MEDYANIN HALLERİ... Basınımız Dedeağaç için seferber olmalı

Namlular Türkiye çevrili. Türk basınına bakıyoruz, renk renk her şey var; asıl tehdit yok! Bakıyoruz: AK Parti karışık mı değil mi var. DEM’e cesaret verenler var. Şarkıcı Linet’i konu edinenler var. CHP’deki itirafçı krizini yazanlar var. Seçimli otoriterler yüzyılının işleyenler var. Macron’a ders verenler var. Yapay zekânın boşa çıkan Eurovision tahmini konu edinenler bile var… Var oğlu var… Ama ne yok?

NATO, 26 Mayıs’ta Edirne’den elimizi uzattığımız noktada Türkiye’yi hedef alan tatbikat yapacak.

Senaryoya bakıyorsunuz, nehir geçme, sınırdan tankla müdahale, limanları kurtarma, siber savaş… NATO üyesi Türkiye tatbikata davetli değil.

Hükûmet suskun. Atlantikçi muhalefet zaten NATO’ya sarılmış durumda.

Evet, ABD ve NATO, 30 kilometre ötemizde, 26 Mayıs'tan 9 Haziran'a kadar, 12.000 askerle tatbikat yapıyor!

Ey gazetelerin yöneticileri, ey muhabirler, ey haber siteleri, ey köşe yazarları…

Kör müsünüz?

Burnunuzun ucunu göremiyor musunuz?

Türkiye’ye çevrilen namlular gündeminizde yok mu?

Vatan Partisi ve Türkiye Gençlik Birliği, Edirne Eski Cami önünden, Saraçlar Caddesi Postahane önüne yürüyüş yapacak.

Türk basını acil olarak Dedeağaç’ı gündeme almalı, seferber olmalı.

Herkesi, bütün basın emekçilerini 24 Mayıs'ta Edirne'den bayrak göstermeye davet ediyoruz.

Barış

MELİH AŞIK-MİLLİYET

PKK’nin 12. Kongre bildirisi, birçok çevre tarafından “nihayet barış geldi” heyecanıyla karşılandı. Adına “Milli çözüm” dendi. Ancak bildirinin içeriğine dikkatle bakıldığında kimi başka niyetler göze çarpıyor.
Bir kere... Bildirinin hiçbir yerinde “silah bırakma”, “silahları teslim etme” gibi ifadeler yer almıyor. Bunun yerine “silahlı mücadele yöntemine son verildiği” ifadesi tekrar ediliyor. Bu da silahların terk edilmeyip rafa kaldırılması anlamına geliyor.
Bildiride geçen şu ifadeler dikkat çekicidir:
“Öz örgütlerini oluşturmak”,
“Kendini savunur hale gelmek”
“Komünal demokratik toplumu inşa etmek”
“Kürt demokrasisini geliştirmek”
“Kürt demokratik uluslaşmasını sağlamak”.
Bu söylemler, merkezî otoriteden bağımsız, özerk bir yapılanma gayretine işaret ediyor.
Özellikle “Kürt demokrasisi” ve “Kürt uluslaşması” gibi ifadeler, Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısıyla çelişiyor.
Bu bağlamda, barış niyetinden ziyade, devletten ayrı bir yapıyı meşrulaştırma çabası gözleniyor.
Bildirideki ifadelerde, Türk halkıyla bütünleşme, birlikte yaşama iradesi ya da ortak bir ulusal kimlik inşasına yönelik herhangi bir vurguya rastlanmıyor. Aksine, toplumsal farklılıkların altı çiziliyor ve bu farklılıklar üzerinden ayrı bir toplumsal sistem öneriliyor.
Bu önermelere karşılık Cumhuriyet ilkeleri vurgulanmalı...
Bu ülkede nelerin olabilip nelerin olamayacağı kendilerine hatırlatılmalı...
Barış ve kucaklaşma o noktada olabilir.