Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Halepli gazeteci SDG’nin açıklamalarını değerlendirdi: SDG–Şam çatışmasında Tanf belirleyici olacak

Halep ve kuzeydoğuda tansiyon tırmanıyor. Kısa süren ateşkes bozuldu; SDG ile Şam arasındaki görüşmeler 'zaman kazanma' olarak değerlendiriliyor. El-Ömer ve el-Tanf gibi stratejik noktalar, ABD koruması altında; sahadaki gelişmeler Ankara’nın hamleleriyle şekillenecek

Halepli gazeteci SDG’nin açıklamalarını değerlendirdi: SDG–Şam çatışmasında Tanf belirleyici olacak
ALİ ERDEM KÖZ

Son haftalarda Suriye’nin kuzeydoğusunda, özellikle Halep ve çevresinde tansiyon yeniden yükseldi. ABD’nin baskısıyla ilan edilen ateşkes, 48 saat bile sürmeden bozuldu. Terör örgütü PYD/YPG’nin çatı yapılanması olan Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Suriye Ordusu’na yönelik çeşitli saldırı girişimlerinde bulundu. Halep’li Türkmen gazeteci İbrahim Bozan’a göre SDG ile Şam arasında yürütülen müzakereler, tarafların yalnızca “zaman kazanma” arayışından ibaret. 2015’te DEAŞ tarafından kaçırılan ve yaklaşık 10 yıldır sahada aktif olarak görev yapan Bozan, Halep’te tansiyonun en yüksek olduğu bölgelerden gelişmeleri Aydınlık’a değerlendirdi. Mazlum Abdi’nin son açıklamalarını da yorumlayan Bozan, ortaya konan planların Suriye sahasında bir karşılığı olmadığını vurguladı.

Halepli gazeteci SDG’nin açıklamalarını değerlendirdi: SDG–Şam çatışmasında Tanf belirleyici olacak - Resim : 1

‘BÖLGEYİ ABD ASKERLERİ KORUYOR’

Halepli gazeteci SDG’nin açıklamalarını değerlendirdi: SDG–Şam çatışmasında Tanf belirleyici olacak - Resim : 2

Tom Barrack’ın arabuluculuğunda Şam’da yapılan SDG görüşmelerini “güncellenmiş bir 10 Mart” olarak nitelendiren Bozan, şu değerlendirmede bulundu:

“Bu mesele yalnızca SDG’yle ilgili değil; Amerikanlar da işin içinde. Çünkü el-Ömer petrol sahasında Amerikan askerleri bulunuyor. Bu nedenle bu bölgelerin alınarak teslim edilmesi ihtimali oldukça düşük. Petrol ve gazın hükûmete teslim edileceği öne sürülüyor. Bu mümkün değil. Deyrizor’daki üretilen petrolden pay verilmesi, sahaların devri anlamına gelmez. Hükûmete üretimin yüzde 50–60’ı kadar pay bırakılabilir ancak sahaların yönetimine dahil olmalarına izin vermezler. Bu da ABD’nin tutumuna bağlı.

“El-Ömer’deki Amerikan askerleri çekilmiş olsaydı, Suriye hükûmeti ile SDG arasında ciddi çatışmalar yaşanabilirdi. Hükûmet, gelir sağlayan bu iki stratejik bölgeyi kontrol altına almak için adım atabilirdi. Ancak sahalar hâlâ ABD askerlerinin koruması altında. Bu nedenle petrolün paylaştırılması mümkün olsa da sahaların devri şu an için imkânsız görünüyor. Yeni müzakerelerden ve anlaşmalardan söz ediliyor. Abdi de bu konudan bahsetti. Sürecin nasıl ilerleyeceği önümüzdeki günlerde netleşecek.

‘BUNLAR GEÇİCİ ADIMLAR’

“10 Mart Anlaşması uygulanmadı ve hiçbir sonuç alınamadı. Şimdi güncellenmiş bir ‘10 Mart Anlaşması’ yapılmaya çalışılıyor. Bu çerçevede SDG’nin içindeki ‘terörle mücadele birimleri’ adı altında faaliyet gösteren YAT militanlarının Suriye’nin terörle mücadele birimlerine katılması, iç güvenlik güçlerinin entegrasyonu gündemde. Ancak bu oldukça sorunlu bir süreç. Entegrasyonun tamamlanması uzun zaman alacaktır. Suriye’nin bu kadar uzun bir sürece dayanıp dayanamayacağı ise ayrı bir soru işareti. Bunun dışında SDG’nin orduya katılımı, Afrin’den göç edenlerin dönüşü, Kamışlı, Haseke ve Rakka’dan göç ettirilenlerin yeniden yerleştirilmesi gibi başlıklar da tartışılıyor. Fakat gerek 10 Mart Anlaşması gerekse bugünkü müzakereler esasen iki tarafın da zaman kazanmak için attığı geçici adımlar. O dönemin süresi doldu, şimdi yeni bir zaman kazanma hamlesi gündemde.”

Bozan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şu anda Suriye’de herkes sorunları çözmek yerine ertelemeyi tercih ediyor. Yeni bir süreç başladı. Dünkü ziyaret kapsamında Suriye Savunma Bakanı, Dışişleri Bakanı ve İstihbarat Başkanı’nın Türkiye ziyareti, ülkenin geleceği açısından büyük önem taşıyor. Programda özellikle Suriye ordusu ve güvenlik güçlerinin sahada eğitimi öne çıkıyor. Bölgesel güvenlik ve terörle mücadelede işbirliği de önemli başlıklar arasında. Türkiye’nin sürece yapıcı desteği ve olumlu yaklaşımı, önemli çalışmalara zemin hazırladı. Ancak 10 Mart Anlaşması’nın şu ana kadar hiçbir maddesi uygulanmadı. Şimdi yeni bir yol haritası arayışı var. SDG ile hükûmet arasındaki müzakerelerin sonucu, Ankara ziyaretinden sonra sahada atılacak adımlarla netleşecek.”

TARAFLAR ZAMAN KAZANIYOR

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile SDG elebaşı Mazlum Abdi arasında 10 Mart’ta yapılan 8 maddelik mutabakatı hatırlatan Bozan, Suriye sahasındaki gelişmeleri şöyle yorumladı:

“Hem Suriye hükûmeti hem de SDG açısından zaman kazanmaya yönelik bir anlaşmaydı. Suriye hükûmeti açısından bu, yeni yönetimin devlet otoritesini tesis etmeye çalıştığı bir dönemde atılmış geçici bir adımdı. Ülkede hâlâ devlete katılmamış çok sayıda silahlı grup bulunuyordu. Güneydeki bazı gruplar ve sahil bölgesinde eski yönetimden kalan silahlı unsurlar varlığını sürdürüyordu. Aynı zamanda yaptırımlar devam ediyor, Suriye hükûmeti henüz uluslararası alanda tanınmıyordu. Böyle bir ortamda hükûmetin aceleyle SDG ile doğrudan bir çatışmaya girmesi ciddi kayıplara yol açabilirdi. Bu nedenle hükûmet, Deyrezor hattı üzerinden geçici bir anlaşmaya gitmeyi ve önceliği yaptırımların kaldırılması ile meşruiyetin sağlanmasına vermeyi tercih etti.

“Bugün gelinen noktada da bunun sonuçlarını görüyoruz: Sezar Yasası’nın kaldırılması konuşuluyor, Suriye hükûmetinin meşruiyeti artık uluslararası çevrelerde de kabul görmeye başladı, hatta Birleşmiş Milletler’de Suriye temsilcisine konuşma hakkı tanındı. Bu süreçte hükûmet önemli bir yol kat etti.

“SDG açısından ise anlaşma, Türkiye’nin operasyonlarını durdurmak için bir fırsat olarak görüldü. ‘Bu anlaşmayla Türkiye operasyonlarını askıya alır, biz de zaman kazanırız. Bu sürede saflarımızı güçlendirir, hükûmete karşı olan unsurları örgütleriz.’ düşüncesi hâkimdi. Nitekim öyle de oldu. SDG, hükûmete karşı sahil bölgesi ve Süveyda hattında faaliyet gösteren yapılara destek vererek hem medya hem de saha düzeyinde Suriye hükûmetine zarar verdi.”

‘KALICI ATEŞKES MÜMKÜN DEĞİL’

Yeni hükûmette silah altına girmek istemeyen eski ordu mensuplarının da SDG saflarına katıldığını belirten Bozan, Tabka’dan, güneyden ve sahil bölgesinden gelen birçok milisin SDG’ye katıldığını belirtti. Eski ordu subaylarının da özellikle Eşrefiye ve Şeyh Makusd mahallerinde görev yaptığını söyleyen Bozan, artık sürecin taraflar arasından tıkanma noktasına geldiğini vurguladı ve şöyle konuştu:

“Yıl sonuna kadar uygulanması gereken anlaşma maddelerinin hiçbirisi şu ana kadar hayata geçirilmedi. Aksine iki taraf arasında ciddi anlaşmazlıklar ortaya çıktı. Bu nedenle anlaşmanın sürdürülmesi artık mümkün görünmüyor. Son yaşanan Maksud-Eşrefiye çatışmalarında da bunu net şekilde gördük. Halep merkezinde ateşkes yürürlükteyken, aynı anda Halep doğusundaki Deir Hafir ve Tişrin hattında çatışmalar yaşandı ve Suriye ordusu kayıplar verdi. Yine dün Deyrizor hattında benzer şekilde çatışmalar yaşandı. Bu durum, artık kalıcı bir ateşkesten söz etmenin mümkün olmadığını gösteriyor. Çatışmaların aralıklarla devam etmesi ve ateşkes ihlallerinin sürmesi bekleniyor.”

ABD-İSRAİL SDG’Yİ KULLANIYOR

Bozan, ABD ve İsrail’in de süreci zamana yaymak istediğine dikkat çekerek şöyle devam etti:

“Bir diğer önemli başlık ise ABD’nin tutumu. Açıkçası, ABD’nin SDG’ye desteğini kesmesi beklenmiyor. Aksine Washington, tarafları uzlaştırmak için süreci zamana yaymak istiyor. Buna ek olarak İsrail’in de YPG’yi kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirme, ‘azınlıklar’ adı altında Suriye’yi yeniden istikrarsızlaştırma çabaları dikkat çekiyor. Dini ve etnik azınlıklar üzerinden yürütülen bu girişimler, iki taraf arasındaki anlaşmanın sürmesini daha da zorlaştırıyor. Dolayısıyla bu görüşmelerin devam edeceğini ve özellikle Türkiye, Suriye ve Ürdün arasında işbirliğinin daha da güçleneceğini düşünüyorum. Yalnızca DAEŞ’e karşı değil, genel olarak terörle mücadele alanında da bu üç ülke arasındaki koordinasyonun artacağı kanaatindeyim.”

‘TANF’TAKİ GRUBUN ROLÜ

BELİRLEYİCİ OLACAKTIR’

Halepli gazeteci SDG’nin açıklamalarını değerlendirdi: SDG–Şam çatışmasında Tanf belirleyici olacak - Resim : 3

Halepli gazeteci İbrahim Bozan, ABD’nin el-Tanf’taki üssüne de dikkat çekti. Bu üste yaşanan hareketliliğin medyaya fazla yansımadığına vurgu yapan Bozan, üssün 55 kilometrelik stratejik bir alanı kontrol ettiğini söyledi. Bozan, Heyet Tahrir Şam (HTŞ) liderliğinde yürütülen “Kurtuluş Operasyonları” sırasında el-Tanf üssündeki yapıların bir kısmının Eş-Şeriyye Çölü’ne, yani Humus’un doğu kırsalındaki Suhne ve Es-Serye bölgelerine kadar ilerlediğini, diğer bir kolun ise Şam’ın doğusundaki Dumer Askerî Havaalanı’na kadar ulaştığını belirtti ve şöyle devam etti:

“Dolayısıyla bugün el-Tanf bölgesinde ABD destekli grupların etki alanı oldukça genişlemiş durumda. Bu da geleceğe yönelik bir güvenlik tehdidi anlamına geliyor. Her ne kadar bu gruplar zaman zaman Suriye ordusuna katıldıklarını ilan etseler de, bunun fiilen gerçekleştiğini söylemek için henüz erken. Bu konudaki gerçek tabloyu önümüzdeki dönem gösterecek.

“Buna karşılık Suriye hükûmeti, olası senaryolara hazırlık amacıyla bazı askerî tedbirler aldı. Özellikle Irak sınırında bulunan El - Bukemal’e ciddi bir askerî yığınak yapıldı. Aynı şekilde Eseriyye ve Suhne çevresinde de askerî varlık güçlendirildi. Son aylarda El - Bukemal hattına yapılan sevkiyatlar da bu hazırlığın bir göstergesi.

“Bu önlemler, hükûmetin her türlü olasılığa karşı hazırlıklı olduğunu gösteriyor. Ancak el-Tanf’taki grupların geleceği büyük ölçüde SDG’nin tutumuna bağlı. Eğer SDG, hükûmetle yaptığı anlaşmayı uygulamaz ve yeni bir çatışma ortamı doğarsa, el-Tanf’taki grupların rolü belirleyici olacaktır.”

TERÖRE KARŞI BÖLGESEL İŞBİRLİĞİ

Üç gün önce Ankara’ya gelen Suriye Dışişleri Bakanı Esad Şeybani’nin Hakan Fidan’a yaptığı ziyaretinin kritik bir dönemde yapıldığına dikkat çeken Bozan, Suriye’de yaşananların Türkiye’nin milli güvenliği olduğunu ve Türkiye’nin Suriye’ye gerçek anlamda destek veren bir ülke konumunda olduğunu belirtti. Suriye’nin meşruiyet kazanması daha profesyonel bir orduya ve güvenlik mekanizmasına sahip olması, istikrarın sağlanması için Türkiye samimi biçimde çaba göstermektedir.” diyen Bozan şunları anlattı:
“YPG’ye karşı yürüttüğü bazı operasyonları durdurması bile Türkiye’nin Suriye’ye iyi niyetle yaklaştığını, Suriye’nin istikrarını isteyen bir ülke olduğunu göstermektedir. Bu açıdan bakıldığında ziyaretin önemi daha da artıyor. Bir diğer önemli başlık ise DEAŞ’la mücadele mekanizmasıdır. Türkiye, sürecin ilk aşamalarında Suriye’nin komşu ülkeleriyle birlikte istikrarı sağlamak adına diplomatik girişimlerde bulundu. Ürdün, Irak ve Lübnan’la yapılan görüşmelerin amacı, bu ülkeler arasında bir işbirliği mekanizması kurmaktı. Çünkü geleceğe dönük olarak DEAŞ’ın yeniden sahneye çıkarılması yönünde bir tehlike görülüyor. Bu olasılığa karşı önceden tedbir almak hem Suriye’nin hem de komşu ülkelerin güvenliği açısından büyük önem taşıyor. Dolayısıyla bu görüşmelerin devam edeceğini ve özellikle Türkiye, Suriye ve Ürdün arasında işbirliğinin daha da güçleneceğini düşünüyorum. Yalnızca DEAŞ’a karşı değil, genel olarak terörle mücadele alanında da bu üç ülke arasındaki koordinasyonun artacağı kanaatindeyim.”

Halepli gazeteci SDG’nin açıklamalarını değerlendirdi: SDG–Şam çatışmasında Tanf belirleyici olacak - Resim : 4

Şam ekonomik yıpranmadan çekiniyor

Bozan Suriye’nin sosyo-ekonomik durumuna da değindi:

“Suriye genelinde savaşın izleri hâlâ çok derin. Şehirlerdeki yıkımın yaklaşık yüzde 90’ı hâlâ kaldırılmamış durumda. Hükûmetin yeniden inşa çabaları var ancak ağır yaptırımlar nedeniyle bu çalışmalar sınırlı kalıyor. Şam’ın doğu ilçeleri, neredeyse tamamen yıkılmış durumda. Güneybatı kırsalı birkaç kez İsrail saldırılarına maruz kaldı. Ülke içinde yeniden inşa süreci yavaş da olsa devam ediyor. Türkiye, Yunanistan, Ürdün gibi ülkelerden dönen Suriyeliler, oralarda edindikleri tecrübeleri ülke içinde uygulamaya çalışıyorlar. Bu da ülkeye yeni bir dinamizm kazandırıyor, umut verici bir gelişme. Ancak yerli üretim ve sanayinin tam anlamıyla ayağa kalkmaması, halkın ekonomik sıkıntılarını sürdürmesine yol açıyor. Bu ekonomik kriz, gelecekte yeni toplumsal sorunları da beraberinde getirebilir. Bu yüzden hükûmet, yeni bir savaştan özellikle kaçınmak istiyor. Çünkü savaş, ekonomik olarak zaten zor durumda olan halkı daha da yıpratır ve bu durum doğrudan hükûmetin karşısına bir toplumsal tepki olarak çıkar.”

‘SMO bakanlık bünyesinde’

Halepli gazeteci SDG’nin açıklamalarını değerlendirdi: SDG–Şam çatışmasında Tanf belirleyici olacak - Resim : 5

Bozan, Suriye’de halihazırda aktif görev yapan Türkiye destekli Suriye Millî Ordusu (SMO) grupları hakkında da şu bilgiyi verdi:

“SMO içindeki bazı grupların zaman içinde örgütlenip tümenlere ayrıldığını, daha sonra kurtuluş operasyonları sonrası Suriye hükûmetine entegre edildiklerini gördük. Bugün SMO, ülkenin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine farklı bölgelerde Savunma Bakanlığı komutası altında hareket ediyor; ayrı bir blok veya bağımsız bir ordu kolu söz konusu değil. Hangi gruba Savunma Bakanlığı talimat verdiyse o bölgeye sevkler gerçekleştirildi ve bu birlikler ordunun içinde yer aldı.”

‘Türkmenler Türk dünyası ile

Arap dünyası arasında köprü olmalı’

Kendisi de Suriye Türkmeni olan Halep’li İbrahim Bozan, bu süreçte Türkmenlere de çok görev düştüğü belirtti ve şu çağrıda bulundu:

“Maalesef savaş sırasında yüz binlerce Türkmen yerinden edildi. Birçoğu hâlâ evlerine dönemedi çünkü evleri yıkılmış durumda. Özellikle Şam ve orta bölge Türkmenleri, geri döndüklerinde barınabilecekleri kalıcı konut bulmakta zorlanıyor. Yeni anayasa çalışmalarında Türkmenlerin haklarının güvence altına alınması, geçmişte uygulanan asimilasyon ve dışlayıcı politikalara son verilmesi büyük önem taşıyor. Tarih boyunca Türkmen köylerinin isimlerinin değiştirilmesi ve dışlanma gibi uygulamalar yaşandı; yeni dönemde bunların tekrarlanmasını istemiyorlar.

“Ayrıca Türkmenlerin, Türk dünyası ile Arap dünyası arasında bir köprü görevi görmeleri gerekiyor. Mevcut Türkmen temsilcilerinin bu iletişimi güçlendirme yönünde önemli görevleri olduğunu gözlemliyorum; bu, bölgesel bağların güçlendirilmesi açısından olumlu bir gelişme.

‘Toplum içinde derin ayrılıklar var’

Suriye’nin iyileşmek için zamana ihtiyacı olduğunu söyleyen Bozan, son olarak şu vurguları da yaptı:

“Ülke 14 yıla varan bir savaşın etkileriyle boğuşuyor. Toplum içinde bölünmeler oluştu; mevcut rejim yanlıları ile muhalif destekçileri arasında derin ayrılıklar var. Kentler, kamu altyapısı, hastaneler ve eğitim kurumları büyük zarar gördü; devlet mekanizmaları felce uğradı. Suriye’nin yeniden toparlanması için uzun soluklu destek ve sabır gereklidir. Yeni bir iç çatışma ya da ülkenin daha da zayıf düşmesi, kimseye fayda getirmez; bu yüzden mevcut iyileşme sürecinin korunması hayati önem taşıyor.”

SDG Şam ABD