İsrail’den Suriye’de yine mezhep kışkırtması
10 Mart Mutabakatı’nın uygulanması için verilen süre dolmak üzere… SDG elebaşları, ‘merkezi değil federal yönetim’ talebini dinlendirirken, Süveyda, Humus ve sahil kesiminden kışkırtma haberleri geldi.
Suriye, son üç günde meydan gelen iç karışıklık senaryolarıyla sarsıldı. Güneyde İsrail destekli Dürzi gruplar Süveyda kent merkezine inerken, Humus’ta mezhep çatışmasını tetiklemeye dönük bir kışkırtma yaşandı. Aynı saatlerde SDG ile işbirliği içerisindeki Alevi Konseyi, ülkenin batısındaki Alevi nüfusa ‘Meydanlara inin!’ çağrısı yaptı. Yaşananlar, ABD ve İsrail’in Şam’ hizaya çekme operasyonu olarak değerlendiriliyor.
NETANYAHU POSTERİ KENT MERKEZİNDE DOLAŞTIRILDI
22 Kasım’da başlayan ve Kerâme Meydanı’ndan Valilik binasına uzanan protestolar sırasında İsrail destekli Hikmet el-Hicri’nin grubu Süveyda sokaklarında konvoylar oluşturdu. Araçlarla kent merkezine giren gruplar, Valilik binasına yönelerek binanın cephesindeki ‘İl (Muhafaza)’ ibaresini indirdi. Sahadaki kaynaklar, bu hamlenin “Suriye Hükûmeti’ne bağlı olmak istemedikleri” mesajını vermeyi amaçladığını aktardı. Konvoylarda İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Hikmet el-Hicri’nin posterlerinin yan yana taşınması da dikkat çeken bir diğer unsurdu.
İSRAİL MECLİSİ TOPLANDI GİZLİ OTURUM YAPILDI
Aynı saatlerde İsrail’de kritik bir toplantı vardı. Knesset Dışişleri ve Güvenlik Komitesi, Dürzi toplumunun ruhani lideri Şeyh Muvaffak Tarîf’in katılımıyla Süveyda’daki insanî ve güvenlik koşullarını görüştü. Toplantıya Ulusal Güvenlik Konseyi, Ordu, Dışişleri Bakanlığı ve Güvenlik Bakanlığı temsilcileri katıldı. Oturumun ilk bölümü açık yapılırken, ikinci bölümün kapalı yürütülmesi dikkat çekti. İsrail basınına göre Komite Başkanı Boaz Bismuth, Dürzi toplumuna dayanışma mesajı verdi.
5 gün önce de Netanyahu 8 Aralık 2024’ten sonra işgal ettikleri Suriye'deki tampon bölgeye gitmiş ve burada Savunma Bakanı Yisrael Katz, Dışişleri Bakanı Gideon Saar ve Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir ile poz vererek Şam’a mesaj göndermişti. İsrail ile Suriye arasındaki güvenlik anlaşması için yürütülen müzakerelerin ise çıkmaza girdiği bildirilmişti.
HUMUS’TA MEZHEP ÇATIŞMASI TEZGÂHI
Aynı günlerde Humus’ta çoğunluğu Arap Alevilerinin yaşadığı mahallelerde mezhepsel bir kışkırtma sahneye kondu. Zeydel beldesinde Beni Halid Aşireti’ne mensup bir kadın ve geçmişte silahlı bir grubun komutanı olarak bilinen eşi evlerinde öldürüldü; cesetler yakıldı, duvarlara ise “Aleviler buradan geçti”, “Ya Hüseyin” gibi sloganlar yazıldı.
Olayın ardından aşiret mensupları, Arap Alevilerinin yoğun bulunduğu el-Basel Mahallesi’ne misilleme saldırıları düzenledi.
Gerginlik üzerine Suriye Hükûmeti olağanüstü hâl ilan etti ve kentte sokağa çıkma yasağı uyguladı.
Aydınlık’ın sahadaki kaynaklarına göre cinayetin duyulmasıyla pazar sabahı Humus’un doğu ve güneydoğusundaki üç Alevi mahallesinde saldırılar başladı. Bu saldırıların Beni Halid Aşireti’nden gruplarca başlatıldığı, Faur Aşireti’nden unsurların da katıldığı belirtildi.
Beni Halid Aşireti, Humus’un en büyük Sünni aşireti olarak kentin güneyinden Hama’ya kadar geniş bir alana yayılıyor. Öldürülen erkeğin yaz aylarında Humus’tan ayrılıp İdlib’deki silahlı yapılarla birlikte sahil bölgesindeki katliamlara karıştığı iddiası da bölgedeki gerilimi artırdı. Ancak cesetlerin yakılması ve duvarlara yazılan sloganlar Alevi kaynaklarda kuşku uyandırdı. Suriye’de Arap Alevilerinin mezhepsel slogan olarak ağırlıkla ‘Ya Ali’yi kullandığı, ‘Ya Hüseyin’ yazımını ise Alevi-Şii ayrımını bilmeyen unsurların tercih edeceği ifade ediliyor.
Bu durum, olayın bir intikam saldırısından ziyade kontrollü bir kışkırtmanın parçası olabileceği yorumlarını güçlendirdi. Mahalle sakinlerinden bazıları da cinayetin mezhepsel değil, aşiret içi bir hesaplaşmanın sonucu olduğunu, öldürülen kişinin son dönemde aşiret içinde liderlik iddiasına girdiğini aktardı.
İÇİŞLERİ AÇIKLAMA YAPTI
Suriye İçişleri Bakanlığı, artan gerilime ilişkin yaptığı açıklamada, cinayet sonrası duvarlara yazılan sloganların tansiyonu yükselttiğini, ancak olayın mezhepsel saikle işlendiğine dair kesin bir kanıt bulunmadığını bildirdi. Bakanlık, “Olay yerindeki ifadelerin provokatif amaçlı olabileceğine dair bulgular vardır.” ifadesini kullandı.
Gerilimin büyüme ihtimali üzerine iç güvenlik güçleri ve ordu birliklerinin Zeydel ve çevresine yoğun şekilde konuşlandırıldığı, “kargaşa ve fitnenin önüne geçmek” için ek tedbirler alındığı belirtildi. Kentte geçici 12 saatlik sokağa çıkma yasağı uygulanırken Humus–Zeydel yolu da güvenlik gerekçesiyle kapatıldı. İçişleri Bakanlığı, sivillerin korunmasının öncelik olduğunu, olayın tüm yönleriyle soruşturulduğunu ve faillerin yakalanması için hukuki sürecin başlatıldığını duyurdu. Bakanlık, halka itidal çağrısı yaparak devlet kurumlarının bölgede güvenliği yeniden tesis etmek için koordineli şekilde çalıştığını bildirdi.
SDG DESTEKLİ KONSEYDEN FEDERASYON ÇAĞRISI
Süveyda ve Humus’ta iç gerilimi tırmandıran gelişmeler sürerken, ülkenin batısındaki Alevi toplumuna dönük çok önemli bir çağrı geldi. Daha önce SDG’nin konferanslarına katılan ve örgütün siyasi hattını açıkça savunan Suriye ve Diaspora Yüksek Alevi İslam Konseyi’nin lideri Gazal Gazali, videolu mesajında Lazkiye, Tartus, Humus, Hama ve Şam’daki Alevileri “organize şekilde meydanlara inmeye” davet etti. Konsey, Alevi toplumunun uluslararası kamuoyuna ‘federalizm’ ve ‘siyasi ademimerkeziyetçilik’ taleplerini yüksek sesle duyurması gerektiğini savundu. Mesajda dikkat çeken bir diğer unsur ise SDG ve İsrail destekli Dürzilerle ‘eşgüdüm’ çağrısı oldu.
ABD VE İSRAİL, ŞAM’A AYAR VERMEYE ÇALIŞIYOR
Suriye’deki bu gelişmeler ABD ve İsrail çizgisiyle uyumlu bir siyasi arka planla yaşanıyor. Atina’da konuşan PYD’li İlham Ahmed, “Suriye tek merkezden yönetilmeye devam edilirse büyük bir iç savaş tehlikesi ortaya çıkar.” diyerek Şam’a açık mesaj vermişti. PYD’nin eş başkanlık düzeyindeki yöneticilerinden Aldar Halil de “Şam’ın merkezileşme ısrarı Suriye’yi iç savaşa sürükler.” çıkışında bulunmuştu. SDG elebaşı Mazlum Abdi ise hem Duhok’ta hem Mezopotamya Ajansı’na verdiği röportajında “Suriye artık merkezi bir sistemde kalamaz, yetkilerin yerelde toplandığı bir model kaçınılmazdır.” mesajını yinelemişti.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio da göreve geldiği zaman Senato’da yaptığı konuşmada, Şam’daki hükûmet için “Ülkenin tamamen bölünmesine ve büyük bir iç savaşa yol açabilir.” değerlendirmesi yapmıştı.
Şara’nın ABD ziyareti sonrası “Suriye’de politika mı değişti?” soruları gündeme gelse de Suriye, İsrail ile güvenlik anlaşmalarına imza atmadı, DEAŞ misyonuna yalnızca siyasi katılım sağladı. Entegrasyon konusunda da belirsizlik hala sürüyor. Terör örgütüne yıl sonuna kadar süre verilmişti ve zaman daralıyor. Son aylarda da sık sık SDG ile Suriye Ordusu arasında yoğun çatışmalar yaşanıyor.
‘SDG DOĞAL MÜTTEFİK’
Geçen hafta İsrail merkezli Jerusalem Post, SDG’yi “İsrail’in doğal müttefiki” ilan ederek Suriye’nin artık merkezi bir devlet olarak kalmayacağını, İsrail’in SDG ile stratejik ortaklık kurması gerektiğini savunmuştu. Gazete, Kürtleri ve İsrail’i “bölgenin dışlanan iki toplumu” şeklinde niteleyip federal yapının Suriye’nin geleceğinde kaçınılmaz olacağını öne sürmüştü.
Son üç günde yaşananlar, ülkenin güneyinde Dürzi nüfusu, merkezde Arap Alevilerini, kuzeydoğuda SDG çizgisini aynı denklemde buluşturan bir kurgunun işlediğini gösteriyor. Süveyda’daki kalkışma girişimi, Humus’taki kışkırtma denemesi ve Alevi Konseyi üzerinden yapılan çağrıların zamanlaması, Suriye’nin farklı kimlikleri üzerinden eşzamanlı bir baskı kurulmak istendiğine işaret ediyor.
Böylece hem sahada gerilim tırmandırılıyor hem de uluslararası açıklamalarla Suriye’nin merkezi yapısının zayıflatıldığı bir tablo çiziliyor.

