Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Gelibolu'dan Köln'e: Türklerin dünya tarihine yön veren sessiz gücü

Türklerin 20. yüzyıl boyunca dünya tarihine bıraktığı iz çoğu zaman görmezden gelinir. Oysa hem savaş meydanlarında hem de fabrikalarda verdikleri emek, yalnızca bölgesel değil küresel dengeleri de değiştirdi.

Gelibolu'dan Köln'e: Türklerin dünya tarihine yön veren sessiz gücü
A+ A-
Çağıl Çayır

1914 sonbaharında Osmanlı Devleti’nin savaşa girişi, büyük savaşın seyrini kökten değiştirdi. Cepheler bir anda Kafkasya’dan Ortadoğu’ya, Çanakkale Boğazı’na kadar genişledi.
1915 baharında İtilaf donanmaları İstanbul’a ulaşmak için Gelibolu’ya dayandı. Fakat çoğu Anadolu köylüsü olan Osmanlı askerleri, kanlarının son damlasına kadar direndi.
Gelibolu’daki zafer yalnızca bir askeri başarı değildi; Rusya’nın ikmal yollarını kapattı, Çarlık rejiminin çöküşünü hızlandırdı ve böylece 1917 Devrimi’ne zemin hazırladı. Eğer Osmanlılar savaşa katılmamış, Çanakkale düşmüş olsaydı, 20. yüzyılın tarihi çok farklı yazılabilirdi.

İKİ SAVAŞ ARASINDA: GÖRÜNMEYEN EMEK

İmparatorluğun yıkılışından sonra birçok Türk, Avrupa limanlarında, madenlerinde ve fabrikalarında iş buldu. Sessizce, görünmez bir şekilde Avrupa sanayisinin çarklarını döndürdüler.

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDAN SONRA: İŞÇİ GÖÇÜ VE BATI’NIN YÜKSELİŞİ

Savaş sonrası bölünmüş Avrupa’da Batı Almanya hızla kalkınmaya başladı. Ancak bu büyüme için milyonlarca işçiye ihtiyaç vardı. 1961’de imzalanan işçi alım anlaşmasıyla yüz binlerce Anadolu insanı Köln, Duisburg, Berlin ve Münih’e gitti.
Onlar demir-çelik ocaklarında, montaj hatlarında, inşaatlarda çalışarak Almanya’nın “ekonomik mucizesinin” gizli kahramanları oldular. Ürettikleri değer, Batı’nın Sovyetler karşısındaki ekonomik üstünlüğünü sağlamlaştırdı.

SOĞUK SAVAŞ’TA STRATEJİK GÜÇ

Türkiye NATO’nun güney kanadında ön cepheydi. Avrupa’daki milyonlarca Türk işçi ise kültürel ve ekonomik bağları güçlendirerek Batı bloğunu sağlamlaştırdı. Böylece hem cephedeki askerler hem de fabrikadaki işçiler, Batı’nın Soğuk Savaş’tan zaferle çıkmasında görünmez bir rol oynadılar.

PEKİ, TÜRKLER OLMASAYDI?

En iyi ihtimalle Batı yine ayakta kalırdı, ancak çok daha yavaş, pahalı ve riskli bir süreçle.
1915’te Osmanlı’nın savaşa girmemesi hâlinde, Çanakkale geçilebilir, Rusya güçlenebilir, devrim gecikebilirdi.
1960’larda Türk işçiler olmasaydı, Alman fabrikaları daha hızlı otomasyona yönelmek zorunda kalır, üretim maliyetleri artar, Batı’nın ekonomik üstünlüğü zayıflardı.

GÖRÜNMEZ AMA BELİRLEYİCİ

Türkler, hem askeri hem de ekonomik güçleriyle defalarca tarihin akışını değiştirdiler. Gelibolu’da savaşları uzatan askerlerden, Köln’de barışı inşa eden işçilere kadar…
20. yüzyılın tarihi, Türklerin bu sessiz ama belirleyici katkıları olmadan anlatılamaz.

Çanakkale Almanya