Google çöktü işler durdu ‘Bağımsız bir dijital altyapı şart’
Google servislerindeki kesinti milyonlarca kullanıcıyı etkiledi, Türkiye dahil birçok ülkede erişim sorunu yaşandı. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ‘yerli yazılım’ vurgusu yaparken, Dr. Alsaç da ‘Dışa bağımlılık en büyük risk!’ uyarısında bulundu.
Google’a bağlı servislerde yaşanan erişim sorunu milyonlarca kullanıcıyı etkiledi. Arama motoru, YouTube, Gmail ve diğer platformlarda ortaya çıkan arıza, dijital altyapıların güvenilirliğini tartışmaya açtı. Aralarında Türkiye'nin de olduğu birçok ülkede Google servislerine erişim sağlanamadı. Dijital kesintileri raporlayan Outage Report'tan derlenen bilgilere göre, dün saat 10.00'dan itibaren Google'a ve şirketin alt platformlarına erişim sorunu yaşandı. Erişim sorunu yaşayan ülkeler arasında Türkiye, Bulgaristan, Yunanistan, Gürcistan, Hırvatistan, Sırbistan, Romanya, Ermenistan, Hollanda ve Almanya da bulunuyor. Özellikle Doğu Avrupa ülkelerindeki kullanıcılardan Google servisleriyle ilgili erişim sorunu bildirimi yapıldı.
‘YERLİLİK ORANIMIZI ARTIRACAĞIZ’
Ulaştırma ve Altyapı Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan, Google'dan kesinti sebebiyle teknik rapor talep edildiği bilgisini verdi. Söz konusu kesintiye ilişkin yerli ve millilik vurgusu yapan Sayan, şunları ifade etti:
“Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi'miz, Google'dan kesinti sebebiyle teknik rapor talep etti. Süreci yakından takip ediyoruz. Yaşanan bu kesintiler, yerli ve milli ürün ve yazılımların ne denli önemli olduğunu gösteriyor. Bu sebeple 5G'nin hem yazılım hem de donanım kısmında yerlilik oranını artırmak için çok fazla çalıştık. Şu anda yüzde 60 olan yerlilik oranımızı daha da artıracağız.”
‘DIŞA BAĞIMLIYIZ’
Peki bu tür kesintiler ülkeler için ne anlama geliyor? Endüstri Mühendisi Dr. Ali Alsaç, konuya ilişkin Aydınlık’a konuştu. “Doğu Akdeniz’de yaşanan kesintinin esas sebebi raporlar açıklandığında netleşecek.” diye not düşen Alsaç, birçok alanda olduğu gibi bu alanda da dışa bağımlılığın en büyük risk olduğunu vurguladı. Alsaç, “Bugün Google’da yaşanan arıza bize şunu gösteriyor: Kullandığımız dijital altyapıların büyük bölümü dışa bağımlı. Bir ülkenin veri altyapısı dışarıdan yönetiliyorsa, olası bir kriz anında sistem çöker. Devletin bankacılıktan sağlığa, eğitimden güvenliğe kadar tüm işleyişi felce uğrar.” ifadelerini kullandı.
NATO’nun oluşturduğu ağ sistemlerine dikkat çeken Alsaç, Batı’nın nasıl hazırlık yaptığını şu sözlerle anlattı: “NATO ülkeleri Amerika ile Avrupa arasında yüzlerce fiber hat kurmuş durumda. Bu ağlar öyle çeşitlendirilmiş ki, birinde sorun çıkınca hemen diğerine geçebiliyorlar. Sosyal medya için ayrı, askeri iletişim için ayrı hatları var. Yani bir kazak örer gibi bütün Atlantik’i örmüşler. Bu çeşitlilik onlara çok büyük avantaj sağlıyor.”
Alsaç, sözlerine şöyle devam etti:
VERİ GÜVENLİĞİMİZ TEHLİKEDE
“Türkiye’nin de dahil olduğu Asya’daki ağların çoğu Avrupa kökenli. Çin, özellikle Huawei üzerinden bu alanda atak yapıyor ama Türkiye hâlâ Avrupa şirketlerine bağımlı. Hatta bazı hatlarımız İtalyan firmalar tarafından yönetiliyor. Bu da kritik bir güvenlik açığı demek.”
Veri piyasasının küresel ölçekte büyük bir güç mücadelesi barındırdığını vurgulayan Alsaç, şu ifadeleri kullandı: “Bu trilyon dolarlık piyasada kritik firmalar arasında İsrail merkezli şirketler var. Dolayısıyla bizim verilerimiz de oralarda tutuluyor, görülüyor. Yani stratejik sırlarımızdan günlük hayatımıza kadar pek çok veri yabancı şirketlerin elinde.”
Veri iletiminin büyük ölçüde fiber optik kablolar üzerinden yapıldığını hatırlatan Alsaç, işleyişi şöyle özetledi: “Dünyadaki iletişimin yüzde 93’ü fiber optik kablolar üzerinden yapılıyor. Cep telefonuyla konuştuğumuzu sanıyoruz ama veri önce uyduya, sonra karadaki veri merkezlerine gidiyor, ardından yeniden deniz altındaki fiber ağlara aktarılıyor. Yani aslında tüm iletişim bu kabloların üzerinden yürüyor.
“Fiber optikler çok hassas. Bir saç teli inceliğinde hatlardan bahsediyoruz. İnsan hatası, gemilerin çapaları, depremler veya sabotajlarla kolayca kopabiliyor. Okyanus dibinde, bazen 5 bin metre derinlikte döşeniyorlar ama yine de zarar görebiliyorlar. Üstelik bu hatlara araya girip veri dinlemek de mümkün. Veri güvenliğinin en zayıf halkası burada.
“İstatistiklere göre kablo arızalarının yaklaşık yüzde 70’i insan kaynaklı. Bazen bir gemi demir atıyor, çapası kabloya takılıyor ve koparıyor. Bazen depremler, tsunamiler veya yeraltı sularının hareketi bu hatlara zarar veriyor. Sabotaj ihtimali de her zaman var ama çoğu zaman ispat edilemiyor. Sonuçta ister kaza ister kasıt olsun, iletişim ağı bir anda kesilebiliyor.”
‘TÜRKİYE HATLARIN MERKEZİNDE OLMALI’
Türkiye’nin atabileceği somut adımlarla dikkat çeken Alsaç, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’nin de bu stratejide özel bir rol üstlenebileceğini belirterek şu önerilerde bulundu:
“Türkiye, Mısır ve Rusya ile ortak merkezler kurarak Akdeniz’den Karadeniz’e uzanan bir veri koridorunun merkezi olabilir. Böylece İsrail’in bölgedeki veri hâkimiyetine karşı durabiliriz. Türkiye bu hatların merkezinde yer alırsa Irak, Suriye, İran ve Azerbaycan gibi ülkeler de Batı’ya olan bağımlılıktan kurtulabilir.
“KKTC, doğru yatırımlarla bir ‘silikon vadisi’ne dönüştürülebilir. Bu da hem veri güvenliği hem de Kıbrıs’ın uluslararası tanınırlığı için stratejik bir hamle olur. Güney Kıbrıs bugün uluslararası veri hatlarının kavşağı haline gelirken, KKTC’nin bu tablonun dışında kalması kabul edilemez.
Veri bağımlılığının devlet yönetimi için kritik olduğunu vurgulayan Alsaç, sözlerini şu şekilde tamamladı:
“Sağlık, bankacılık, eğitim ve tüm internet tabanlı sistemlerin çalışabilmesi için güvenilir ve bağımsız bir dijital altyapı şart. Türkiye’de ilgili kurumlar rutin işlerini yürütüyor ama dünyadaki gelişmelere bakıldığında, rutinin dışına çıkıp stratejik adımlar atmamız gerekiyor.”

