MEDYANIN HALLERİ… 24 Nisan sakin geçti çünkü zaferimiz var
Karar gazetesi yazarı Mensur Akgün, Ermeni soykırımı yalanına sessiz kaldıkça anma törenlerinin de sönük geçmeye başladığını savunuyor. Bu 24 Nisan sakin geçti… Sesler kesildi… Çünkü Türkiye, Perinçek önderliğinde büyük bir zafer kazandı.

24 Nisan, sözde Ermeni soykırımı yaygaracılarının günü. Trump, "Büyük Felaket" dedi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise, “110 yıl önce Ermeni Soykırımı başladı. Bugün, 24 Nisan – Ulusal Anma Günü'nde, tüm kurbanları hatırlayalım ve anılarını yaşatalım. İnsanlık adına, hakikat ve adalet uğruna çalışmaya devam edelim.” mesajı yayımladı.
Karar gazetesi yazarı Mensur Akgün bugünkü köşesinde “Sakin geçen bir 24 Nisan’ın ardından…” başlıklı bir yazı yazdı. Akgün müthiş bir çözüm bulmuş! Şöyle diyor: “Biz tepki vermedikçe anma törenleri de siyasi açıdan sönük geçmeye, araçsallığından kopup insanileşmeye, acıların tekrarlanmamaması için içten bir çabaya dönüşmeye mahkum. Bence Fransa’da yapılan anma törenleri bile üst düzey katılıma rağmen önemini ve eski ağırlığını yitirdi.
Umarım tarihin bu tatsız ve acıklı dönemi bir daha Türkiye’nin üstünde siyasi ipotek oluşturmaz. Türkiye de bir daha mahkemelerin vermesi gereken kararlar konusunda hiç olmazsa bu alanda siyasi açıklamalar yapmaz. En azından yakalanan ivme korunur, empati siyasetin araçlarından biri olur.”
Biz niye bunu düşünemedik ki!
Türkiye susunca, Ermeni Soykırımı yalanları bitecek. Sanki şimdiye kadar Türkiye konuştuğu için bu konuda üzerimize gelmişler gibi!
Bu siyasî deha, bu politik zeka her şeyi çözer.
Doğu Akdeniz’den Türkiye’ye namlu mu gösteriyorlar, susalım, konu kapansın.
Türkiye’ye yaptırım mı yapıyorlar, susalım, konu kapansın.
Türkiye’ye operasyon mu çekiyorlar, susalım, konu kapansın.
24 Nisan, zaten yıllarca Türkiye bu konuda yeterli mücadele etmediği için konuşulur olmadı mı?
Hâlâ ABD Başkanı ne diyecek diye beklentinin olması bu konudaki devlet zaafından kaynaklanmıyor mu?
Macron’un hâlâ Ermeni Soykırımı diyebilimesi, Türk devletinin suskunluğunun sebebi değil mi?
‘BİZ BU İŞİ BİTİRDİK’
Sayın Akgün, sanki bu dünyada değilmiş gibi bir gerçeği saklıyor.
Çünkü Türkiye, Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek’in büyük mücadelesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'nde üç dava kazandı.
O her üç kararda da “1915 yılında Yahudi soykırımına benzer bir suç işlenmemiştir.” diyor.
Alın size kapı gibi karar. Hani diyor ya Sayın Akgün, “Türkiye de bir daha mahkemelerin vermesi gereken kararlar konusunda hiç olmazsa bu alanda siyasi açıklamalar yapmaz.” İşte size mahkeme kararı…
Soykırım suçu 1948'de Birleşmiş Milletler'in meşhur soykırım sözleşmesinde tanımlandı. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin de soykırım yapıldığına dair 1915'te bir kararı, hükmü yok. Dolayısıyla mahkeme kararı yok, soykırım yok.
Bu 24 Nisan sakin geçti… Sesler kesildi… Çünkü Türkiye, Perinçek önderliğinde büyük bir zafer kazandı.
Emperyalist güçler tarafından dayatılan Ermeni Soykırımı yalanını çürüdü.
Fakat Türkiye hükûmeti bu kararın değerini hâlâ anlayamıyor.
Bu karar önemli üniversitelerde konu olurken, devletler katında girişimde bulunmuyor.
24 Nisan’da çatlak seslerin de tamamen susması için bu konuda etkin bir mücadele yürütülmelidir.
Türkiye haklıdır. Doğru stratejiyle bunu bütün devletlere kabul ettirmelidir.
Ama önce içimizdekiler bu kararın altın değerini iyi anlamalılar.
Susarak değil, atakla yalanların kökünü kazırız.
Kamera bantlamak da nedir arkadaş
AHMET HAKAN-HÜRRİYET
Ekrem İmamoğlu ile ilgili yolsuzluk iddialarını...
- Kanıtlama çabasına girmeye de meraklı değilim.
- Yalanlama çabasına girmeye de meraklı değilim.
İkisine de yüz vermiyorum, ikisini de görevim kabul etmiyorum, ikisiyle de uğraşmıyorum.
Sonuçta...
Hâkim değilim, savcı değilim, avukat değilim, mübaşir değilim.
Fakat Ekrem İmamoğlu’yla ilgili ortaya çıkan bazı hususlara da kafayı takmış durumdayım.
Her işinde bir sorun var, her işinde bir tuhaflık var adamın.
Başka belediye başkanlarında görmediğimiz şeyler bunlar. Mesela Mansur Yavaş’ta yok böyle bir durum.
Şu tuhaflıklara bakın:
- Otellerde toplantı yapıyor.
- Katılımcılar: Müteahhitler, özel şirketinin yöneticileri falan.
- Toplantıdan önce salonlardaki güvenlik kameralarını bantla kapattırıyor.
- Adamları ellerinde bantlarla kamera kovalıyor.
- İki valiz eşliğinde toplantıya giriyor, iki valiz eşliğinde toplantıdan çıkıyor.
Toplantı yapacaksan belediyene ait zirilyon tane makam odası var, otel köşelerinde toplantı yapmak da neyin nesidir arkadaş?
Hadi diyelim ki otel köşelerinde toplantı yapmayı seviyorsun, adamlarına siyah bantlar verip kamera kapattırmak da nereden icap ediyor?
Sen gizli servis yöneticisi misin, belediye başkanı mısın?
Denizaltı planları, füze savunma sistemleri falan mı ele alınıyor bu toplantılarda ki...
Jammerlarla falan sinyal kesmeye çalışıyorsun?
Göğsünü gere gere yapsana toplantını arkadaş.
Toplantılarda bavulların ne işi var abi? Ne taşıyorsun o bavullarda?
Hepsinden önemlisi...
Neden bu türden tuhaflıkların arkasından hep İmamoğlu çıkıyor?
Güvenlik kameralarını da Kanal İstanbul için mi kapattırdınız Ekrem Bey?
MELİH ALTINOK-SABAH
Ekrem İmamoğlu'yla ilgili yolsuzluk soruşturmasının sebebinin cumhurbaşkanlığı adaylığını engellemek olduğunu söylediler.
Ne var ki daha şimdiden savcılığın soruşturmasında pek çok delil ortaya çıktı. İzaha muhtaç sorular, kimi CHP'lilere bile İmamoğlu'nun seçimlere 3 yıl varken cumhurbaşkanı adayı ilan edilip yolsuzluk soruşturmasında CHP'yi kendini kalkan yapmaya çalıştığını düşündürtüyor.
Baktılar ki CHP tabanı da ikna olmakta zorlanıyor, bu kez de "Asıl mesele Kanal İstanbul'muş" demeye başladılar.
İşaret fişeğini, savcılık soruşturmasında ortaya çıkan her delilden sonra cezaevinden attığı bir tweet'le dikkatleri başka yere çekmeye çalışan İmamoğlu ateşledi.
CHP'li isimlerin, pavyonda kurultay delegelerine rüşvet verildiğine dair ifadeleri basına yansıyınca "Yüzüme bakan Atatürk'ü görüyor. Evlerinize bayrak asın" diye tweet atmıştı.
İstanbul'da bir otelde şüphelilerle buluşmadan önce korumalarına güvenlik kameralarını kapattırdığının görüntüleri ortaya çıkınca da sosyal medya hesabına şu notu düştü:
"Yargıyı aparata dönüştürenler, Kanal İstanbul'u kime pazarlamışlarsa önündeki engelleri kaldırmak için gözlerini karartarak yeni operasyonlarla millete ihanet etmeyi sürdürüyorlar."
İmamoğlu'nun taktiğinin, kameraların bantlandığı görüntülerde haber değeri görmeyip üç maymunu oynayan Saraçhane medyasına soluk aldırdığı kesin.
Baksanıza günlerdir Çevre Bakanlığı'nın tamamı dar gelirliler için yaptırdığı, İstanbul'a soluk aldıracak, el yakan kiralara sebep olan şehrin konut ihtiyacına az da olsa derman olacak 28 bin sosyal konutu karalamaya çalışıyorlar.
Üstelik Arnavutköy'deki konutların Kanal İstanbul'la da bir ilgisi yok ama "Araplara sattılar. Çevreyi katlettiler" diye yırtınıyorlar.
Ne var ki bağırdıkça soru buharlaşmıyor; orta yerde tüm çıplaklığıyla duruyor.
Evet, Ekrem Bey, nedir bu bant olayı?
Her gün bir sürü tweet atıyorsunuz, bir tane de bu kısa soruya cevap vermek için atsanız da gerçek nedir öğrensek.
Hem, eğer inandırıcı bir hikâyeniz varsa bu savunmanızda elinizi de güçlendirmez mi?