MEDYANIN HALLERİ... Çare: Kamuculuk! Ahbap-çavuş ilişkisi dedikleri…
Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan’ın hem de Sabah gazetesinin manşetinde neredeyse aynı başlıklar vardı. Şu gerçeği ifade edelim. Evet, ahbap-çavuş ilişkisi her yerde. Ama yangını sadece buna bağlamak doğru değil. Bu bir sistem sorunu.

Ahbap-çavuş ilişkisi dedikleri…
Kartalkaya’daki otel faciasında ayrıntılar ortaya çıktıkça, acımız da katlanıyor. Türkiye’mizin başı sağolsun.
Her faciada aynı şeyi yaşıyoruz. Ateşi söndürmeden, acılarımızı soğutmadan hemen kavga başlıyor. Turizm Bakanlığı suçlu, yerel yönetim suçlu… Herkes işi gücü bırakıp topu birbirine atmaya çalışıyor. Sorumluluk alan ise yok. Sorumluluktan kaçan çok.
Dün hemen Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan’ın hem de Sabah gazetesinin manşetinde neredeyse aynı başlıklar vardı.
Hakan, “Ahbap çavuş katliamı” başlığı attı. Yazısında yönetmeliğin aslında iyi olduğunu belirten Hakan şöyle diyor:
“Belediye denetlese ne olacak?
Bakanlık denetlese ne olacak?
Denetimi hangi kurumun yaptığından çok daha önemli olan denetimin yapılma biçimi.
Hepimiz biliyoruz:
Bu denetim işlerinde genellikle ahbap çavuş ilişkisi büyük rol oynar.
Cebini kazandığı büyük paralarla şişirmiş otel sahibi ile denetimi gerçekleştiren görevliler arasında genellikle bir “al takke ver külah” yaklaşımı olur.
Otel sahibi “Müfettiş Bey, sizi ailecek otelimize bekliyoruz” der.
Müfettiş Bey de “her şeyiyle yönetmeliğe uygundur” raporunu veriverir.
Ve olay biter.”
Sabah gazetesi de manşetinde “Facianın nedeni ahbap-çavuş ilişkisi” başlığını attı.
Başlıkaltında, “Eş, dost, dayı oğlu belediyeciliği 79 cana mal oldu. Tanju Özcan ‘Yetki alanımız değil’ yalanına sarıldı ancak faciadaki ihmalin belgeleri tek tek ortaya çıktı. İtfaiyeyi liyakatsiz ‘dayı oğlu’na bağlayan Özcan, otele verilen ‘yetersizlik’ belgesini de sümenaltı etti…”
ÇARE: KAMUCULUK
Şu gerçeği ifade edelim. Evet, ahbap-çavuş ilişkisi her yerde. Ama yangını sadece buna bağlamak doğru değil. Bu bir sistem sorunu. Maden, tren kazaları, depremler, patlamalar, seller, yangınlar… Her felakette maalesef onlarca, yüzlerce canımızı yitiriyoruz ve ardından hep benzer şeyler söyleniyor.
Ahbap-çavuş ilişkisini de yaratan, canlarımızı da tehlikeye atan aslında aynı sistem: Neoliberalizm.
12 Eylül’den bu yana devlet küçültüldü, özelleştirildi. Belediyeler şirketleştirildi. Kurumların asıl yapması gerekenleri ya taşeronlar ya da özel şirketler yapıyor. Denetim deseniz hak getire…
Bu felaketlerde sadece birinin sorumluluğu yok. Bir sistemin sorumluluğu var. Sistem çürüdükçe, ödediğimiz bedel de ağır oluyor. Neoliberalizmin kâr hırsı birinci sırada.
Bu işin tek bir çözümü var: Kamuculuk.
Bakanlıklar, belediyeler kamuculuk ve halkçılık esaslarıyla yeniden düzenlenmeli.
Kâr hırsının yerine, insan merkeze konmalı.
İşte o zaman hep birlikte kazanırız.
***
Devlet’in MINTIKA TEMİZLİĞİ ve bir İsrail projesi
FUAT UĞUR-TV100
İsrail’in Türkiye’yi, savaşa girmeden içeriden yıkmak, iç savaş ile oyalamak ve Araplara yönelik nefret ve ırkçılık kampanyasıyla ülkemizde kendisine yandaş toplamak için Ümit Özdağ kartını iç siyasete sürdüğü pek çok kişi tarafından söylendi.
Hedef belliydi. Türkiye’de milyonlarca sığınmacı vardı ve ülkemizin yumuşak karnı olarak deşilmeli, bol bol yalanlarla kanatılmalıydı. Üstelik seçilen kişi bunun eğitimini alarak, iç savaş çıkarma uzmanı olarak formatlanmış biriydi. (…)
En son Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Özdağ’ın bu niyetini deşifre eden bir konuşma yaparak, onun 7 kez İsrail’e gittiğini ve bu gidişlerinin dördünün gizli olduğunu anlattı. Zaten Ümit Özdağ da İsrail’e gidip MOSSAD ile görüştüğünü inkâr etmedi. (…)
Aynı Ümit Özdağ Kılıçdaroğlu’nun seçimleri kazanması durumunda da PKK eliyle ülkenin iç savaşa götürüleceğini söylemiş, daha sonra da onunla koalisyon protokolü yapmıştı MİT Başkanlığı ve İçişleri Bakanlığı karşılığı. (…)
Kısaca Türkiye artık bir beka sorunu haline gelen pek çok olayda olduğu gibi eğer proaktif davranmazsa istikrarı sağlayamayacağını biliyor. Ülkemize gelecek yatırımların çoğunun yabancı düşmanlığının bu kadar azgınca yürütülmesinden kaynaklı olarak azaldığını bilmeyen var mı? Bir otelin kafesinde oturan Dubaili Arap turiste bıçak çekerek saldırmaya kalkan adamların kimler tarafından mobilize edildiği artık aşikâr.
Kısaca şu bilgiye de verelim ve bitirelim.
TCK’nın 216/1 maddesi uyarınca, halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunun cezası bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıdır. Eğer bu örgütlü bir suç ise yaptırım değişiyor tabii.
***
Küçük balıklar bizi yutmadan...
ÖZAY ŞENDİR-MİLLİYET
79 can verdiğimiz bir facianın ardından kadının biri TikTok’ta yayın açıp “Zenginlere üzülmüyorum” diyebildi.
Sözünün önemi yok ama her olayı dikkat çekme aracı olarak kullanan bir kalabalık yaşıyor Türkiye’de.
Yaptıkları farklı farklı olsa da ortak paydaları “yırtmak” ve bunu yapabilmek için her yolu mübah görüyorlar.
Bunlar yetmezmiş gibi bir de parayla satın alabildikleri eşyalar sayesinde daha değerli olduğunu zanneden bir güruh var.
Görgüsüzlük bir zamanlar ayıp sayılırdı, ne Türkiye ne de dünyada uzun zamandır sayılmıyor maalesef.
Tek derdi yırtmak olanlarla, değerleri ceplerindeki para kadar olan bu iki grubun sosyal medyadaki bileşimi, bize daha çok umutsuzluk, daha fazla öfke ve karamsarlık olarak dönüyor.
Bu sarmaldan çıkmanın tek yolu aile ve okulda değerler eğitimini tekrar bir numaralı öncelik haline getirmek.
Aksi takdirde bu küçük balıkların saçtığı zehirli ortam toplumun vicdanını yani o büyük balığı yutacak.