Macron yolun sonuna geldi
Fransa 2017’den beri ortalama olarak yılda bir başbakan değiştirdi. 2024’ten beri ise bir yılda üçüncü hükûmet istifa etmiş oldu. Son hükûmetin ömrü sadece 14 saat sürdü. Düşürülen veya istifa eden bu hükûmetlerin ortak noktaları, Macron’un neoliberal kemer sıkma bütçesinde ısrar etmeleri.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ilk cumhurbaşkanı seçildiği 2017 yılından bu yana yedinci başbakanı olan Sébastien Lecornu 6 Ekim Pazartesi sabahı istifa etti. Macron ilk seçildiğinde, Fransa’nın içinde bulunduğu siyasî ve ekonomik krizi küreselci neoliberal politikalarla yönetemeyeceğini Aydınlık’taki köşemde yazmıştım. Öyle de oldu; sürekli büyüyen bir kriz içinde oldu Fransa. Ortalama yılda bir başbakan değiştirdi. 2024 erken genel seçimlerinden bu yana ise bir yılda üçüncü hükümet istifa etmiş oldu.
SON HÜKÛMETİN ÖMRÜ 14 SAAT SÜRDÜ
Son hükûmetin ömrü sadece 14 saat sürdü; pazar akşamı bakanlar kurulu açıklandı ve resmî gazetede yayımlandı, pazartesi sabah Başbakan Lecornu istifasını açıkladı: “Başbakanlık görevini yerine getirebilmem için gerekli koşullar artık mevcut değildir.” Düşürülen veya istifa eden bu hükûmetlerin ortak noktaları hepsinin Macron’a bağlı azınlık hükûmeti olmaları ve Macron’un neoliberal kemer sıkma bütçesinde ısrar etmeleri. Hatta oluşturdukları bakanlar kurulu birkaç değişiklik dışında hep aynı kişilerden belirlendi.
Başbakanın bu ani istifa kararı tüm siyasî çevrelerde sürpriz oldu. Sébastien Lecornu zaten gensoru ile düşeceğini bildiği için muhalefete bu fırsatı vermeden istifa etmeyi yeğledi. “Bu sabah hâkim olan duygu, dehşet” diyen Sosyalist Parti'nin birinci sekreteri Olivier Faure, “Eşi görülmemiş bir siyasî kriz yaşıyoruz, ortak bir temel tamamen çöktü.” diye ekledi. Kendi kampından da eleştiri alan Macron’un artık “meşruiyetinin kalmadığını” söyledi.
MİLLİYETÇİLER BİRLİĞİNİ KORURKEN KÜRESELCİ İTTİFAKLAR DAĞILIYOR
Bugünkü üç parçalı Meclis aritmetiğinde ya koalisyon hükûmetleri ya da azınlık hükûmetleri kurulabilir. Çünkü hiçbir parti ve cephenin tek başına hükümet kurma çoğunluğu yoktur. Mecliste iki Atlantikçi, küreselci cephe ve bir de Milliyetçi cephe var. Sistemin Atlantikçi cephelerinden biri toplam 182 milletvekiliyle Sosyal Demokrat Yeni Halk Cephesi, ikincisi 168 milletvekiliyle Macron’un Merkez Sağ cephesi ve bu küreselci iki cephenin karşısında konumlanan 143 milletvekiliyle Milliyetçi cepheydi. Ve bir de Fransa’nın köklü partilerinden 49 milletvekiline sahip Cumhuriyetçiler Partisi.
Milliyetçiler hariç sistemin sağ ve sol ayağını oluşturan cepheler bugün dağılmış ve bölünmüş durumdalar. Macron cephesi içinde yer alan Cumhuriyetçiler son hükûmetin oluşmasında anlaşmazlığa düşmüş ve başbakanın istifa etmesinin nedenlerinden biri olmuştur. Sosyal Demokrat Yeni Halk Cephesi de bölündü; Sosyalistler ve Komünistler bir tarafta, Yeşiller ve Boyun Eğmeyen Fransa diğer tarafta. Yeşiller her iki tarafı bir araya getirmek istese de başaramadı. Yani Atlantikçi, küreselci takım darmadağın durumda.
MACRON’UN İKTİDARDA KALMA ÇABASI
Macron artık yolun sonuna gelmiştir. Ama bir taraftan da iktidarı bırakmamak için direnmekte ve bunun çaresini aramaktadır. İstifasını sunan Başbakan Lecornu’ya yeniden görev vererek 48 saat içinde Cumhuriyetçileri ve hükûmette yer almayı çok isteyen Sosyalist Parti ile görüşerek güvenoyu alabilecek bir hükûmet kurmanın çalışmasını istedi. Aksi takdirde Meclisi feshetme ve erken seçime gitme kararı vereceğini açıkladı.
Macron’un 2027 yılına kadar cumhurbaşkanlığını devam ettirmek için her yolu mübah sayması kendi kampı dâhil muhalefet partilerinden tepki aldı. Kendi partisi Renaissance’ın Genel Başkanı Gabriel Attal, Macron’un bu tutumunu “iktidarı elinde tutmak için ısrarcı davranış” olarak nitelendirildi. Milliyetçi Ulusal Birlik Lideri Marine Le Pen “Cumhurbaşkanı kendi çıkarlarını koruma derdinde” açıklamasında bulundu. Yine, istifa eden hükümetlerin ortağı Cumhuriyetçiler Partisi Cannes Belediye Başkanı David Lisnard, X'te şunları yazdı: "Fransa'nın çıkarları, Emmanuel Macron'un kurumları korumak ve saçma sapan bir şekilde feshedilmesinden bu yana kaçınılmaz hale gelen durumu çözmek için istifasını planlamasını gerektiriyor. Bu durumun birincil sorumlusu odur... Beşinci Cumhuriyet ve ülkemizin geleceği tehlikede.”
MACRON’UN SOSYAL DEMOKRATLARLA İTTİFAK ARAYIŞI
Sosyalist ve komünist partiler başbakanı kendilerinden olan bir hükûmetin kurulmasından yana. Fransız Komünist Partisi (PCF) Genel Sekreteri Fabien Roussel, pazartesi akşamı Yeşiller Genel Sekreteri Marine Tondelier ve Sosyalist Parti'nin birinci sekreteri Olivier Faure ile görüştüğünü “Üçümüz için, üç siyasi gücümüzün önceliği, Cumhurbaşkanı'nı bir koalisyon hükümetini kabul etmeye ve sol bir başbakan atamaya çağırmaktır.” dedi. Roussel “Boyun Eğmeyen Fransa bu önceliğe katılmıyor. Onlar (Macron’un) ya istifasını ya da görevden alınmasını savunuyor.” diye ekledi.
Melenchon’un partisinin desteklemediği sosyal demokrat bir hükûmet -ki desteklese bile- ancak Macron cephesinin tümünün oyunu alarak hükûmet kurabilirler. Böyle bir olanak da görülmüyor.
MELENCHON MACRON’UN AZLİNİ VEYA İSTİFASINI İSTİYOR
Sosyal Demokrat Cepheden kopan ve Macron’a cepheden karşı olan Jean-Luc Melenchon’un partisi Boyun Eğmeyen Fransa, Macron’un azlini veya istifasını istiyor. Partinin ulusal koordinatörü Manuel Bompard “solcu bir başbakanın olasılığının masada olmadığını ve bunun politik bir kurgu olduğunu” söylüyor. Grup Başkanı Mathilde Panot, Sébastien Lecornu'nun istifasının ardından “bir yıldan kısa bir sürede üç başbakanın görevden ayrıldığını” söyleyerek “Geri sayım başladı. Macron gitmeli.” dedi.
MARİNE LE PEN MECLİS’İN FESHİ VE SEÇİM DİYOR
Ulusal Birlik Genel Başkanı ve aynı zamanda Avrupa Parlamentosu Vatanseverler Birliği Grubu Başkanı Jordan Bardella, “Bu hükümeti kesinlikle Emmanuel Macron kendisi kurmuştu… Kısa ömürlü başbakanın manevra alanı yoktu.” dedi. Macron’un Fransa’nın “içinde bulunduğu durumu hiç anlamadığını” ifade ederek “Seçimlere geri dönülmeden ve Ulusal Meclis feshedilmeden istikrar sağlanamaz” diye ekledi. Partinin Lideri ve Grup Başkanı Marine Le Pen “Meclis’in feshedilmesinin kaçınılmaz olduğunu” söyledi. “Yolun sonuna geldik, bir çözüm yok, yarın da olmayacak.” dedi ve “Bu koşullar altında tek akıllıca kararın sandık başına dönmek ve Fransızların ülkeye yön vermesi” olduğunu belirtti. “Bu komedi yeterince uzadı” diyen Le Pen, cumhurbaşkanının “ülkeyi çok zor bir duruma soktuğunu” belirtti.
Fransa’da siyasî kriz had safhadadır. Ufukta bir çözüm yolu da görülmemektedir. Macron cephesinden yeni bir hükûmet gerçekten trajikomik bir durum olur. Bunun dışında sosyal demokratlarla bir koalisyon şartları da zor. Macron’un önünde iki seçenek görünüyor ya Meclis’i feshederek genel seçimlere gidecek ya da istifa edecek. 2027’ye kadar görevini devam ettirmede kararlı olduğu için Meclisi feshetme yolunu seçebilir. Ya da 2026 bütçesini geçirmeyi hedefleyen yeni bir başbakan atayabilir ve bütçe geçtikten sonra meclisin feshi yeniden gündeme gelebilir. Dün Elysee Sarayı’ndan yapılan açıklamada Macron’un kararını 48 saat içinde açıklayacağı bildirildi.
SEÇİM DE ÇÖZÜM OLMAYACAK SİYASİ KRİZ BÜYÜYECEK
Yapılacak erken bir seçim, hükûmet kurma krizini çözmenin şartlarını oluşturmayacak. Bugüne benzer üç cepheli bir Meclis ortaya çıkar. Ama Macron cephesi oy kaybeder. Sağ cephenin ülkeyi içine düşürdüğü krizler nedeniyle sosyal demokrat partilerin oyu artabilir. Ama yapılacak erken seçim en çok Milliyetçi Ulusal Birlik partisine yarar. Ama ne yazık ki var olan iki turlu çoğunluk seçim sistemi Milliyetçilerin hükûmet kurma çoğunluğunu bulmakta zorluyor. Çünkü ikinci turda sağdan sola sistemin istisnasız tüm partileri Milliyetçi adayın karşısındaki adaya oy vererek kaybetmesini sağlıyor.
Örneğin bir seçim bölgesinde Melenchon’un partisi, Milliyetçi adayın karşısındaki Macron’un partisinin adayına oy verebilmektedir. Ve vermişlerdir. Bu kendine “sol” diyen tüm partiler için geçerlidir. Sözüm ona “ırkçı” bir adayın kazanmasını önlemek.
Dolayısıyla Fransa’da bu seçim sistemi değişmedikçe artık kolay kolay hiçbir parti ve ittifakın tek başına hükûmet kurma çoğunluğunu bulamayacaktır. Milliyetçi partinin yükselmesiyle birlikte sistemin sağ ve sol partilerinin rahat at oynattığı dönem sona ermiştir.