Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul 17°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Küreselcilerin gündemi Doğu Akdeniz! 'Türkiye ABD için tehdit'

Pentagon'un psikolojik savaş elemanı Michael Rubin’in yönettiği Orta Doğu Forumu’nda Türkiye, NATO’daki Truva atına benzetildi. ABD’nin Doğu Akdeniz’de caydırıcı etkisi olması gerektiği belirtildi. Yayınlanan analizde Suriye’de merkezileşmeye ve ABD askerinin çekilmesine karşı çıkıldı

Küreselcilerin gündemi Doğu Akdeniz! 'Türkiye ABD için tehdit'

Pentagon'un psikolojik savaş elemanı Michael Rubin’in moderatörlük yaptığı “Orta Doğu Forumu 23 Mayıs’ta Washington’da Atina ve Lefkoşa’dan diplomatların katılımıyla düzenlendi. HAMAS’ın 7 Ekim’de düzenlediği Aksa Tufanı operasyonu sonrası Orta Doğu’daki dengelerin ve stratejik ilişkilerin yeniden şekillendiği belirtilen forumda, özellikle Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) için bölgesel işbirliğinin derinleşmesine olan ihtiyacın daha net ortaya çıktığını belirtildi. İsrail ve ABD ile ittifakın önemi savunuldu.

‘TÜRKİYE TRUVA ATI GİBİ’

Panelde Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki yükselen rolü ve “Mavi Vatan” politikaları tartışıldı. Rubin Ankara’yı emperyalist olarak nitelendirdi. Türkiye’nin Kıbrıs, Irak, Suriye ve Azerbaycan’daki askeri varlığına dikkat çekti. Rubin, “Türkiye konusunda ABD ne yapmalı” diye sordu ve “Libya’daki İslamcılarla denizcilik anlaşmaları yapan ve sadece Yunanistan ile Kıbrıs’ın değil, ABD’nin de çıkarlarını tehdit eden sözde bir NATO müttefikimiz var. Aslında bu ülke bir Truva Atı gibi.” diyerek sözü diplomatlara bıraktı.

Kıbrıs Dışişleri Bakanlığı Orta Doğu Direktörü Adria Petrani, Türkiye’nin bölgedeki projeleri defalarca engellediğinden sitem etti. Chevron ve ExxonMobil ile Türkiye’ye gözdağı verilmek istendiğini belirtti.

Yunanistan Dışişleri Bakanlığı Orta Doğu Direktörü Phoebus Georgakis şunları söyledi: “‘Mavi Vatan’ doktrini Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de baskın güç olma girişiminin temelinde yer alıyor. Buna izin verirsek Türkiye sadece doğalgaz değil, elektrik kablolarını da engelleyebilir, bölgedeki işbirliğini felce uğratır. Türkiye denizlerdeki bu emperyalist tutumuyla birbirimize bağlılığımızı ve geleceğimizi engelliyor.”

Yunan diplomat sözlerine şöyle devam etti:

“Amerika Doğu Akdeniz’de net durduğunda sonuçlarını görüyoruz. Ama tereddüt ederse Türkiye daha saldırganlaşıyor. ABD’nin desteği olmadan su altı kablo projesi Türkiye’nin müdahalesine uğradı. Fakat Chevron gibi büyük ABD şirketleri Girit’in güneyinde ruhsat aldığında Türkiye tepki vermedi. Bu, ABD’nin müdahalesinin caydırıcı etkisi.”

Diplomatlar Girit’in ABD’nin Doğu Akdeniz’deki tek deniz üssü olduğunu vurgulayarak bu bölgenin Orta Doğu operasyonları için kritik bir nokta olduğunu belirtti.

‘HAMAS DENGELERİ DEĞİŞTİRDİ’

Rubin, konuşmacılardan İsrail’in karşılaştığı stratejik zorluklar hakkında görüş istedi ve İran, HAMAS, Türkiye’yi nasıl değerlendirdiklerini sordu. Rum Diplomat Petrani, “En yakın ve istikrarlı demokratik komşumuz İsrail. Paylaşılan değerler bakımından İsrail, güvenlik konseptimiz için hayati öneme sahip. Gerçek bir işbirliği var, sadece diplomatik açıklamalar değil, karşılıklı güvene dayalı somut bir ittifak söz konusu.” diye yanıt verdi. Yunan Diplomat Georgakis de “7 Ekim olayları bir duraklama getirdi ama işbirliğimiz sadece siyasi diyalogla sınırlı değil. Terörle mücadele, enerji altyapısı ve ortak değerler alanında da kapsamlı bir işbirliği yürütüyoruz. Aynı stratejik çıkarları ve demokratik değerleri paylaşıyoruz, bu bölgede göz ardı edilemez.” dedi.

Georgakis konuşmasında Yunanistan ve GKRY’nin Doğu Akdeniz’de Avrupa’dan Orta Doğu ve Hindistan’a uzanan geniş bir istikrar, güvenlik ve bağlantı ekseninin parçası olmaya devam ettiğini de savundu. Yunan diplomat, bu işbirliğinin daha geniş jeo-ekonomik eğilimlerle de bağlantılı olduğunu belirterek, “3+1, izole bir girişim değil. Yeni Delhi’de 7 Ekim’den kısa süre önce ilan edilen IMEC gibi bağlanabilirlik stratejileriyle doğrudan bağlantılıdır. IMEC’in ticaret, enerji ve bağlantı alanlarındaki çalışmaları, aynı zamanda ortak ilkelere dayanıyor. 3+1, IMEC koridorundaki Doğu Akdeniz’in merkezi konumundadır. Her ikisi de geniş vizyonun önemli sütunlarıdır.” dedi.

Rubin, Georgakis’in sözünün arasına girerek, “Eylül 2023’te büyük bir şovla duyuruldu ama IMEC’de neden ilerleme göremedik?” diye sordu.

Georgakakis de şu yanıtı verdi:

“Pratikte ve bürokraside sorunlar yaşıyoruz. Tedarik zincirlerinden kamu kurumlarındaki gecikmelere kadar birçok engel var. Ama bir de strateji meselesi var. 7 Ekim olayı bölgedeki dengeleri değiştirdi. HAMAS’ın asıl hedeflerinden biri, İsrail ile Suudi Arabistan arasındaki normalleşmeyi durdurmaktı. Kısmen bunu başardı maalesef.

“HAMAS askeri olarak zayıfladı ama stratejik olarak Riyad-Kudüs yakınlaşmasını dondurdu. Biz Suudi Arabistan’la ilişkilerimizi güçlendirmeye devam ediyoruz. Veliaht Prens Selman da bunu istiyor, bunu kendisinden duydum. Ama şartlar henüz uygun değil. O yüzden şimdi hazırlık yapmalıyız. Altyapıyı, temelleri sağlam kurmalıyız ki fırsat geldiğinde hemen harekete geçebilelim.”

IMEC, İBRAHİM ANLAŞMALARI’NIN DEVAMI

Rum Diplomat Petrani de IMEC’in sadece altyapı değil, daha geniş bir siyasi vizyon olduğunu ileri sürdü, şöyle konuştu:

“IMEC, İbrahim Anlaşmaları’nın doğal devamı. Anlaşmayı imzalayanların çoğu burada rol alacak. Ayrıca IMEC’i tek bir Avrupa kapısı olarak görmüyoruz. Birden çok giriş noktası olmalı. Mesela Fas da bu koridora entegre edilebilir. Bizim modelimiz jeopolitik ile ticaretin birbirini desteklediği bir model. Böyle olursa projeler başarılı olur.”

‘DEAŞ KARTI DEVREDE’

Öte yandan ABD merkezli Washington Yakın Doğu Politikası Enstitüsü’nde terör uzmanı olarak görev yapan Aaron Zelin, Suriye’deki gelişmelere ilişkin bir analiz kaleme aldı. Zelin, Suriye’de DEAŞ’ın saldırılarını artırdığına işaret etti. PYD/SDG’nin Şam yönetimiyle birleşmesinin ise DEAŞ’la mücadeleyi zayıflatacağını savundu. Zelin’e göre, yılın ilk yarısında ayda ortalama beş olan saldırı sayısı, Şam’da yeni hükûmetin gelişi ile 14’e çıktı.

Zelin’in analizine göre SDG Şam’a entegrasyon süreci yönünde atılacak adımlar, DEAŞ’la mücadeleyi zayıflatma riski taşıyor. SDG’nin kontrolündeki gözaltı merkezlerinde tutulan yaklaşık 9 bin DEAŞ savaşçısının bu boşluktan faydalanarak kaçabileceği uyarısında bulunan Zelin, Suriye’nin kuzeydoğusundaki idari birleşmenin tamamlanmamasının da istikrarsızlığa yol açtığını belirtti. Zelin, DEAŞ’ın, bu süreçte özellikle Deyrezor’daki boşluklardan yararlandığını ileri sürdü.

Zelin, yeni yabancı savaşçılara Suriye’ye gelme çağrısının yanı sıra, HTŞ içinde yeni yönetime karşı memnuniyetsiz olan kişilere örgüte katılma çağrısı yapıldığını aktardı. ABD’nin Suriye’den tamamen çekilmesinin ciddi güvenlik açıklarına neden olacağı görüşünde olan Zelin, “İslam Devleti’nin mevcut zayıflığına rağmen, örgütü görmezden gelmek ciddi bir hata olur.” ifadelerini kullandı.

Analist, ABD askerlerinin, SDG ile yeni yönetimin entegrasyonu tamamlanana ve DEAŞ’la mücadele sürdürülebilir bir yapıya kavuşana kadar kalması gerektiğini vurguladı.

Pentagon