İNGİLTERE'DEN HABERLER... İngiltere ve İsrail Karadeniz'de gaz kokusunu almış bile!
15 Nisan'da Reuters bir haber yayınladı. Buna göre İngiliz petrol firması Shell ile Bulgaristan hükümeti, Karadeniz'de büyük bir alanda hidrokarbon arama/üretim haklarının Shell'e verilmesi konusunda anlaşmış.
Anlaşmaya göre Khan-Tervel sahasının 1-26 blokları Shell'e veriliyor. Bulgaristan Enerji Bakanı Zhecho Stankov'un ağzı kulaklarındaymış. Ondan önceki ay ise Bulgaristan, Karadeniz'in başka bir alanındaki petrol ve gaz arama ve üretim yetkisini Macar OMV ile İsrailli New Med Energy firmalarına vermiş idi.

Hatırlatalım, Cumhurbaşkanımız, Göktepe-3 kuyusunda bulunan 75 milyar m3 gaz müjdesini bize yeni verdi. Bu kuyu Bulgaristan ile aramızdaki deniz MEB'inin Türkiye tarafında. Yani Bulgaristan tarafında da kaynak olduğu belli. (Zaten Bulgaristan Karadeniz'de gaz üretiyor ve yatırımlarını hızla artırıyor). Göktepe-3 kuyusunu TPAO 27 Mart'ta delmeye başlamıştı. Acaba bizim gaz keşfi haberi bizden önce başka ülkelerin petrol firmalarına gitmiş olabilir mi? Bu işleri biraz daha uyanık yürütebilsek belki başka ülkeler anlaşma yapmadan biz Bulgaristan ile anlaşabilirdik.
Diğer taraftan Taner Yıldız'ın ekonomi bakanlığı döneminde Shell ile TPAO ortaklığında Karadeniz'de aramalar yapılmıştı. 300 milyon dolar para harcanmıştı. İstanbul'un 100 km açığında, 2000 metre sondaj yapılmıştı. Sonuç sıfır olmuştu. Hatırlatalım, son keşif tabanın 3500 metre altında yapıldı. Ondan önceki Sakarya sahasında tabanın 4500 metre altında gaz bulundu. Acaba zamanında Shell neden 2000 metrede durdu? Teknolojisi mi yetmedi yoksa başka durumlar mı oldu? Belki de durmadı mı? Acaba o zaman TPAO Karadeniz dibinin sismik haritalarını satın almak için hangi firmalara kaç para ödedi? Bugünkü sismik haritalar ile arada ne farklar var? Malum komplo teorilerini seven bir milletiz. (Çoğu da doğru çıkar!) Diğer ilginç nokta ise, Karadeniz'de bulunan gaz yataklarına haritada baktığımızda, Trakya bölgemize doğru giden bir hat üzerinde olduklarını görüyoruz. Zaten Trakya'da gaz üretimi de yapılıyor bu bağlamda gaz yataklarının ayak izi uyumlu. Acaba, ultra deniz sahasında milyarlarca dolara yabancı firmalardan teknik hizmet alınarak yapılan bu yatırımlardan daha önce şu Trakya bölgesinde kendi ekipmanlarımız ile 4500 metrelere kadar kara sondajlarına mı ağırlık vermek gerekli?
Londonistan'da işler karışık

İngiltere'de artan göçmen karşıtlığı ve Nigel Farage gibi sağcı parti liderlerinin hızlı yükselişi karşısında iktidardaki İşçi Partisi de bu fon müziğine uygun dans etmeye başladı. İki hafta kadar önce bu amaç ile hükümet, göçmenlerin oturma izni için bekleme süresini 5 yıldan 10 yıla çıkartma kararını alelacele açıkladı. İşin detayları, kimi kapsayacağı filan henüz pek belli değil, yerel seçim hezimeti sonrasında alelacele alınmış bir karar. Normalde İngiltere'ye taşınan biri, 5 sene sonra kalıcı oturum izni (İng: ILR: Indefiniteleavetoremain) alabiliyor idi. Ondan bir sene sonra ise vatandaşlık başvurusuna hak kazanıyor idi. Bu sürenin 10 seneye çıkması demek hem yeni gelecek göçmenler için hem de henüz ILR almamış göçmenler için büyük baş ağrısı ve kısıtlamalar anlamına geliyor. Bu kararın İngiltere'ye yönelik göç talebini azaltacağı kesin. Zaten olmayan ekonomik büyümeyi daha da vuracağı da kesin. Neden insanlar 10 senelerini kalıcı oturma izinleri dahi olmadan büyük bir belirsizlik içinde geçirsinler? Üstelik İngiltere'de hayat her sene zorlaşıyor, vergiler artıyor, işsizlik artıyor, refah azalıyor, zenginler başka ülkelere kaçıyor. Londra ile İngiltere'nin geri kalanı arasındaki sosyal bölünme ise artmakta. Sağcı kesim artık Londra'ya 'Londonistan' diyor ve İngiltere'nin de 'İngilistan' olmaması için hükümete baskı yapıyor.
LONDRA BELEDİYE BAŞKANI KHAN’IN İCRAATLARI
Diğer tarafta Londra'nın İşçi Partili Müslüman(!) Belediye Başkanı Sadiq Khan var. Khan’ın popülaritesi kendi parti lideri ve Başbakan olan Keir Starmer'dan hayli yüksek. Londra'da yaptığı işler bazılarını memnun ediyor, bazılarını ise çileden çıkartıyor. Sadiq Khan döneminde, Londra, araba sürülemez bir şehir haline geldi. En son icraat, şehirde zaten 30 mil/h gibi düşük olan hız sınırını 20 mil/h seviyesine düşürmesi oldu. Şehrin bir tarafından öteki tarafına geçmek saatler alır hale geldi. Bisikletliler yolda sizin arabanızı sollar haldeler. Zaten Londra'ya araba ile girebilmek için bir sürü kısıtlama ve maliyet artırıcı durum vardı, her yerde kamera, otopark konusu deseniz ateş pahası üstüne bir de kaplumbağa hızında hız limiti gelince artık Londra araba ile girilmez bölge haline geldi. Bu olay kimi vuruyor? Londra dışında oturan ama çeşitli sebepler ile metro ile Londra'ya gelemeyen ve araba kullanmak zorunda olan kesimleri vuruyor. Sadiq Khan'ın bu durum pek umurunda değil. Onlar zaten Londra belediye başkanı seçimlerinde oy vermiyorlar. Sadiq Khan ikinci bombasını da iki hafta kadar önce patlattı. Hükümetten talebi, Londra'da boş duran evlerin belediye vergilerini iki katı da geçen şekilde artırmak. İngiltere'deki belediye vergileri bizdeki çöp, çevre vergisi gibi değil, hayli kallavi rakamlar. Her ay banka kartından kısım kısım tahsil ediyorlar. Londra'da ortalama belediye vergisi 2200 sterlin. Bizdeki gibi ödemeyince afmış, yapılandırmaymış olayı da yok. Bu para belediye kasasına gidiyor ve belediyelerin en önemli gelir kalemi. Khan kendi seçim bölgesinde baskı altında çünkü ev fiyatları ve kiralar Londra'da yaşamayı milyonlarca Londralı için imkansız hale getirmekte. Diğer tarafta ise boş tutulan 'nasıl olsa ev fiyatları artar' düşüncesiyle Londra dışında yaşayan sermaye sahiplerinin ve ülke dışındaki zenginlerin yatırım amacıyla aldıkları binlerce konut şehirde boş tutulmakta. Khan, şehirde sosyal amaçlı yeni konutlar yapılmasını istiyor ama alan yok. Şehrin çevresindeki yeşil alanın kullanılması gerekecek bu da şehircilik felaketi anlamına geliyor. Bu gibi uygulamalar Sadiq Khan'ın Londra'da popülaritesini artırıyor, Londra dışında ve özellikle Lordlar kamarasında ise düşman sayısını artırıyor. İşçi Partisi'nin tabanı ve tavanı ayrı şekilde hareket eder vaziyette.
İşçi Partisi tabanı başta Gazze konusu olmak üzere hükümete tepkili ve sık sık Londra'da protesto yürüyüşleri düzenleniyor. Sadiq Khan’da bu protestolara sınırlı da olsa destek veriyor. Parti'nin tavanı ise başka telden çalıyor ve hükümetleri İsrail ile tam gaz işbirliğini devam ettiriyorlar ve hatta Kıbrıs'daki İngiliz üslerinden sürekli istihbarat uçuşları başta olmak üzere çeşitli askeri uçuşlar Filistin bölgesine yapılıyor. Parlamentoda ise bu konuda sık sık soru önergeleri veriliyor ve ilgili bakanlar haşlanıyor. İşçi Partisi'nin bu kafa ile iktidar yolculuğu pek uzun olmayacak gibi. Geçen hafta ise tuhaf bir durum yaşandı. Ukrayna'dan nispeten yeni gelmiş olan daha İngilizcesi olmayan 21 yaşındaki bir genç, Başbakan Keir Starmer'in Kuzey Londra'daki iki adet eski evini kundaklamış ve eski arabasına saldırı yapmış. Londra polisi ise şaşılacak bir hızda ilgili şüpheliyi yakalamış. Belli ki Shakespeare'in torunları işbaşında.
Tarkan O2 Arena'da konser verdi

Tarkan 11 Mayıs Pazar günü Londra'nın merkezine yakın Greenwich mahallesindeki, O2 yapısının içindeki O2 Arena'da konser verdi. 02 Arena denilen yer, üzeri kapalı bir futbol stadyumu gibi. Belki stadyumun biraz daha küçüğü. 20 bin kişilik kapasitesi var. İçindeki düzeni etkinliğe göre değiştiriyorlar. Bazen konser gibi sanatsal etkinlikler, bazen de sportif etkinlikler yapılabiliyor. Stadyumun çevresi ise restoran ve alışveriş merkezi düzeninde oluşuyor. Yani İstinyepark AVM'nin ortasına Ali Sami Yen stadyumunu, biraz da yeri kazıp kat seviyelerini eşitleyerek gömdüğünüzü düşünün, böyle bir yapı. Yapının işletmesi, maksimum kazanç esasına göre oluşturmuş. İçeride en üst iki kat locaların olduğu kat muhtemelen şirketlere kiralanmış bu alanlar. Kalantor global firmaların reklamları bu loca kısımlarını süslüyor. Nereden para kazanacaklarını şaşırmışlar, yapının çatısında gezmek için bilet almak dahi mümkün. Stadyum tipi yapılarda genelde yapının dış derinliği fazla olmaz. Yani ince simit formundadır. O2 Arena ise kalın simit formunda yapılmış yani seyirci konser sahasından dış kısma geçtiğinde geniş alanlar, barlar, ıvır zıvır satan dükkanlar ile karşılaşıyor. Bizdeki stadyumlardan diğer farklı yanı ise alkol satışının serbest olması. Diğer ilginç uygulama ise plastik su şişelerinin satışında. Suyu size satıyorlar ama plastik kapağını çıkartıp alıyorlar. Kapaksız plastik pet şişe ile konser alanına geçebiliyorsunuz. Bunun sebebi ise kapalı suyu fırlatınca şişe uzağa, düz şekilde uçuyor ancak açık suyu fırlatınca düz ve uzağa gidemiyor. Belki Türkiye’deki etkinliklere de bu uygulama getirilebilir. Girişteki güvenlik kontrolü ise ziyaretçiler pek kuyruğa girmeden, yürür düzende içeri girerken, havalimanındaki XRay benzeri bir sistem ile çözülmüş. Sistemin uyarılarına göre bazı ziyaretçiler kenara çekilip çantalarına bakılıyor, çoğu ise direk geçiyor. 20 bin kişinin doldurduğu alana girişte kuyruk olmaması doğrusu önemli başarı.O2 Arena'nın bir de yanında küçük kardeşi var. Burası ise 2750 kişilik O2 indigo sahnesi. Burada daha küçük ölçekli etkinlikler yapılıyor. Hatta 17 Mayıs’ta İbrahim Tatlıses konseri olmuş bu alanda. Tarkan ise 20 bin kişilik büyük sahneyi doldurmayı başardı doğrusu. Bazı localar belki şirketlere tahsis edildiğinden boş kalmıştı ama satılabilir alanlar doldu ve muhtemelen 18 bin civarı vatandaşımız (ve hatta çifte vatandaşımız) alanı doldurdular. Londra ekonomisini 11 Mayıs günü, restoran, AVM ve konser harcamaları ile vatandaşlarımız çevirdi diyebiliriz. Tarkan'ın performansı başarılıydı. Neyse ki korkulduğu kadar yeni albümlerden şarkı söylemedi, yeni şarkıları 2-3 adet ile kesti. YouTube'da bol miktarda konser çekimi mevcut arzu eden okurlarımız 'O2 Arena Tarkan' olarak aratabilirler. Tarkan'a tavsiyemiz Türkiye ve KKTC'deki konserlerine ağırlık vermesi yönünde. Ayrıca kendisine baş sağlığı diliyoruz.
Manş tüneline iki katlı hızlı tren gelecek gibi
Fransız tren üreticisi Alstom firmasının CEO'su Henri Poupart Lafarge, Financial Times gazetesine verdiği demeç ile yeni çift katlı hızlı trenlerinin Manş tünel geçişi için uygun olduğunu belirtti. Konuyu The Telegraph dahil çok sayıda İngiliz gazetesi haberleştirdi. Eğer Manş tünelinin gerektirdiği teknik kısıtlamalara Alstom'un yeni çift katlı treni uygun çıkar ise bu trenlerin alımı yapılacak. Alstom ise çeşitli tren operatörleri ile konuyu görüştüğünü belirtti. Operatör ismi verilmedi ancak Virgin grubunun bu konu ile yakından ilgilendiği biliniyor. Haberlere göre Alstom dünyanın ikinci büyük tren üreticisi ve tek çift katlı hızlı tren üreticisi. 200 Km/h hız yapan bu trenlerin Manş tünelinde devreye alınması ve Londra ile Paris'i bağlaması ile hattın kapasitesinin neredeyse iki kat artması bekleniyor. Pahalı olan koltuk fiyatları da bu sayede ucuzlayabilecekmiş. Bahsi geçen yeni tren setinin ticari ismi 'Avelia Horizon'. Fransa'da ise TGV-M olarak biliniyor. (M kısmı Modüler'den geliyor). Bu trenlerin önünde bir çekici, arkasında ise bir itici var yani çift lokomotifli denebilir. Bu trenler Fransa'da 2026'dan itibaren hizmet vermeye başlayacaklar. Alstom'un sipariş hattının hayli dolu olduğu da belirtiliyor. Ülkemizde Alstom'un rakibi olan milli firmamızın ismi Tülomsaş. Kendilerinden en kısa zamanda benzer çift katlı bir hızlı treni geliştirip İstanbul-Ankara başta olmak üzere tüm hızlı tren hatlarımızda devreye almalarını ve ihracat siparişlerini kabul etmeye başlamalarını bekliyoruz.
Türkiye'ye Çinli Robo-taksiler mi geliyor?

İngiliz Financial Times'in haberine göre Google firmasının Çinli rakibi olan Baidu firması bu sene Avrupa'da robot taksi operasyonlarına başlamayı hedefliyor. Sıkı durun. İlk seçilen Avrupa pazarları ise İsviçre ve Türkiye imiş. Çinliler sayesinde, aynı cümle içinde Avrupa, İsviçre ve Türkiye kelimelerini görmemiz nasip oldu. Baidu'nun bu işi yapan firmasının ismi Apollo-Go imiş. Baidu kurucu ve CEO'su Robin Li, bu senenin Baidu için bir atılım yılı olacağını ve hafif sermaye yatırımı ile ilgili pazarlarda çeşitli potansiyel ortakları belirlediklerini sözlerine eklemiş. Baidu firması ülkemize hoş gelmiş sefa getirmiş. Gerçi şoförsüz taksi olayının bazı sıkıntılı tarafları var ama yine de bu işe Türkiye'nin bir yerden başlaması ve bu işe test seviyesinde dahi olsa başlayan öncü ülkeler arasında olması fena olmayacaktır. Robin Li'ye selam gönderiyoruz. Robin isimli Çinli olabiliyorsa, sürücüsüz taksi de olur, neden olmasın... Hatta bizim Togg'lar bu işe uygun olabilir. Sistemler Baidu'dan arabalar bizden olsun.
Güney Çin Denizi'nde İngiliz savaş gemisi krizi

İngiltere donanması şu aralar aktif vaziyette. Her ne kadar çalışır durumdaki savaş gemisi sayısı tarihi düşük seviyelerde olsa dahi, son aylarda donanmanın hareketliliği söz konusu. Çalışır durumdaki tek uçak gemisi olan Prince of Wales, bu aralar diğer grup gemileri ile beraber 7 aylık Hint-Pasifik görevindeler. (Henüz Doğu Akdeniz'de olabilirler). Diğer taraftan Güney Çin Denizi'nde 'HMS Spey' isimli bir İngiliz savaş gemisi gezinmekte ve Çin ile diplomatik gerilimi artırmakta. İngiltere Savunma Bakanlığı'nın açıklamasına göre bu gemi UNCLOS kurallarına göre seyretmekte ve görevini sürdürmekteymiş. Güney Çin Denizi'ninserbest, açık ve istikrarlı olmasını sağlamaktaymış. HMS Spey'in görevine 4 ülkenin savaş gemileri de eşlik etmekteymiş. Bunlar Malezya, Singapur, Yeni Zelanda ve Avusturalya gemileri imiş. Bu gemiler çeşitli savaş tatbikatları yapmışlar. Çin ise dibindeki bu askeri tatbikatlardan pek hoşlanmış gibi görünmemekte. İngiltere'deki Çin büyükelçisi konu hakkında açıklama yapmış ve kınama yayınlamış. Ülkesinin denizlerindeki egemenliğini, denizcilik hak ve çıkarlarını koruyacağını belirtmiş. Anlaşılan Pasifik'te sular ısınmakta. Türkiye'nin önümüzdeki senelerde olası senaryolara karşı özellikle Somali ve Pakistan arasındaki deniz hattında askeri olarak sağlam durması faydalı olabilir.