretim Devrimi Programını önüne koyan bir Üreticilerin Milli Hükûmeti. Geleceğimizin güvencesi budur.

1 MART MEDYANIN HALLERİ

GAZZE İÇİN KENDİNİ YAKAN ASKER

AHMET HAKAN - HÜRRİYET

  • İsrail tanklarının altında can vermeyi göze alan ABD’li Rachel adlı genç kadının izinden gitmiştir.

  • Duymayan kulaklara, görmeyen gözlere ancak canını feda ederek seslenebileceğine inanmıştır.

  • İşgale, çoluk çocuk öldürmeye, bomba yağdırmaya, sivil katliama karşı etkili bir şey yapma ihtiyacıyla dopdolu bir hale gelmiştir.

  • “Ben bu katliama ortak olmak istemiyorum” mesajının, tüm dünya tarafından algılanmasını sağlayacak bir şey yapmak istemiştir.

  • Tabii ki kahramandır. Şüphesiz ki onurludur. Mutlak surette tüm takdirleri hak etmektedir. Selam olsun ona!

EZBER BOZAN PROTESTO

BERCAN TUTAR - SABAH

Bushnell bu eylemiyle Gazze'de canlı canlı yakılan insanlara, binaların altında boğularak can verenlere, anestezi olmadan tıbbi işlem görenlere, açlıkla pençeleşerek acı çeke çeke nefes verenlere, öpmeye doyamadığı bebeklerinin parçalanmış cesetlerini kucaklayan çaresiz annelerin travmasına dikkat çekti. Zira kendi dehşet verici eyleminden çok daha dehşet verici olanın İsrail'in bombardımanlarıyla sürdürdüğü sistematik soykırım vahşeti olduğunu biliyordu. Bu barbarlığı dünyaya göstermek istiyordu. Ancak Batı medyası Bushnell'in eyleminin gerekçesini kasten perdeledi. Kendini yakarken verdiği mesajları bilerek aktarmadı. Eylemi ve gerekçesini görmezden geldi, sansür uyguladı. Halbuki Bushnell'in alevler içerisindeki görüntüsü Avrupa ve ABD'deki tüm gazete, TV ve dijital platformların manşetlerinde yer almalıydı. Manşetlerde yer vermediler ama WSJ veya NYT gibi Yahudi lobisinin ideolojik aygıtları yakında itibar suikastına başlayacaktır. İsrailli ve Amerikalı eski istihbarat uzmanlarının imzasıyla Bushnell'i karalayan makalelere bolca yer vereceklerdir sayfalarında. Fakat Batı medyası ve siyaseti ne yapsa da şu gerçeği artık çarpıtamayacak. Aaron Bushnell'in fedakârlığı boşa gitmeyecek, her yerde ve her zaman kahraman olarak yaşatılacak, tüm dünyada minnet ve saygıyla anılacaktır.

HASAN ALİ YÜCEL

MELİH AŞIK - MİLLİYET

Cumhuriyet tarihinde iz bırakan millî eğitim bakanlarından Hasan Ali Yücel (1997 - 26 Şubat 1961) 63. ölüm yıldönümünde anılıyor... 7 yıl 7 ay bakanlık yapan Hasan Ali Yücel’in Köy Enstitüleri’ni kurmak yanında en büyük hizmetlerinden biri dünya klasiklerinin dilimize çevrilmesi oldu. Bu amaçla Maarif Vekaleti içinde bir tercüme bürosu kuruldu. Büyük bir kongre düzenlendi. Ve o kongre ışığında kollar sıvanarak çalışma başlatıldı. Çeviri programı Alman mülteci bilim adamlarından Georg Rohde ile birlikte yapılmıştı... 1940 - 50 yılları arasında bu programın parçası olarak Almancadan 64, Fransızcadan 180, İngilizceden 46, Rusçadan 64, İtalyancadan 13, Eski Yunancadan 76, Latinceden 28, Farsça ve Arapçadan 23 eser çevrildi. O tarihe kadar elbette çeviri eserler yayınlanıyordu ama çevirmenler popüler hale getirmek için eserlerin aslına sadık kalmıyor adeta yeniden yazıyorlardı. Tercüme Bürosu ciddi bir çalışmayla dünya klasiklerini asıllarına uygun şekilde dilimize çevirdi. Dil bilmeyen vatandaşlar dünya klasiklerini aslına uygun çevirilerden okumak imkanına kavuştular. Bu hizmeti son yıllarda İş Bankası Kültür Yayınları ele aldı. Eski çeviriler yeniden basıldığı gibi yeni çeviriler yapıldı. Hasan Ali Yücel’in emekleri günümüzde de insanları aydınlatmaya devam ediyor..

KAAN