Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul 18°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

MEDYANIN HALLERİ I Yalan deyip geçmeyin… Bilinçli, amaçlı ideolojik mermi

Sosyal medyada şunu görüyoruz: Bazı gazeteciler çevrim içi söylentiler, internet aldatmacıları, sahte haberler, kışkırtıcı yayınlar yapıyor, komplo teorilerini yayıyor. Birkaç gün önce bunun en bariz örneklerinden birini gördük.

MEDYANIN HALLERİ I Yalan deyip geçmeyin… Bilinçli, amaçlı ideolojik mermi

GELENEKSEL medyanın etki alanı sınırlandıkça, “yeni medya” öne çıkmaya başladı.

Gazeteciler de kendini kâğıtların arasındaki köşelerinden çıkarıp sosyal medyaya taşıdı.

İzlenmenin getirdiği para, birçoğunu Youtube’a yönlendirdi.

Bu alanların en önemli yönü, denetimsiz olması.

Geleneksel medyanın, yazılı basının en önemli özelliği kendi içinde bir disiplini olması ve denetim mekanizmalarını işletmesidir. Etik temellidir.

Sosyal medyada ise şunu görüyoruz: Bazı gazeteciler çevrim içi söylentiler, internet aldatmacıları, sahte haberler, kışkırtıcı yayınlar yapıyor, komplo teorilerini yayıyor.

Birkaç gün önce bunun en bariz örneklerinden birini gördük.

Gazeteci Can Ataklı, 15 Mayıs 2025 günkü “Erdoğan 400'ü Bulmak Üzere, Sonrası Tufan” başlıklı Youtube yayınında, 14 Mayıs 2025 günü Trabzonspor-Galatasaray arasında oynanan Türkiye Kupası final karşılaşması öncesinde İstiklâl Marşımızın ATV tarafından yarıda kesilip reklama gidildiğini öne sürdü.

Maçı izlemediğini, yakın bir arkadaşının kendisini aradığını belirten Ataklı, “... Ben de izlemedim fakat dün akşam çok yakın bir dostum olay olur olmaz aradı. Valla bir şey diyeyim bizim şey ahlakımız var birdenbire bir şey demiyoruz ama aklımıza ilk gelen açılım saçılım dalgasına katkı.(…). Ha yok fırsattan istifade çok reklam geldi herkes izleyecek ya çok reklam geldi. O da densizlik.” ifadelerini kullanarak konuyu PKK’nın silah bırakma sürecine getirdi.

Okurumuzun dikkatini çekmek istiyoruz. Bunlar basit yalanlar değil. Biri söyledi de, ben duyduğumu aktardım meselesi değil.

Can Ataklı belli ki PKK’nın silah bırakma sürecine karşı. Bu sürece ABD ve İsrail’in de karşı çıktığı biliniyor. Bunun altını doldurabilmek için, cephaneye ihtiyacı var. Türk milletinin hassasiyetlerini kaşıyarak, insanları bu süreçten koparacak bir malzemeye ihtiyaç duyuyor. Bunu da yalanda buluyor.

Yani, yalan basit bir hata değil. Bilinçli ve amaçlı bir ideolojik işlev görüyor.

Yalnız sorun tek taraflı değil. Üzerinde durmamız gereken nok-talardan bir tanesi de şu: Haberi alan insanlar neden hiçbir şeyi sorgulamaz hale geldi?

“Post-truth” çağının en belirgin özelliği bu. “Post-truth”, yalanı yayarken toplumun düşünmesini de önlüyor. Kitleleri duman altı bırakıyor. İster iktidar yanlısı olsun, ister muhalif olsun kitleler doğruya değil, söylemin kimin tarafından geldiğine bakıyor ve ona inanıyor.

Yalanın gerçeğe karşı kullanılması, “post-truth” ideolojisinin bir parçası.

“Post-truth”, bir budalalaştırma hareketidir.

Buna karşı dikkatli olmak hepimizin görevi.

OKUMA ÖNERİSİ: Bilim ve Ütopya’nın Mayıs 2025 sayısı “Bilimin alternatifi var mı?” kapağıyla çıktı. Bu konuyu derinlemesine ele alan yazıları herkesin okumasını tavsiye ediyoruz.

SÜLEYMANCILARA OPERASYON

AHMET HAKAN/ HÜRRİYET

Bir şayia var ortalıkta.

Süleymancılara operasyon yapılacakmış. Konunun önünü arkasını, sağını solunu bilmiyorum.

Bildiğim tek şey şu:

Süleymancılara operasyon şayiası, en çok FETÖ’cüleri telaşlandırmış durumda.

Dumanlı Ekrem’den Adem bilmem neye kadar hepsi Süleymancılara tam siper.

Türkiye’nin tunç yasalarından biri de şudur: Bir yerde FETÖ’cüler varsa... Orada kesin alengirli işler vardır.

MASADA NELER YAŞANDI?

HANDE FIRAT/ HÜRRİYET

- Rusya- Ukrayna masasında önce iki taraf ayrı yarı tarihsel açıdan soruna bakışlarını anlattı.

- Rusya müzakerelerin teknik heyetlerce ele alınmasını isterken, Ukrayna liderler tarafından konuşulması isteklerini gündeme getirdi.

- Ukrayna “Önce 30 ya da 60 günlük ateşkes ilan edilsin, liderler arasında görüşme başlasın.” dedi. Ruslar ise “Bunun kalıcı bir çözüm olmayacağını, Ukrayna’nın Rusların çoğunlukta bulunduğu topraklardan çekilmesini” istedi. Taraflar bilinen pozisyonlarını tekrarladılar.

- Müzakereler boyunca anlaşamadıkları noktalarda Dışişleri Bakanı Fidan başkanlığındaki Türk heyeti kolaylaştırıcı rol oynadı.

BÜYÜK TAKAS ÜÇ KATEGORİDE YAPILACAK

- İlerleme sağlanması için Dışişleri Bakanı Hakan Fidan harekete geçerek; “Taraflar arasında güven artırıcı adımla başlansın” diyerek takas önerisini getirdi.

- Heyet başkanları toplantı boyunca salondan çıkarak başkentlerinden onay aldılar.

- İki taraftan biner toplamda iki bin kişinin takas edilmesi konusunda anlaşıldı.

- Takas üç kategoride yani siviller, çocuklar ve askerler olarak gerçekleştirilecek. İki taraf önce isimleri belirleyecek.

İKİ TARAF DA TAKAS İÇİN TÜRKİYE’Yİ İSTEDİ

- Taraflar takas için Türkiye’nin ev sahipliğini istedi.

- İki bin kişi gibi büyük rakamlarda takaslar normalde sınır hatlarında gerçekleştiriliyor. Türkiye kritik isimler için devreye girebileceğini söyledi.

ABD, AB VE İSRAİL’İN ‘MEKSİKA AÇMAZI’

BERCAN TUTAR/ SABAH

Çin'in koordinasyonuyla Rusya, Türkiye, İran ve Küresel Güney'den oluşan bir Avrasya bloku küresel statükoda tektonik yıkım olarak algılanıyor. Böylesi bir gelişme ABD'nin Asya-Pasifik, Orta Asya, Güney Asya ve Ortadoğu'daki güç projeksiyonlarına ölümcül darbeler indirecektir, indiriyor da.

Karşı önlem olarak ABD'de iki görüş var. Birinciler, "Önce Çin'i hedef alalım" diyor. İkinciler ise "Önce Rusya, Türkiye ve İran'ı yanımıza çekip sonra Çin'e yönelelim" diyor. Fakat bu konuda Atlantik içinde kesin bir uzlaşı sağlanmış değil. Siyonistler ve liberal Avrupa bu iki görüşe de karşı.

Hâliyle Trump'ın işi oldukça zor. Bu nedenle önce İsrail ve Avrupa'yı dize getirip sonra Rusya, İran ve Türkiye ile anlaşma sağlamaya çalışıyor. Ardından da asıl hedefi olan Çin'e karşı harekete geçmeyi planlıyor. Şimdilik bu küresel stratejiyi izliyor Trump. Zira yükselen Avrasya blokuna karşı ABD ya kendini kurtaracak ya da Avrupa ve İsrail ile birlikte batacak. Ya da başını Avrasya'nın çektiği yeni güç mimarisine boyun eğecek. Bu reel politik dayatmalar ABD, AB ve İsrail arasındaki gerginliği tırmandırıyor. İşte bu nedenle Batı'daki manzara tam da hiçbir tarafın kazançlı çıkamayacağı bir Meksika açmazı hâlini almış durumda.

KOMÜNAL TOPLUM!

MELİH AŞIK/ MİLLİYET

PKK’nın kendini feshetmesi ve silahı bıraktığını açıklaması umut ışıkları yakmışken Lozan Antlaşması’nın ve 1924 Anayasası’nın reddi ile devlete karşı “soykırım, imha, komplo” gibi suçlamalar yöneltilmesi suyu bulandırdı, yeni tartışmalara yol açtı.

Ancak PKK’nın bildirgesinde tartışılması gereken başka ifadeler de bulunuyor.

Bildiri, bir yandan “demokratik siyaset”, “TBMM’nin tarihi rolü”, “barış ve eşit yurttaşlık” gibi anayasal sistemin tanıdığı temel kavramlara yer verirken...

Bir yandan da ne anlama geldiği açık olmayan kimi ifadelerle süsleniyor.

Örneğin metindeki “Demokratik ulus”, “Demokratik Türkiye Cumhuriyeti”, “Komünal örgütlenme” “Demokratik modernite”, “Demokratik toplum sosyalizmi” gibi ideolojik kavramlar ne anlama geliyor?

Biz bilmiyoruz.

Bunlar toplumun hatta siyaset dünyasının alışık olmadığı, daha önce fazlaca tartışmadığı, güncel hukuk ve anayasa düzeniyle çelişen kavramlar...

Devlet dışı toplumsal yapı önerileri... Abdullah Öcalan’ın süreç yürütücüsü olarak tanınması da demokratik anlayışı zorlayan bir başka unsur...

Önümüzdeki süreçte bu kavramların tartışma gündemine girmesi, kısmen de olsa Anayasa’ya dahil edilme ısrarları kafaları karıştıracağı gibi bizi barış havasından da uzaklaştırabilir.

Hassas bir dönemden geçiyoruz yine... Dikkatle tartışmalıyız.

Medya Can Ataklı