Ertuğrul’un sessiz ölümü!
Geçen hafta, Böcek ailesinin kaldıkları otelin keskin ilaçla ilaçlanması daha doğrusu zehirlenmesi sonucu yaşamlarını yitirdiklerini konuştuk. Tatil için geldikleri İstanbul, vatandaşlarımıza ölüm oldu. Acı olay hepimizi derinden sarstı.
Bu zamanda, yüzlerce insanın gelip kaldığı bir otelin, işin ustası olmayan kişilerce ilaçlanması başlı başına bir olay. Hem de kullandıkları ilacın keskinliğine rağmen gelişigüzel ilaçlanması sahipsizliği gösteriyor. Uzman bir hekime sorduğumda o ilaç için “Duvardan bile geçer/sızar.” dedi. Uzmanlar ev, apartman ve işyeri ilaçlamalarının acilen ciddi bir düzenlemeye tabi tutulmasını istiyor. Hatta bu firmaların kullanacakları ilaçlar ve ruhsatlandırma konusunda Sağlık Bakanlığı denetimine tabi tutulmasını istiyor.
Yollarda ve sokaklarda yürürken sağa sola asılmış el ilanları sık sık karşımıza çıkar: “Ev, apartman ve işyerleriniz itinayla ilaçlanır. Tel …” Yani bu işler çoktandır ayağa düşmüş durumda. Önüne gelen bu işi yapıyor. En keskin ilaçlar çok kolay bulunuyor ve suya atılacak oranları da kullanacak kişinin inisiyatifine kalmış bir durumda kullanılıyor.
Bu olay da gösterdi ki Türkiye’de ciddi bir ilaçlama sorunu var! En keskin ilaçlar gelişigüzel atılıyor ve insanlar tesadüfen yaşıyor ya da zehirlenmekten kurtuluyor! Böcek ailesi gibi çırpına çırpına yaşamını yitiriyor. Böcek ailesinin olayı her yönüyle incelenmeli ve sorumlular hakkında gerekenler yapılmalı, daha da önemlisi dersler çıkarılmalı ve bu olay son olmalı.
PARLAK ÇOCUKTU
Böcek ailesinin başına gelen olay bana 1977 yılında yaşanan bir olayı hatırlattı. İlkokulu Aydın’ın Çine ilçesine bağlı Tekeler Köyü’nde okumuştum. Babam Okul Müdürü idi. Ertuğrul Özcan 5. sınıf, ben ise 4. sınıf öğrencisi idim. Ertuğrul güleç yüzlü, hayat dolu ve zeki bir çocuktu. Kıpır kıpırdı… Ben 1976 yılında mezun oldum. O ise bir yıl önce olmuştu. 2 bin nüfuslu köyde ortaokul olmadığı için babam tayinini istedi ve Aydın’ın bu sefer Koçarlı ilçesine bağlı Bıyıklı Kasabası’na gittik. Ortaokul 2. sınıftayken bir akşam babam eve acı bir haberle geldi. Ertuğrul, evin ilaçlanması sonucu ölmüştü! Şaşırıp kaldım. O anı hiç unutmam. Yaz günü akrep ve yılana karşı evlerini ilaçlamışlardı... Akşam da ilaçlanan evde yatmış ve sabah da hayatını kaybetmişti! Duyduğum acıyı hâlâ unutamam.
Böcek ailesinin başına gelen acı olay bana bunu hatırlattı. Bu vesileyle yazayım dedim. Geçen hafta kardeşi Kemal’e ulaştım ve yanlış yazmayayım diye olayın ayrıntısını öğrendim. Ayrıntısında tek fark, ilaçlama akrep ve yılana karşı değil tahtakurusuna karşı yapılmış. İlaçlanan odada gece ağabeyi Ertuğrul uyumuş ve sabah kalktıklarında hareketsiz bulununca apar topar Çine Devlet Hastanesi’ne kaldırmışlar. Doktorların dediğine göre Ertuğrul çoktan yaşamını yitirmiş. Ertuğrul’un ölümü aile için büyük acı olmuş… Okul arkadaşımın erken ölümü beni de derinden üzmüştü. Hep, yaşasaydı ne olurdu yani, derdim! Hayat ona mı çok gelmişti…
1983 yılından bu yana gazetecilik yaparım. Böyle sessiz ölümlerin çok haberini yaptım… Anadolu’da küçük bir habere konu olan olaylar ya ilaçlamadan ya da su diye içilen kostik maddeden olur! Yürekleri yakar ve yıllar sonra ailelerden ve ölenin arkadaşlarından başka da hatırlayan olmaz…
Ben ise arkadaşım Ertuğrul’u unutmadım. Böcek ailesini de unutmayacağız. Hele ki o iki masum çocuğu... Ertuğrul’un ailesi zeki ve çalışkandı. Ağabeyinin çocuğu ve kardeşi Kemal’in iki kızı bugün doktor olmak için gün sayıyor… Acaba bu ölümlerde nice doktorlar, mühendisler kaybettik de haberimiz mi yok!