Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul 15°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

MEDYANIN HALLERİ...Bilimi reytinge yem eden medya

Reytingi seven medyamız, bilim insanlarını birbirine çarpıştırıyor. Aydınlık dışında çözüm getiren yok. Felaket tellallığı var. Bilimi reytinge yem eden medya da bir millî güvenlik sorunudur. Deprem bilim kurulu aktif çalışmalı, kamuoyu tek bir elden bilgilendirilmelidir.

MEDYANIN HALLERİ...Bilimi reytinge yem eden medya
A+ A-
NADİR TEMELOĞLI

Bilimi reytinge yem eden medya

Rahmetli yazarımız Levent Kırca’nın skeci yeniden gündem oldu. Kırca, “Fay canına” skecinde uzmanların her birinin farklı söylemlerinin halk üzerindeki etkisini anlatıyordu. Biri olumsuz bir şey söyleyince insanlar panikliyor, biri olumlu bir şey söyleyince rahatlıyordu.
Şu anki durum tam 25 seneki ile aynı. Ekranlarda uzmanlar, her biri farklı bir şey söylüyor. Duruma göre insanlar panikliyor, duruma göre rahatlıyor.
Bir durum farklı. Şimdi bilim insanları arasında kavga başladı.
Reytingi seven medyamız, bilim insanlarını birbirine çarpıştırıyor. Son olarak bu duruma Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan tepki gösterdi:
“Bu çok ayıp!
Değerli yurttaşlarım, sevgili arkadaşlar.
Bu habercilik değil!
Biraz önce SKYPE ile bağlandığım bir kanalın ana haberlerinden öğrendim ki, İTÜ’den çalışma arkadaşlarım olan Jeolog Prof. Dr. Naci Görür ve Jeolog Prof. Celal Şengör ile IÜC’dan Jeolog Prof. Dr. Şener Üşümezsoy arasında yakışıksız sürtüşme ile atışma başlamış. Bundan benim bilgim yoktu.
Ancak, haberci benim kimseyle bir tartışmam, sorunum olmamasına karşın benim de adımı bu üçlü arasına sıkıştırmış.
Haberi protesto edip yayından derhal ayrıldım.
Benim tek davam Türkiye ile yurttaşlarımın üstün çıkarlarıdır, JEOFİZİK Bilimidir.”
Bilim insanları arasında farklı görüşler var. Bu normal. Çünkü başka ekolleri temsil eden insanlar var. Burada sorumlu olan medya olmalıdır. Mal bulmuş mağribi gibi farklılıkları büyüterek, bilim insanları arasındaki tartışmaları körükleyerek sorumsuz davranmış oluyorlar.
Sorumlu yayıncılık, insanları paniğe sevk etmeden alınacak önlemleri konuşmak ve çözümleri aktarmaktır. Ama kanalları açıyoruz çözüm yok. Gazete manşetlerine bakıyoruz, “O tedirgin etti, bu felaket uyarısı yaptı…” Aydınlık dışında çözüm getiren yok. Felaket tellallığı var.
Bilimi reytinge yem eden medya da bir millî güvenlik sorunudur.
Bu durum panik havası yaratıyor. Paniği önlemek ve insanları çözüme ilerletmek merkezî planlama ve disiplinli toplumla olur.
Burada hükûmete, iletişim başkanlığına ve RTÜK’e de düşen görevler vardır.
Kovid-19 dönemi örnekti. Bilim Kurulu açıklamalar yapıyor, insanlar ona göre davranıyordu. Maalesef bir Afet Bakanlığımız yok. Ama bir deprem bilim kurulumuz var. Deprem bilim kurulu aktif çalışmalı, bu kurulun belirlediği ilkeler doğrultusunda yayınlar yapılmalı, kamuoyu tek bir elden bilgilendirilmelidir. Kafa karışıklığının önüne böyle geçilebilir.

***

Sırrı Süreyya’ya suikast mi yapıldı?

MELİH ALTINOK-SABAH

Doğu Perinçek, Ulusal Kanal'da "Sayın Önder, kalp rahatsızlığı geçirdiği gün bizi ziyarete geldi. Daha önce randevu almıştı. Biz de ağırladık. O görüşmede, Kandil de açıkladığı için söylemekte çekince görmüyorum, yani Amerika ve İsrail'in bu sürece karşı olduğunu ve bu süreçte de aktif ön planda görevler yapan Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan'ı da Amerika ve İsrail'in öldürebileceğini bizzat Apo'nun kendilerine söylediğini ifade etti ki Kandil de onu doğruluyor" dedi.
Çözüm sürecinde Öcalan'ın benzer kaygıları istihbarat yetkilileriyle paylaştığını biliyorum. O yıllarda yazmıştım da.
Olmayacak iş değil.


***

Deprem, İstanbul ve ekonomi güvenliği

Levent Yılmaz-YENİ ŞAFAK

Hem KOSAM hem de URAK raporlarından yola çıkarak Marmara Bölgesi’nde büyük bir yıkıma neden olacak olası bir deprem felaketinin Türkiye ekonomisine de ağır hasarlar vereceğini öngörmek yanlış olmayacaktır.
Dahası ve belki de en önemlisi olası depremin neden olacağı yıkımın büyüklüğü belki de Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığına zarar verecek ekonomi güvenliği sorunlarına da neden olabilir. Türkiye’nin yetişmiş beyinlerinin ağırlıklı olarak yaşadığı Marmara Sanayi bölgesi aynı zamanda finans ve ihracatın da merkezi konumunda olduğu için olası bir afetin yıkım dışındaki dolaylı etkisi Türkiye’nin onlarca yıl boyunca katlanmak zorunda kalacağı ekonomik maliyetlere neden olabilir. Bu maliyetlerin de en riskli olanı Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığının tehlikeye girmesi olarak değerlendirilebilir.
Özetle yapılan bilimsel çalışmalar ve günlük hayat tecrübelerimiz olası bir Marmara depreminin çok ciddi bir ekonomi güvenliği sorununu da beraberinde getirebileceğine işaret ediyor. Bu bakımdan bölge şehirlerinin ivedilikle deprem dirençli hale getirilmesi meselesi ertelenmemesi gereken bir konu olarak karşımızda duruyor. Ancak biz her konuda olduğu gibi bu konuyu da sadece yaşanan sorunun ardından kısa bir süre gündemimize alıyor sonra unutuyoruz.

***

Depremde de kutuplaştık!..

TUNCA BELGİN-MİLLİYET

Kısacası; deprem konusunda yine yanlış tartışmalar içerisindeyiz. Hangisi doğru gibisinden saçma bir kutuplaşmanın da korku ve paniği önleme anlamında kimseye yararı yok. Artık anlık rahatlamalarla durumu geçiştirmek yerine deprem gerçeğiyle yaşamaya odaklanmak daha doğru. Ki bu konuda neler yapılması gerektiği yapı stoku ve kentleşme için de belli, insanları bilinçlendirme açısından da belli... Denilenler yapılsaydı korku, panik anlamsızdı... Tesadüfen insanlar ölürdü. Çünkü dünyada bunun çok örnekleri var. Deprem öncesi gerekli önlemleri alanlar deprem geldiği zaman minimum hasarla onu atlatıyorlar. Mesela Japonya’da, birçok Uzakdoğu ülkesinde bu işi ciddi bir şekilde yapıyorlar, ABD-Kaliforniya’da da öyle. İnsanlar tesadüfen ölüyor. Eğer İstanbul gereken ciddiyette önlemleri almış olsaydı bugün depremden niye korkulsun ki? Bu sadece İstanbul değil, Türkiye’deki bütün deprem kuşakları için geçerli. Korkunun, paniğin nedeni ciddiye almamak yani?..

***

Milli değerlerden bu kadar mı koptunuz?

YÜKSEL AYTUĞ-SABAH

Olacak şey değil. CHP'li Balıkesir Altıeylül Belediyesi'nin sözde 23 Nisan kutlamasında genç bir kıza direk dansı yaptırdılar.
"Direk dansı nedir?" diye soracak olursanız, gece kulüplerine ekstra erkek müşteri kazandırmak için yapılan cinsel içerikli bir garip gösteri.
CHP'nin her zorda kaldığında gölgesine sığındığı büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün kemiklerini sızlatacak bu görüntü, aslında Atatürk'ün kurduğu partinin kimlik ve milliyet olarak nasıl dejenere olduğunun üzüntü veren, acınılası bir kanıtıdır. Aslında spor salonlarını twerk (popo sallama dansı) kursu için kiralamakta sakınca görmeyen bir belediyecilik anlayışından da farklı bir tavır beklenmezdi ya neyse...
Bu arada bir çift lafım da okul yöneticilerine:
23 Nisan kutlamaları giderek pop/ dans şovlarından ibaret kalıyor. Kızımın okulu da dahil olmak üzere son birkaç yıldır izlediğim kutlamalarda "milli ruh kaybına" şahit oluyorum. Korolar hep pop müzik şarkıları seslendiriyor. Dans denilince akla yine yabancı kliplere egemen olan abuk sabuk figürler geliyor. 23 Nisan kutlaması diye içinde sürekli "Haleluya" geçen şarkılar eşliğinde dans eden minikler görmüşlüğüm bile var. Oysa kültürümüz folklor, tarihimiz zaferlerle dolu. Yok mu şöyle 23 Nisan'a yaraşacak bir piyes, milli duyguları şahlandıracak bir halk oyunu sahnelemeyi akıl edecek okul yöneticisi?
Bizdeki kadar yabancı şarkı ve dans, ABD'nin 4 Temmuz kutlamalarında bile yok vallahi!..

Naci görür Celal Şengör Şener Üşümezsoy Ahmet Ercan