MEDYANIN HALLERİ... PKK devleti Trump’ın bu işine yarar
Sabah gazetesinden Melih Altınok, Trump’tan umutlu olan isimlerden. Altınok’un gözden kaçırdıklarını ve PKK devletinin Trump’ın işine neden yarayacağını madde madde anlatalım...

PKK devleti Trump’ın bu işine yarar
Sabah gazetesinden Melih Altınok, Trump’tan umutlu olan isimlerden.
“Kontrolü Suriye yönetimine kaptırdıkları Münbiç'te düzenlenen ve 15 sivilin öldüğü terör saldırısını PKK dışında gerçekleştirebilecek organizasyon var mı?” diye soran Altınok, “Evet, ABD derin devleti Suriye'den çekilme yönünde güçlü sinyaller veren Trump'ı ikna etmeye çalışırken, buradakiler de ‘işlerini yapıyorlar’.” ifadelerini kullandı.
Altınok maalesef İran düşmanlığı yapmadan da geçmiyor:
“Trump'a, Kandil'de İran'ın topçusuna sırtına vererek var olmuş ve hâlen Tahran'dan silah desteği alan bu kiralık katil çetesini tetikçi olarak bile kullanamayacağını anlatmamız lazım. Zira İran'ın şebbihalarının yerini Suriye'de PKK'lı teröristler almış durumda.
Kaldı ki mesele IŞİD'se Trump'ın bölgede çalışacağı meşru devletler var. Eski yönetim gibi, terör örgütleriyle iş tutma maliyetini neden üstlensin?”
Altınok’un gözden kaçırdıklarını ve PKK devletinin Trump’ın işine neden yarayacağını madde madde anlatalım:
1. Trump’tan bölgeden çekileceği beklentisi Türkiye kamuoyunu oyalama açıklamalarıdır.
2. Türkiye’de, Suriye’de, Irak’ta, İran’da farklı farklı örgütler yok. Bir tane PKK, bir tane Abdullah Öcalan var. PKK/PYD’yi silah kullanmadan ve ABD-İsrail ile karşı karşıya gelmeden temizlemek mümkün değildir.
3. Abdullah Öcalan, açılım tehditlerinde bulunuyor: “Türkiye bu meseleyi çözerse bu ülkede model olur. Bu mesele çözülmezse Türkiye devleti Anadolu'ya çekilir ve orada cehennemini yaşar.” Devlet Bahçeli, bu cehenneme odun taşıyor. DEM Partililer, Türkiye ile birlikte İran’ın da demokratikleşmesi gerektiğini söylüyor. SETA raporları, Türkiye ve İran’ın çatışabileceğini yazıyor. İran düşmanlığının özeti budur. ABD-İsrail planlarında Türkiye ve İran’ı çarpıştırmak. PKK’nın açıklamaları gösteriyor ki, Türkiye ve İran’ın kaderi ortaktır. Bugün vatanseverlik, İran dostluğunu sağlamaktır.
4. Önceki gün yapılan Cumhurbaşkanı Erdoğan-Ahmet Şara görüşmesinde ABD güdümlü teröre karşı ortak bir karar olmadığını gördük. Yeni Suriye yönetimi, koltuğunu ABD-İsrail’e borçlu. Yani Suriye sahasında ABD kazandı.
5. Mücadeleden müzakereye geçildi. ABD, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusuna operasyonu önlediğini açıklamıştı. Şara, PKK ile müzakere ediyor. Economist’e açıkladı. HTŞ Lideri Şara, PKK/PYD ile çatışma istemediklerini ve yapılan müzakerelerin gizli yürütülmesi gerektiğini söyledi. Şara, Türkiye’nin operasyon yapmaya hazır olduğunu ancak müzakerelere alan açmak için bu operasyonları durdurduklarını ifade etti. Devlet Bahçeli de Türkiye’de PKK ile müzakere ediyor. PKK/PYD ile müzakere ederek terör örgütünü nasıl tasfiye edeceksiniz? ABD-İsrail bizim savaşmamızı istemiyor, Trump yanlıları da bu savaşmamanın teorisini yapıyor. Açılımcılar, Trump’tan umutlu.
6. Savaş bölgeye yayılıyor. Ukrayna ve Tayvan’da savaş ihtimali azalıyor. Dünyadaki en büyük çelişme odağı Doğu Akdeniz’dir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, “Yunanistan’dan daha çok İsrail’e güveniyoruz” mesajı verdi. ABD-İsrail, Güney Kıbrıs, Yunanistan bu cephede beraber. İsrail devlet raporları, İsrail’in Türkiye ile doğrudan çatışmaya hazırlıklı olması gerektiğini belirtiyor. Türkiye’nin üzerindeki tehdit ağırlaşmaktadır. Bu cephede Türkiye ile birlikte İran’ın, Rusya’nın, Çin’in cepheye dahil olduğu bir karşılaşma görülüyor.
7. Tekrar hatırlatıyoruz. ABD’nin İsrail’le birlikte tek mevzi kazandığı yer Suriye. Ayrıca Doğu Akdeniz petrol ve doğalgaz rezervleriyle dünya üzerindeki en önemli merkez.
8. Biden’ın temsil ettiği, dünyanın jandarma rolünü sürdürme iddiasındaki maceracı ABD, yerini daha gerçekçi bir Trump yönetimine bıraktı. “Dolar dolaşımı daraldı, karşımızda ciddi silahlı güçler oluştu, Ukrayna ve Çin cephesinde bazı geri adımlar atalım ama bizim için hayatî olan Doğu Akdeniz’e odaklanalım” diyen gerçekçi Trump Amerikası var artık.
9. Kıbrıs’a yapılan ABD-İsrail yığınağı, Türkiye’nin birkaç cephede birden tehitlerle karşı karşıya kalacağı bir döneme girmiştir. Suriye’nin kuzeyi, Kıbrıs ve Ege cepheleri birleşiktir. Bu cephelerde karşımızda ABD, İsrail ve Yunanistan birlikteler. İsrail Cumhurbaşkanı İzak Herzog’un Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni ziyaret etmesini gözden kaçırmayalım. Bu hamlenin İsrail’in “Kürdistan” için bastırdığı bir dönemde gelmesi anlamlı. Kıbrıs cephesi, Suriye’nin kuzeyinden bağımsız değil. PKK elebaşlarından Duran Kalkan da iki ay önce “Dananın kuyruğu Kıbrıs'ta kopacak.” demiş, savaşın merkezinde Türkiye’nin olacağını söylemişti. ABD’nin Dedeağaç’tan başlayarak Girit’e, Kıbrıs’a ve oradan Suriye’nin kuzeyine uzanan üslerinin hedefi ne Ege adaları ne de enerji kaynakları... Kürdistan planı içinde ABD, İsrail ve Yunanistan birlikteler. Yani Kıbrıs cephesi de Kürdistan için, Ege cephesi de Kürdistan için… Bu cephede yalnız kalamayız. Bu yüzden Rusya’nın, İran’ın, Çin’in dostluğu Türkiye için çok önemlidir.
10. Trump’ın bütün ekibi şahindir. Trump’ın Ortadoğu politikalarına yön verecek olan Morgan Ortagus’un geçmişi, gelecek hakkında ipuçları veriyor. Ortagus, Kürdistan’ın hararetli bir savunucusu, İsrail Lobisi’nin kıdemli elemanı. Atlantik Konseyi’ne danışmanlık yapan Ortagus, Avrasya karşıtlığıyla öne çıkıyor. Yani Trump’a bel bağlayan “Kürdistan”a komşu olur.
11. Trump, İsrail’in topraklarını büyütme hedefini ilan etmiştir. Netanyahu da, “Trump’la birlikte Ortadoğu’da haritayı yeniden çizebiliriz” demektedir. İsrail nereye büyüyecek? Filistin’e, Suriye’ye, Ürdün’e büyüyecek. Suriye’de “İkinci İsrail” girişimleri bununla ilgilidir. Türkiye’nin gözü Suriye’nin kuzeyinde, Filistin’de ve Kıbrıs’ta olmalı.
Özetle, PKK devleti Trump’ın Doğu Akdeniz merkezli siyasetlerine yarar.
***
Kapalıçarşı’da film gibi kara para trafiği…
DİLEK GÜNGÖR-SABAH
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bir süredir önemli dosyalara el atıyor. Özellikle de kara para konusunda… Dün de büyük bir dosyanın kapağını araladı. Kapalıçarşı'yı kara para merkezi haline getirenlerle ilgili soruşturmada 37 şüpheli gözaltına alındı. 21 kişi aranıyor. İstanbul Emniyeti Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri ve MASAK tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınanlar arasında Kapalıçarşı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Fayik Özbey de var.
Peki şüpheliler parayı nasıl aklamış?
İşin bam teli de burası…
Anlatınca hak vereceksiniz. Resmen şüpheliler şeytana papucunu ters giydirecek türden bir operasyon yapmışlar…
İlk tespitlere göre, şüpheliler suç örgütü kurup, foreks dolandırıcılığı olarak bilinen yatırım vaadiyle bilişim sistemlerini kullanarak dolandırıcılık yapmışlar… Ve buradan elde ettikleri gelirleri kurdukları 93 paravan şirkete aktarmışlar… Onlarca şirket arasında paranın izini kaybettirmek için trafik yürütülmüş… Daha sonra da suç geliri Özbeyler'in sahibi olduğu Venüs Döviz'e aktarılmış. Paravan şirketlerden gelen suç geliri yasalmış gibi muhasebeleştirilip, kılıfına uydurulmuş…
Daha sonra da Venüs Döviz'den Özbey Şirketler Grubu'nun 8 şirketine gönderilmiş… Bu şirketler Fayik Özbey ile kardeşleri Hüsrev ve Seracettin Özbey'e ait…
Tabii, para trafiği bununla da bitmemiş…
Bu gelirin yurtdışına çıkarılması için de Serhan Mark Kohen'in sahibi olduğu Seral Polimer devreye girmiş… Para Kohen'in şirketine aktarıldıktan sonra kripto varlığa çevirmiş… Bu yolla da yurtdışına aktarılmış… (Küçük bir notu da ekleyeyim. Kohen sülalesini hepiniz tanırsınız. Serhan Mark Kohen o ailenin Türkiye'de polimer işi yapan üyelerinden biri… 2021'de Kohen'in kurduğu kripto bot sistemini yazmıştım… Arbitraj gelirlerinden paraya para demediğini de… Esasında Seral Polimer'in faaliyetleri izinsiz…)
***
Sanayiye zincir, faizcilere altın madalya mı?
Özgür Bayram Soylu-YENİ ŞAFAK
Faiz artırımıyla enflasyonu kontrol etme stratejisinin doğasında olan “acı” artık kendini fazlasıyla hissettiriyor. Borç ödeyen ama üretemeyen bir ekonomi modeli, 85 milyonluk bir nüfusla faizcilerin kölesi olduğu hissini güçlendirirken, bu durum hem vatandaşın hem de reel sektörün moralini bozuyor. Vatandaş, “Biz çalışıyoruz, onların serveti büyüyor”, “Zengin daha zengin, fakir daha fakir oluyor” düşüncesiyle belirsizlik içinde kaybolup gidiyor. “Ev alabilir miyim?” “Emekliliğimde rahat yaşayabilir miyim?” soruları, ekonomik sistemin kendi aleyhine işlediği algısını pekiştiriyor. Bu kırılmadıkça, huzursuzluk ve ekonomik karamsarlık devam ediyor. Sanayici ise bir yandan üretim, yatırım ve istihdam çarklarını döndürmeye çalışırken, diğer yandan artan finansman maliyetleri altında eziliyor. Faiz ödemeleri kazançlarının büyük bir kısmını yutuyor ve ticari kredilere erişim zorlaştıkça yatırımcılar büyümek için değil, borç çevirmek için finansman arıyor. Bir fabrikanın bacasından çıkan duman artık üretimin değil, finansman borçlarının dumanı gibi görünüyor. Sanayicinin en büyük sermayesi olan umut, faiz yükü altında her geçen gün tükeniyor.
Bizde “beklenen hep geç geliyor, geldiği zaman da insan başka yerlerde oluyor.”