08 Mayıs 2024 Çarşamba
İstanbul 21°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

MEB'in kazanımları balıkçılığın ötesindedir

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Doğu Akdeniz'de Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilanı için 'Balıkçılar isterse olur' dedi. Oysa MEB, denizde, deniz yatağında, toprak altında canlı ve cansız tüm kaynakların yönetiminde egemen haklar veriyor

MEB'in kazanımları balıkçılığın ötesindedir
A+ A-
TEVFİK KADAN

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Venezuela Dışişleri Bakanı Felix Plasencia, önceki gün Ankara'da yapılan ikili görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Burada basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Çavuşoğlu, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin son dönemdeki Türk kıta sahanlığına ilişkin ihlal girişimlerine yönelik değerlendirmelerde bulundu. Türkiye'nin kıta sahanlığının batı sınırının Libya'yla deniz yetki alanları konusunda yapılan anlaşmayla belirlendiğini belirten Çavuşoğlu, bu sınırların BM'ye de kaydının yapıldığını vurguladı.

Çavuşoğlu, kıta sahanlığını ihlal etmeye yönelik her türlü girişime karşı tedbir alındığını vurgulayarak, “En son Yunanistan, bir bilimsel araştırma yapmak istemiş ve 1 kilometre bile olsa bizim kıta sahanlığımızın bir kısmını da dahil etmişti. Amaçları, o 1 kilometrede bilimsel araştırma yapmak değil, bizim kıta sahanlığımızı ihlal etmekti. Tabii biz, gerekli NAVTEX'i yayınladık ve gerekli uyarıları yaptık. Aynı şekilde Deniz Kuvvetlerimiz önce o gemiyi sorguladı, daha sonra bu bölgeye girişine izin vermedi.” diye konuştu.

Bu girişimin ardından Güney Kıbrıs'tan bir teşebbüs geldiğini hatırlatarak aynı karşılığın orada da verildiğini belirten Çavuşoğlu, şunları söyledi:

“Amaçları ihlal etmek. Kendilerinin maksimalist bir yaklaşımı var. Sözde Sevilla Haritası'na ara sıra vurgu yapıyorlar. Bu haritayı biz sahadaki eylemlerimizle ortadan kaldırınca bunu da hazmedemiyorlar. Bir taraftan da uluslararası topluma Türkiye'yi şikayet ediyorlar. Günde en az 2-3 defa Türkiye'yle ilgili açıklama yapmasalar rahat edemezler. Faydası var mıdır bilmiyorum, belki iç siyasette faydası vardır.”

'SEYRÜSEFERİ ENGELLEMEMİZ DOĞRU BİR YAKLAŞIM OLMAZ'

NAVTEX yayınlama konusunda Türkiye'ye bilimsel araştırma yapmak için başvurular olduğunun ve bu kapsamda bir NAVTEX yayınlandığının altını çizen Çavuşoğlu, “Bazen tüm kıta sahanlığını kapsayan bir NAVTEX'i niye yayınlamadığımızı soruyorlar. Tüm kıta sahanlığımızda deniz seyrüseferini engellememiz doğru bir yaklaşım olmaz.” dedi.

Hidrokarbon zenginlikleri başta olmak üzere deniz altındaki tüm zenginlikler için kıta sahanlığı ilan etmenin yeterli olduğunu hatırlatan Çavuşoğlu, Münhasır Ekonomik Bölge ilanının ise balıkçılık açısından önemli olduğunu söyledi.

Çavuşoğlu, bu durumun Karadeniz'de geçerli olduğuna dikkati çekerek, “Akdeniz’de de bunu ilan edebiliriz. Balıkçılık, Akdeniz'de önemli, bizim için öncelikli bir sektör olursa ve böyle bir talep gelirse olur. O zaman kıta sahanlığımızın olduğu bölgeye hiçbir ülkenin balıkçısının girmemesi lazım. Bunun için de gerekli tedbirler alınması lazım ama Akdeniz’de bugüne kadar böyle bir ihtiyaç olmadığı için Münhasır Ekonomik Bölge ilan edilmedi ama edilebilir.” değerlendirmesinde bulundu.

Bu talebin gelmesi durumunda Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmede hiçbir engel bulunmadığını söyleyen Çavuşoğlu, bu durumda kıta sahanlığının korunamayacağı yönündeki anlayışın doğru olmadığını da kaydetti.

KITA SAHANLIĞI İLAN EDİLMEZ

Her şeyden önce Sayın Çavuşoğlu'nun açıklamalarında bazı maddi hatalar bulunuyor. Öncelikle kıta sahanlığı, ilana ihtiyaç duyan bir egemenlik alanı değildir. Devletlerin doğal kıta sahanlığı hakkı, Uluslararası Adalet Divanı'nın 1969 tarihli Kuzey Denizi Kıta Sahanlığı Davası Kararı ile ‘ab initio’ (başlangıçtan beri) ve ‘ipso facto’ (kendiliğinden) olarak belirlenmiştir. Bu yaklaşım 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'nde “kara ülkesinin doğal uzantısı” olarak teyit edilmiş ve herhangi bir ilan zorunluluğu getirilmemiştir. Tunus-Libya davası gibi çeşitli anlaşmazlıklarda jeolojik ve jeomorfolojik incelemelere gidilmesi, 'doğal uzantı'nın pratik uygulamalarıdır. 2. Konvansiyon ile gündemimize giren Münhasır Ekonomik Bölge kavramı her ne kadar kıta sahanlığını ihtiva etse de, 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS)'nde kıta sahanlığı kavramının ayrıca korunmasının bir anlamı vardır. Bu da ülkelerin doğal haklarını teyit ihtiyacı duymadığını göstermektedir. Dolayısıyla Türkiye'nin kıta sahanlığı sınırlarını daha önce Birleşmiş Milletler'e bildirmesi, hukuken etkisi olmayan bir girişimdir. İlan edilmesi gereken Münhasır Ekonomik Bölge (MEB)'dir. MEB ilanı için balıkçılara topu atmak, Kars'ı sınırlarımıza katmak için çobanlara başvurmaya benzemektedir.

MEB SADECE BALIKÇILIK DEĞİLDİR

Münhasır Ekonomik Bölge hakları, balıkçılığın ötesindedir. MEB, kıyı devletine deniz yatağı sularında, deniz yatağında ve toprak altında canlı ve cansız tüm kaynakların yönetimi konusunda (araştırma, işletme, muhafaza...) haklar tanıdığı gibi aynı şekilde akıntı, rüzgâr gibi enerji kazanımı sağlanacak alanların da kullanımına dair egemen haklar verir. Bu bölgede; suni adalar, tesisler ve yapılar kurabilir, bilimsel araştırmalar yapabilir, deniz çevresinin korunması ve muhafazasına ilişkin önlemler alınabilir. Çeşitli ülkeler dönem dönem bu haklarını, kendilerine yönelik tehditleri bertaraf etmek için “seyrüsefer serbestliğine getirilebilecek kısıtlama imkanı” olarak değerlendirmektedir.

Türkiye, 1986 yılında Karadeniz'de MEB ilanı yapmış, Sovyetlerin yıkılması ile de bunu karşılıklı ülkeler ile teyit etmiştir. Karadeniz'deki MEB ilanımız sırasında balıkçıların herhangi bir talebi yada girişimi olmamıştır. Ayrıca BMDHS, tek taraflı MEB ilanına karşı bir hüküm içermemektedir. Yani önce MEB ilan edilip, daha sonra karşılıklı ülkelerle teyit edilebilir. Nitekim GKRY, 2004 yılında MEB ilan ettikten sonra Lübnan (2007) ve İsrail (2011) gibi ülkelerle sınırlandırma anlaşmaları imzalamıştır.

ORKİNOS KAYBIMIZ 400 MİLYON DOLAR

Sayın Dışişleri Bakanı, bugüne kadar MEB ilan etme ihtiyacı duyulmadığını söylemektedir. Halbuki MEB ilanı ile balıkçılık kotalarını belirleme hakkı kıyı devletinin yetki alanına girmektedir. Bugün MEB ilan etmediğimiz için Doğu Akdeniz'de balıkçılık kotası ilan edemiyoruz ve başka ülkelerin balıkçılarını engelleyemiyoruz. Doğu Akdeniz'de yalnızca kaçak orkinos avcılığından kaybımızın yıllık 400 milyon dolar olduğu hesaplanmaktadır. İspanyol, İtalyan, Rum ve Yunan balıkçılar müstakbel MEB'imizde cirit atmaktadır.

Ülkeler balıkları için savaşları göze almaktadır. Daha geçen yıl, Manş Denizi'ne İngiltere'nin neden savaş gemileri gönderdiğini Dışişlerimiz tekrardan incelemelidir. İzlanda-İngiltere ve Vietnam-Çin arasındaki balıkçılık savaşları incelenmeli, Filipinler ve Rusya'nın tutumları gözden geçirilmelidir. Mücadele, balıkçılığın çok daha ötesindedir.

Bunun yanında Türkiye'de su ürünleri tüketimi, dünya ortalamasının 3'te 1'i oranındadır. Bizim kişi başına düşen yıllık balık tüketimimiz 7.6 kilogramken, bu rakam Avrupa ülkelerinde ortalama 25 kilogramdır. Denizler, gıda güvenliğimiz için de bir güvencedir. Balıkçılığı geliştirmek, bir devlet politikası olmaldır. Sektörün gelişimi doğal akışına bırakılamaz.

MEB İLAN ETMEMEK HUKUKİ SONUÇ DOĞURUR

Uluslararası hukuk, anlaşmazlık davalarında “devlet uygulamalarına” özel önem atfetmektedir.

Hırvatistan ile Slovenya arasındaki deniz sınırı anlaşmazlığına ilişkin görülen Hakem Mahkemesi kararında, daha önce MEB ilan etmediği için Hırvatistan'ın büyük bir kayba uğradığı görülmektedir. Mahkeme kararındaki Hırvatistan aleyhine yapılan analizlerde, birden çok kez, Hırvatistan’ın Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmediği vurgulanmıştır. MEB ilan edilmemiş olması Hırvatistan açısından olumsuz bir unsur olarak ortaya çıkmış ve aleyhte kararlara zemin hazırlamıştır. Dolayısıla MEB ihtiyacını balıkçılara bırakmak, işi sulandırmaktır.

BAŞVURU VAR, RUHSAT YOK

NAVTEX'lerin başvurular kapsamında yayınlandığını belirten Sayın Çavuşoğlu, Mayıs 2020'den bu yana 28 derece Doğu Meridyeni'nin batısında sismik faaliyetler yürütmek isteyen TPAO'ya neden ruhsatların verilmediğini de açıklamalıdır. Libya Anlaşması ile ortaya çıkan deniz alanında bugüne kadar hiçbir sismik faaliyet yürütülmemiş, ruhsatların verildiğine dair tek bir açıklama yapılmamıştır. Ayrıca Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi ve Bilim-2 Araştırma Gemisi için yayınlanan NAVTEX'ler, Sevilla Haritası'nın 1 milim dışına taşmamaktadır. Kıyılarımızın ötesinde de hidrokarbon rezervleri bulunduğu, hem araştırmalar ile gösterilmiş hem de Glafkos gibi saha keşifleriyle ispatlanmıştır.

DEVLET UYGULAMASI SİSMİK FAALİYETTİR

Türkiye'nin müstakbel MEB'inde tatbikatlar yapmak, hukuken egemenlik ilanı anlamına gelmemektedir. Nitekim deniz hukuku gereğince karasuları dışında herhangi bir ülke savaş gemileri ile gelip tatbikatlar yapabilir. Tıpkı Rus gemilerinin bu ay Doğu Akdeniz'deki deniz alanlarımızda tatbikat yapacak olması gibi. Dolayısıyla devlet uygulaması, sismik ve sondaj faaliyet yürütmektir. Şüphesiz silah gücü egemenlik alanlarında nihai kararı verir. Fakat Dışişlerimizin görevi, tüm sorumluluğu silah gücüne bırakamaz. Aktif bir diplomasi ile de önemli kazanımlar elde edilebilmektedir.

YAPILMASI GEREKENLER

  • Türkiye hızla Doğu Akdeniz'de MEB ilan etmeli ve BM'ye bildirmelidir.
  • 28 derece Doğu Meridyeni'nin batısındaki alanlar için TPAO'ya ruhsat verilmelidir.
  • Mısır, Filistin, İsrail, Lübnan ve Suriye ile deniz sınırlarını belirlemek için teknik çalışmalar başlatılmalıdır.
  • Yunanistan ve GKRY'nin maksimalist taleplerine karşı hukuki hazırlık yapılmalıdır.
  • KKTC ile deniz alanlarını ortak kullanma anlaşması imzalanmalıdır.
  • Balıkçılık kotası belirlenmeli, kaçak avcılık önlenmeli ve Türk balıkçılar teşvik edilmelidir.

Bunların yanında Mısır'ın hidrokarbon ihalelerine girilmeli, KKTC denizcileştirilmeli, 'Uluslararası Gemi Sicili' ve 'Konteyner Aktarma' merkezi yapılmaldır. Doğu Akdeniz'de Rusya ve Çin ile ortak tatbikatlar yapılmalı, Akdeniz Kalkanı Harekatı genişletilmeli, KKTC'de deniz üssü kurulmalı, İskenderun'a tersane inşa edilmelidir.

Adalar Denizi'nde yapılması gerekenler ise başka bir yazının konusudur.

MEB Balıkçılık Doğu Akdeniz Mavi Vatan münhasır ekonomik bölge navtex