Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul 10°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

İsveç halkı NATO ve NATO’culara karşı

İsveç’in NATO üyeliği, korku yayılarak bir oldubittiyle sağlandı. Halk oylaması bile yapılmadı. Olof Palme’nin Sosyal Demokrat Partisi bugün NATO’cu. İlginçtir ki, bizde Gazi Mareşal Mustafa Kemal’in partisi CHP de İsveçli sosyal demokratları örnek alıp sosyal demokrat ve NATO’cu oldu.

İsveç halkı NATO ve NATO’culara karşı
ABDULLAH GÜRGÜN

İsveç’teki en eski yoldaşlarımdan Christer Lundgren ve arkadaşları, metro girişlerinde NATO’ya karşı bildiri dağıtıyorlar. 1970’li yılları düşündüm. Christer, İsveç Komünist Partisi SKP’nin yayın organı Gnistan (Kıvılcım) gazetesinin genel yayın yönetmeniydi. İlk tanıştığım arkadaşlardandı. Birlik dergisini çıkarırken ve Aydınlık 1978’de günlük olduğunda çok yardımlarını gördüm. Gnistan’da yazılar yazdım. Yazılarımın düzeltmeni Christer idi.

Christer, diğer “eski tüfek dinozorlarla” birlikte İsveç halkının NATO’ya karşı verdiği mücadelede en ön safta. Ayrıca İsveç-Kuzey Kore Dostluk Derneği Başkanı. Çoktandır görüşmüyorduk. Bir ileti attım, görüşlerini aldım. Bir bildiri ile ABD’nin yerleşeceği 17 üssün haritasını gönderdi. Önce Christer’in yanıtını okuyalım:

“İsveç’te NATO’ya karşı mücadelenin en önemli sloganlarından biri bu.

“ABD İsveç’in tarafsızlık, ittifaksızlık ve barış siyasetinden uzaklaşması için baskı yaptı. NATO ile birlikte ülkemizi Ukrayna’ya yaptıkları gibi Rusya’ya karşı başlatılacak bir çatışmaya, olası bir savaşa çekmek istiyor. Bu, ülkemizin mahvolmasına yol açacak, yaşamsal tehlike içeren bir siyaset. Ne yazık ki, Meclis’te sandalyesi bulunan sekiz parti bu savaş siyasetini kabul etmiş durumda.

“İsveç, Finlandiya ile birlikte (ve Norveç ile) süper güçler arasında bir tampon bölgesiydi. Şimdi gene Finlandiya ile birlikte savaşçı cephe ülkeye dönüştü. Bu durum güvenliğimiz açısından tehlikeyi azaltmıyor; ciddi bir şekilde artırıyor.”

İsveç halkı NATO ve NATO’culara karşı - Resim : 1

BAĞIMSIZLIK, TARAFSIZLIK, BAĞLANTISIZLIK!

İsveç’in NATO üyeliğine neden girmemesi gerektiğini anlamak için Christer’in gönderdiği bildirinin önemli bölümlerini de okuyalım:

“İsveç'in tarafsızlığına geri dön! Barış için mücadele et! Ulusal bağımsızlığa, tarafsızlığa ve bağlantısızlığa evet – Savaş çığırtkanlığına son!

“İsveç, BM Şartı'nın ilkeleri doğrultusunda barış ve uluslararası dayanışma için çalışan bir ülke olarak uzun zamandır uluslararası alanda iyi bir üne sahiptir.

“Ülkemizin dış ve savunma politikasının temeli, barışta bağlantısızlık; savaşta tarafsızlık ilkesidir.

“İlkelerden bir diğeri, savaşan ülkelere silah ihraç etmemekti. Bu politika, birden İsveç halkına sorulmadan terk edildi. Medya, politikacılar, askeri liderler ve kanaat önderleri, bizi savaşın ülkemizin kapısına dayandığına, İsveç'in sürmekte olan savaşlara ve yaklaşan büyük savaşa silah ve asker göndermesi gerektiğine ikna etmeye çalışıyor. İsveç, ülkenin kendi toprak savunmasına yönelik olmayan bir silahlanma girdabına sürüklenmiştir. Parlamentodaki tüm partiler bu savaş kışkırtıcılığına ve devam eden savaşlara silah ihracatına farklı şekillerde katkıda bulunuyorlar.

“İsveç artık NATO üyesi. NATO ise bir savunma ittifakı değil; üye devletlerin toprakları dışında savaşlar yürüten saldırgan bir ittifaktır. NATO, kendinde tüm dünyada savaş açma hakkı görüyor.

“ABD ve NATO son yıllarda ülkelerin harap olduğu, milyonlarca insanın öldürüldüğü ya da evlerinden sürüldüğü birçok savaşa imza attı.

“ABD, İsrail'in Filistin'de sürdürdüğü soykırımı destekliyor. İsveç, NATO'nun Afganistan'daki yirmi yıllık saldırganlık savaşına (2001-2021) ve Libya'ya yönelik saldırıya (2011) katıldı. İsveç’te artık, zorunlu askerlik yok. Ülkemizin topraklarını savunmanın birincil sorumluluğunun kendi halkına ait olduğu ilkesi kaldırıldı. Bunun yerine İsveç askerlerinin NATO komutası altındaki diğer ülkelerde savaşması, diğer NATO ülkelerinden askerlerin ise ülkemizde görevlendirilmesi planlanıyor. Artık İsveçli askerler, dünyanın diğer ülkelerinin çıkarları uğruna savaşmaya zorlanabilecekler.

“İsveç'in savaş örgütü NATO'ya üye olması ülkemize yönelik tehdidi artırıyor. İsveç, büyük güçler arasındaki oyunda bir piyon durumuna geliyor. İsveç ve NATO üyesi diğer İskandinav ülkeleri, ABD'nin Rusya'ya karşı kuzey cephesi haline getiriliyor. NATO üyesi olan İsveç, hem bir harekât alanı hem de bir hedef haline geldi. İsveç, NATO'nun emriyle liman, demiryolları ve kara yolları ağını Amerikan birliklerinin ve askeri teçhizatının taşınması amacıyla geliştiriyor. Sivil halk da bilgi sahteciliği kullanılarak savaş hazırlıklarına dâhil ediliyor.

“AB aynı zamanda askeri bir ittifaka da dönüşüyor. Bazı Avrupalı liderler uzun zamandır ortak bir Avrupa ordusu kurulmasını savunuyor. Son dönemde Avrupa Komisyonu'nun önerdiği dokuz trilyon (dokuz bin milyar) İsveç Kronu tutarındaki "ReArm Europe (Avrupa’yı tekrar silahlandır)" silahlanma planını yirmi yedi AB ülkesinin tamamı kabul etti. Tüm bunlar, halkın hızla yükselen gıda ve barınma masrafları ve düşen gelir düzeyi altında ezildiği derin bir ekonomik kriz döneminde gerçekleşiyor.

İSVEÇ'TE ABD ÜSLERİNE HAYIR

“İsveç Hükûmeti, ABD ile Savunma İşbirliği Anlaşması (DCA) adlı bir anlaşma imzaladı. İsveç Parlamentosu Riksdagen de onayladı. Bu ikili anlaşma, ABD'ye İsveç toprakları genelinde kendi askerleri ve silahlarıyla 17 askeri üs kurma hakkı veriyor. Ülkemizde İsveç yasaları değil, ABD yasaları geçerli oluyor ve ABD birliklerinin serbestçe hareket etmesine izin veriliyor.

“İsveç topraklarında yabancı üsler kurmak, ülkemizin bağımsızlığını, egemenliğini satmanın bir yoludur. İsveç, İsveç halkının, hükümetinin ve parlamentosunun karar alma yetkisine sahip olmadığı bir savaşın hedefi haline getiriliyor.

“NATO'nun stratejisi nükleer silahlara dayanmaktadır. NATO, ABD'nin kontrolünde bir nükleer silah şemsiyesi kuruyor. DCA Anlaşması’nda, İsveç topraklarına nükleer silah yerleştirilmesine karşı hiçbir madde yok. Tersine, İsveç Başbakanı ve ordu komutası, savaş zamanında İsveç'e nükleer silah yerleştirilebileceğini açıkladı. Ancak özellikle savaş zamanında, İsveç'in nükleer saldırıların hedefi haline getirilmemesi gerekli. Bu tür silahların topraklarımızda bulunması ya da bulunduğu kuşkusu bizi hedef haline getirir.”

İsveç halkı NATO ve NATO’culara karşı - Resim : 2

KORKUTARAK OLDUBİTTİYE GETİRİLEN NATO ÜYELİĞİ

İsveç’in NATO üyeliği, “Rus ayısı” korkusuyla ve bir oldubittiyle sağlandı. Aslında parlamentonun arada seçim olmak kaydıyla iki kez oylama yapması gerekiyordu. Ya da halk oylaması yapılmalıydı. Ama “ben yaptım oldu” oluverdi.

Hükûmet yanlısı Hallandsposten gazetesi güzel açıklamış NATO yanlılarının gerekçesini: “Düşün ki, Ukrayna Rusya saldırdığında tarafsız, bağlantısız bir ülkeydi. Nazi Almanya’sı saldırdığında Danimarka ve Norveç tarafsız ve bağlantısızdı. Sovyetler saldırdığında Finlandiya tarafsız ve bağlantısızdı. İsveç’in Nazi Almanya’sının saldırısına uğramamasının nedeni ise onların önünde diz çökmesiydi.”

İsveç iki yüz küsur yıldır savaşlara girmemişti. Tarafsız, bloksuz, bağlantısız, bağımsız, barışçı, silahsızlanmadan yana bir ülke olma özelliğini titizlikle korumaya çalışıyordu. İsveç’in çok sevilen, ünlü başbakanı Olof Palme’nin iki konuşmasından alıntı yapalım.

- 1 Mayıs 1968’deki konuşması:

“Tarafsızlık siyasetimizi kendimiz belirliyoruz. Bunun içeriği savaşta tarafsızlık için barışta bağlantısızlıktır. O nedenle askeri ittifaklara, büyük güç bloklarına katılmıyoruz. Bu nedenle, kararlılık ve istikrarla, seçtiğimiz eylem yoluna bağlı kalma yeteneğimize karşı güven yaratmalıyız. Yabancı güçlerin baskılarına boyun eğmeyeceğimize güvenmeliler. Tarafsızlık politikası kendimizi izole etme eğilimi değildir. Bizim dünyadaki gelişmeleri etkileme olanaklarımız küçük. Ama bu küçük ulusumuzun halklar arasında barış sağlamak, demokrasi ve sosyal adalet konularındaki sorumluluğumuzu yerine getirme görevlerini yok etmez. Tarafsızlık politikamız bizi susmaya mahkum etmez.”

Palme tüm 1 Mayıs konuşmalarında tarafsızlığa vurgu yaptı. 1986 Şubat’ını Mart’a bağlayan gece Stockholm merkezinde sinemadan dönerken Hötorget metro girişinde arkadan vurularak öldürüldü. Bugüne dek katili bulun(a)madı. Meçhul cinayeti acaba “Süper NATO” tarafından mı işlenmişti? Palme öldürülmeden önce yaptığı son 1 Mayıs konuşmasında birilerinin nasırına fena mı basmıştı?

- 1 Mayıs 1985 Stockholm konuşması:

“En önemli görevimiz İsveç’in bağımsızlığını ve barışı güvene almaktır. En önemli sorumluluğumuz geleceğimiz konusunda kendimiz karar vermemiz ve demokratik toplum yapımızı korumamızdır. Bu ancak tarafsızlık politikamızdaki kararlılıkla olur. Huzursuz bir dünyada Sosyal demokrasi, tarafsızlık siyasetini güçlü, kararlı ve istikrarı bir şekilde savunacak. Tehdit dünyanın her yerinde sürüyor:

“Kara, deniz ve şimdi uzayda yeni sistemlerle silahlanma, Ortadoğu’da, Güney Afrika’da, Asya’da, Orta Amerika’da silahlı çatışmalar, Üçüncü dünyada yoksulluk ve açlık da barış için bir tehdit, Bizim bölgemize de stratejik ilgi arttı. Bunu Batı ve Doğu’daki silahlanmada görüyoruz. Bunu topraklarımıza karşı girişilen tecavüzlerde görüyoruz. Tarafsızlık siyasetimiz güçlü savunmamıza dayanıyor. Bu savunma gücümüzü koruyacağız. İsveç işçi hareketi ülkenin savunması için her zaman hazırdır.”

KIRK YIL SONRA U DÖNÜŞÜ

Palme’nin konuşması üzerinden 40 yıl geçti. Yıllarca tarafsızlık, bağlantısızlık, silahlanma, barış yanlısı siyaset güden İsveç Sosyal Demokrat Partisi de NATO konusunda internet sayfasında şöyle yazmış:

“İsveç NATO üyeliği ile daha güvenli bir ülke oldu. Şimdi özgürlüğümüz, demokrasimiz ve yaşam tarzımız için daha güçlü bir savunmamız var.”

Somut durum gösteriyor ki, Palme’nin ölmeden bir yıl önce yapmış olduğu konuşmadan 40 sonra partisi 180 derece dönmüş. Olof Palme’nin Sosyal Demokrat Partisi NATO’cu. İlginçtir ki, bizde Mustafa Kemal’in partisi CHP de İsveçli sosyal demokratları örnek alıp sosyal demokrat ve NATO’cu oldu.

Yönetimdeki sağ partiler bizde ve İsveç’te zaten ABD’ci, NATO’cuydular. Hükûmet ve muhalefet partileri el ve işbirliğiyle İsveç’i AB, ABD, NATO, İsrail güdümüne soktular. Bizden beter.

Buna karşın İsveç’te yediden yetmişe halk bağımsızlık, bağlantısızlık istiyor. “NATO’ya hayır!” diyor. Bizde de öyle.

Bağımsızlık için kader arkadaşlarıyız.

İsveç’teki yoldaşlarımıza Türkiye’den selamlar, saygılar, sevgiler yolluyoruz.

İsveç NATO