14 Mayıs 2024 Salı
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Enflasyonun suçlusu işçi değil’

Ücret artışı ile enflasyon artışının ilişkisine yönelik tartışmaları Aydınlık’a değerlendiren TİM Başkanvekili Güleç, ‘Maliyet enflasyonunda işçinin suçu yok, sermayeden tasarruf edilmeli.’ diye konuştu. İktisatçı Prof. Yeldan ise ‘Tekelleşme gelir dağılımını bozdu.’ dedi

‘Enflasyonun suçlusu işçi değil’

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın 2023 yılı 4. Enflasyon Raporu’nu sunduğu basın toplantısında ‘Ücretlerdeki her yüzde 10 artış enflasyona 1 ila 1,2 puan eklemektedir.’ ifadesini kullanması kamuoyunda tartışma yarattı. Konunun iş dünyası çevresinde de sıklıkla dile getirilmesine karşın iktisatçılar İSO 500 raporuna göre 2022’de kârların yüzde 121 artarken, ücretlerin yüzde 86 arttığını ve Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre GSYH’deki iş gücü payının, 2023’ün ikinci çeyreğinde yüzde 37,8’den yüzde 34,3’e düştüğünü hatırlattı. İktisatçı Prof. Dr. Erinç Yeldan, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanvekili Ahmet Güleç ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sektör Meclis Başkanı Şeref Fayat; tartışmaları Aydınlık’a değerlendirdi.

‘SİYASİ MÜDAHALE ENFLASYONU’

‘Enflasyonun suçlusu işçi değil’ - Resim : 1

Dünyada enerji, gıda maliyetleri ve pandemi sonrasındaki normalleşme sancıları nedeniye enflasyon süreci yaşandığını belirten Prof. Dr. Erinç Yeldan şöyle devam etti:

“Türkiye’de son derece yanlış uygulanan para politikasının da getirdiği ek maliyetler oldu. Türkiye’de bir maliyet enflasyonu, bir de siyasi müdahale enflasyonu diyebileceğimiz bir süreç yaşandı.

“Girdi maliyetlerinin artışını fırsat bilen yerli ve uluslararası tekellerin kâr marjlarını koruyabilme hatta yükseltebilme olanağı elde ettiklerini görüyoruz. Türkiye’de 2015’ten sonra enflasyonun yüzde 10-12 seviyesinden yavaş yavaş tırmanma eğilimi içine girdiğini görüyoruz. 2021 Eylülünde başlayan siyasi baskılandırılmış para politikası, beklentilerin daha da bozulduğunu ve üreticilerin kar marjlarını artırarak kendilerini koruma altına aldıklarını görüyoruz. Küresel anlamda gelir dağılımındaki bozukluğun bu tekelleşmenin bir sonucu olduğu, uzun süreden beri Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ve IMF uzmanlarının çalışma raporlarında dile getiriliyordu. Enflasyonda artışında da böyle oldu.”

2015’TEN BERİ ÜCRETLER ERİYOR

“Reel ücretlerin 2015’ten sonra sürekli gerilediği bir Türkiye resmi var. Nominal olarak ücretler artıyor gibi gözüküyor fakat enflasyonun gerisinde kalarak artıyor. Tekelci üreticiler kendilerini kar marjlarını artırarak koruyabiliyorlar ancak sendikasızlaştırılmış emek kesimi seçim ekonomisinin takvimine bırakılmış olarak izliyorlar. Dolayısıyla Mehmet Şimşek ve Hafize Gaye Erkan’ın ‘Enflasyonun ardında ücret maliyetlerindeki artış vardır.’ Söylemini yanlış yönlendirmeye dayalı bir beyan olarak değerlendiriyorum.”

İç talebi baskılayarak enflasyonu düşürme yöntemini ‘eksik’ olarak değerlendiren Prof. Yeldan, şöyle konuştu:

“Enflasyon sadece parasal bir mesele veya sadece bir maliyet meselesi değil. Enflasyon bir ekonomideki dengesizliklerin bir yansıması. Merkez Bankasının bir altın reçetesi yok. Sadece talep bastırarak, sadece maliyetleri öteleyerek enflasyonun baskılarının hafifletilmesi gerçekçi değil. Topyekün bir makroekonomik istikrar programına ihtiyaç var.

“Tekelleşme ile beraber fiyatlama davranışlarındaki bozulmalar; neoliberalizmin küreselleşme adı altında empoze edilmeye başlandığı 1980’lerden bu yana biriken sorunların yansıması. IMF ve onun uzantısı uluslararası finans kuruluşları aracılığıyla dünyada spekülatif finans sermayesinin çıkarlarını gözeten bir finansal sistemin yaratılması, tekelleşmeye neden oldu. Şimdi yeniden; spekülatif sermayenin bu akışkanlığını önleyecek tedbirlere ihtiyaç var.”

SERMAYE SAHİPLERİ ENFLASYONDAN KORUNABİLİYOR

Enflasyonun en çok dar gelir vatandaşları etkilediğini büyük sermaye sahibi insanların enflasyona karşı kendimi koruma imkanlarına sahip olduklarını dile getiren iş insanı Ahmet Güleç, şu ifadeleri kullandı:

“Toplumsal dinamiklere baktığımız zaman bir mağduriyet varsa alt gelir grubunda vardır. Ben iş dünyasından bir müteşebbis olarak mağduriyeti özellikle; çalışanlar, küçük esnaf, kendi emeğiyle müteşebbise olan tüccarların yaşadığını görüyorum. Bu mağduriyeti yaşamayan kesimler ise rantlara sahip olanlar ve büyük sermaye sahipleri. Çünkü bu gruplar enflasyona karşı kendini koruyabilecek faktörlere de sahip. Hatta enflasyon, aşağıdan yukarıya doğru bir kaynak aktarımı da meydana getiriyor.

“Türkiye’deki enflasyonu temeli talep enflasyonu değil, maliyet enflasyonu. Bu maliyet enflasyonunda da işçinin hiçbir suçu yok. İnsanların makul seviyede hayat sürmelerini sağlayacak koşulları yaratmamız lazım. Enflasyonla mücadele için asgari ücreti yükseltmenin enflasyonu kaç puan artıracağını tespit etmekten ziyade sermaye payından daha çok tasarruf sağlamamız lazım.

“Enflasyonun sebebini talepte değil maliyette aramak lazım. Bunun için de hükümetin alacağı enflasyonla ilgili mücadele kararlarını destekliyoruz. Ancak ‘Ekonomiyi soğutarak enflasyonu düşürürüz’ anlayışının rasyonel olmadığına inanıyorum. Bu teori olarak doğru olabilir fakat Türkiye’deki enflasyon, talep enflasyonu olmadığı için eksik kalacaktır.”

YANLIŞ POLİTİKALARLA DENGE BOZULDU

Öncelikle yüksek enflasyonist ortamın nedenini düşünmek gerektiğini söyleyen, iş insanı Şeref Fayat, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Dünyadaki pandemi sonrası parasal genişleme ve ham madde tedariğindeki kırılma enflasyonist ortamı getirdi. ABD ve Avrupa Birliği’nde merkez bankaları da pandemide dağıttığı paraları toplamak için faizleri artırdı. Bu dönemde biz de kendi yaptığımız yanlışlarla yüksek faiz ve yüksek enflasyon ortamını kendimiz yarattık. Siyasiler, yüksek enflasyon nedeniyle sıkıntı yaşayan vatandaşları rahatlatmak için ücretleri artırarak rahatlatmak isterken enflasyonun yükselmesine engel olunamaz.

EMEK YOĞUN SEKTÖRLER FİYAT TUTTURAMIYOR

“Başlangıçta yanlış politikalarla enflasyonist ortam yaratıldı, ardından da birbirini tetikleyen bir kısır döngü ortaya çıktı. Enflasyonun artacağı bir ortam yaratırsanız, ücret beklentisi artar. Ücret beklentisi verdiğiniz zaman emek yoğun sektörlerde maliyetler artar. Bir de enflasyon daha da artmasın diye kur korumalı mevduat gibi uygulamalarla kuru da baskılarsanız; hazır giyim gibi emek yoğun sektörler, fiyat tutturamayan ve istihdam kayıpları yaşayan bir sektör konumuna gelir.”

Bir kere denge kaybolduktan sonra ücretlerin enflasyona etkisinin tartışılması gereken bir konu olmadığını öne süren Fayat, şöyle konuştu:

“Çünkü kimse haklı çıkamaz. Enflasyonu durdurmak için çalışanlar ezilemez. Bunu iş insanı olarak ben de savunmam. Ancak bizim gibi emek yoğun sektörlerde de iş gücü maliyetinin etkisi çok daha fazla oluyor. Genel sanayi ortalamasında işçilik maliyetlerinin oranı yüzde 10 iken bizim sektörde yüzde 35. Geçmişte yapılan yanlış politikalar hem çalışanları hem işverenlere olumsuz etki ediyor. Önceliğimiz enflasyonu durdurmak olmalı. Enflasyonun durduğuna vatandaş ikna olduğunda; önce beklentilerin enflasyonu, sonra maliyet enflasyonu azalır.”

Enflasyon Faiz sermaye emek tasarruf Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası