Yandex
26 Mart 2025 Çarşamba
İstanbul 13°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Gelecek nesilleri şiddetten kadınlar koruyabilir!

Başlık şaşırtıcı mı? Pek çoğumuz için değil ama bunu aile mahkemesinden emekli bir kadın yargıç, Gülay Berkay söyleyince daha anlamlı oldu. Berkay, kadınları, çoğunlukla erkeklerde gördüğümüz ‘öğrenilmiş’ davranış biçimlerini kabullenmemeye davet etti

Gelecek nesilleri şiddetten kadınlar koruyabilir!

Emekli Yargıç Gülay Berkay, yarım asra yaklaşan, büyük bölümü aile mahkemelerinde geçen 43 yıllık bir deneyimin sahibi. Aile mahkemelerinin ilk hakimlerinden olan Berkay, aynı zamanda iki çocuk annesi. Berkay, meslek yaşamı boyunca aile içi şiddete kafa yormuş, pek çok özel yaşamın ayrıntılarına nüfuz etmiş, bunları, tarihe not düşmek için yazmış…

Gülay Berkay’ın bütün bu anılardan süzdüğü çarpıcı örnekleri mizahi bir üslupla kaleme aldığı kitabı, Literatür Kitabevi’nden geçen yıl temmuz ayında ‘Boşan da Semeresini Ye’ başlığıyla yayımlandı. Kitapta sadece olaylar değil, Berkay’ın önemli değerlendirmeleri de var.

Sözü kendisine bırakıyoruz:

- Ailenin Korunmasına Dair 4320 Sayılı Kanun’un ilk uygulayıcılarından biri olduğunuzu belirtiyorsunuz. Daha sonra 6284 ile genişletilen kanun aile içi şiddeti önlemek konusunda yasadan beklenen, yeterli çerçeveyi sunuyor mu?

Gelecek nesilleri şiddetten kadınlar koruyabilir! - Resim : 1

ELEŞTİRİLER HAKİMİN TAKDİR YETKİSİ İLE İLGİLİ

4320 Sayılı Yasa, 14 Ocak 1998 tarihinde yürürlüğe girmişti, 20 Mart 2012 tarihinde 6284 Sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesiyle kalktı. Anayasamızın 41. ve 20. maddelerinde de kadın ve ailenin korunmasına ilişkin hükümler mevcut.

41. maddeye göre ‘Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.’

20. maddede, ‘Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.’ hükmü var.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin sekiz maddesi de ‘özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı’ ile ilgili.

6284 Sayılı Yasa’nın dayanağı olan Anayasa ve İnsan Hakları Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Yasa, şiddetin önlenmesi konusunda yeterli çerçeveyi sunuyor.

Genellikle eleştiriler hakimin takdir yetkisiyle ilgili. Bu yetkinin sınırları belirli, sınırsız değil.

Hakim ‘takdir yetkisini’, Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde açıklandığı gibi kullanır, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir. Bilimsel görüşler, yargı kararlarından da yararlanır.

Aile mahkemesinde hakimin takdir yetkisine bırakılan yasa maddeleri uygulanırken verilen karar, üst dereceli mahkemenin denetimine tabi.

MAHKEME ÇALIŞANLARINI DA ETKİLİYOR

- Aile mahkemelerinin yükünün ağır olduğunu belirtiyorsunuz. Bu durum nelere yol açıyor? Bugün geldiğimiz noktada ilerleme sağlanabildi mi? Aile mahkemelerinin işlevi mi değişmeli yoksa kapasitesi mi artırılmalı?

Çatışmanın çok yoğun olması, sık sık şiddet mağdurları ile ilgili davalara bakılması, psikolojik yük olarak sadece hakimleri değil mahkeme çalışanlarını da etkiliyor. Aile mahkemelerinin kuruluşundan bu yana geçen yaklaşık 22 yılda yasa hükümlerinin uygulanmasında ilerlemeler oldu. Ancak daha önce 4320 Sayılı Yasa ile Sulh Ceza Mahkemesi tarafından verilen hapis cezaları, 6234 Sayılı Yasa gereğince aile mahkemesine geçti, tedbir kararına ihlal suçundan verilen hapis cezaları aile mahkemesi tarafından veriliyor. Çocuk teslimlerindeki ihlal kararları da icra ceza mahkemelerinden alındı, aile mahkemesi görevlendirildi.

Boşanma davalarındaki dava çeşitliliğinin azaltılması gerektiği kanaatindeyim. Çekişmeli davaların bir kısmı, İstinaf ve Yargıtay süreci dahil 10 yıl dolayında sürüyor, taraflar mağdur oluyor.

Kadın ya da erkeğin istemediği bir evliliği yıllarca sürdürmesi beklenmemeli. Ancak boşanmanın hızlandırılması yeni mağdurlar yaratmamalı, maddi açıdan tarafların kazanılmış hakları korunmalı.

ÖNCELİKLE ÇOCUKLARIMIZI ŞİDDETTEN KORUMALIYIZ

- Aile içi şiddeti önleme doğrultusunda atılacak adımlar konusunda görüşünüz sorulsa, sırasıyla hangi adımları önerirsiniz? Kitabınızda, boşanmayla ya da şiddetle sonuçlanan vaka örneklerinde iletişimsizliğe, duygulara, özellikle öfkeye sık sık vurgu yapıyorsunuz. İletişimsizliğin, öfkenin hızla arttığı bir dönemin içindeyiz. Ne yapmalıyız?

Şiddet aile içinde başlayıp bütün topluma yayılıyor. Çocukluğunda şiddete maruz kalan ya da şiddet mağduru olan annesini gören çocuk bunu normalleştirebilir. Öncelikle çocuklarımızı şiddetten korumayı başarmalıyız ki büyüdüğünde de hayatında şiddet olmasın.

Gelecek nesilleri şiddetten kadınlar koruyabilir! - Resim : 2

EVLENECEK GENÇLERE TERAPİST EĞİTİMİ

Evlilik başvurusu yapıldığında, aile kurmak isteyenlerin uzman aile terapistlerinden zorunlu eğitim almaları önerilebilir. Evlilik yürütme, çocuk sahibi olmaya hazır olup olmadıkları kararını vermeleri, ailede iletişim ve şiddet eğitimi almaları ile sağlanabilir.

6284 Sayılı Yasa uygulanırken ‘öfke kontrolü ve iletişim ‘eğitimleri zorunlu hale getirilebilir.

KADINLARA MESLEK KAZANDIRILMALI

Kadınların hayatın içinde olabilmeleri için eğitimlerine öncelik verilmeli ve meslek sahibi olmaları sağlanmalıdır. Kadının kendini geçindirebilecek durumda olması, nafakaya muhtaç olmaması, boşanmaları halinde eşlerin arasındaki öfke bağının kesilmesini sağlar.

ANNE BABAYA RAĞMEN ÇOCUĞU KORUYAMAYIZ

- Aile içi çatışmada çocuklar yeterince korunabiliyor mu? Bu konuda ilerleme sağlayabildik mi? Çocukları nasıl koruyabiliriz?

Aile Mahkemesinde çalıştığım sürede öğrendiğim, annesine ve babasına rağmen çocuğu koruyamayacağımızdır. Geçimsizlik olan ailelerde, çocuklar, anne ve babanın öfkesi arasında boğulurlar. Anne ve baba, çocuklarını birbirlerine karşı silah gibi kullanırken çocuklarına verdikleri zararları göz ardı ederler. Bu nedenle anne ve babanın öncelikle verdikleri zararların sonuçlarını ve doğru davranış biçimlerini öğrenmeleri için eğitim almaları sağlanmalıdır.

ENSESTE VE CİNSEL TACİZE KARŞI OKULLARDA EĞİTİM

Çocuklar, ensest ve cinsel tacizden korunmaları için okullarda pedogog ve sosyal hizmet uzmanları tarafından bilgilendirilmeli.

Çocuk Hakları Sözleşmesinin 8. maddesi gereğince velayet konusunda çocukların görüşünün alınması gerekir. Bu uygulama, anne ve babasından bağımsız bir birey olduğunu ve hakları olduğunu çocuğa öğretmenin de önemli bir aşaması olur.

AÇGÖZLÜLÜĞÜN CİNSİYETİ YOK!

- Erkeklerin de korunmaya ihtiyacı olduğu durumların söz konusu olduğunu anlatıyorsunuz… Nafaka konusunda nasıl bir denge kurulabilir? Ne yapmak lazım?

Yoksulluğa düşen vatandaşlarına bakmak, sosyal devletin görevlerinden biri. Anayasa’nın 49. maddesinde çalışma hakkı açıklanır, herkesin çalışma ödevi ve bir işi elde etmeye hakkı olduğu belirtilir.

İş bulamayan, ya da çok düşük ücretle çalışan bir kocanın ödeyebileceği nafakayı belirlemek kolay değil. Yüksek gelirli olanları örnek alıp bu kişilere de kendi yaşam hakkını kısıtlayacak miktarda nafaka belirlemek doğru değil.

Uygulamada, kendisine yoksulluk nafakası takdir edilmiş ancak tahsil imkanı bulamayan kadınların devletin ilgili kurumlarına başvurduğu, kurum tarafından nafaka bağlandığı takdirde, mahkemeye müracaat ederek mahkemece belirlenen nafakadan feragat ettiklerine sıkça rastlanıyor.

Öncelikle kitabımın adı olan ‘Boşan Da Semeresini Ye’ ifadesi, atasözümüz olan ‘Boşan Da Semerini Ye’den esinlendi ve ‘açgözlülüğü’ anlatıyor. Semere ise hukuki bir terimi, ‘elde edilen gelir’ anlamında. Açgözlülüğün cinsiyeti yok. Toplum içinde, aile içinde, bazen de mahkemelerde yargılama sırasında karşılaşılan bir davranış biçimi. Tarafların davalarda anlaşarak ortak karar vermelerini engeller ve maddi, psikolojik veya fiziksel şiddetin yoğunlaşmasına sebep olabilir.

ÖĞRETİLMİŞ ŞİDDETİ RET ÖZÜMÜN BAŞLANGICIDIR

- Kitabınızın bir yerinde, aile içi şiddetin önlenmesinde kadına büyük görev düştüğünü söylüyorsunuz. Neden?

Çoğunlukla erkeklerde gördüğümüz, güçlerini korumak uğruna öğretilmiş şiddetle davranma biçiminin doğru olmadığı değerlendirildiğinde, kadınların aynı davranış biçimlerini kabullenmemeleri, öğretilmiş şiddeti ret etmeleri, çözümün başlangıcıdır.

Ailenin geleceği olan çocuklarımızın şiddetten korunmaması, çocukların hayatında şiddetin devamına sebep olabilir. Aile içindeki şiddet, yetiştirdiğimiz çocuğun şiddet mağduru ya da şiddet uygulayan olmasını belirliyor. Oysa tercihimiz, özgür, kendine güvenen, şiddet uygulamadan kendini koruyabilen bireyler olarak yetişmelerini sağlamak olmalı. Çocuklarla ilgilenme, yetiştirme görevinin genellikle kadına verildiği göz önüne alındığında gelecek nesilleri kadınlar şiddetten koruyabilir ve ailelerin şiddetle bağı kesilir.

Şiddet Kadın