MEDYANIN HALLERİ...Sistem partilerinden bu yüzden kurtulmalıyız
Adıyaman'da depremzedeleri şov malzemesi yaptılar. Henüz acıları taze olan insanları sahneye çıkardılar, lütuf gibi anahtar verdiler. Maddi destek sağlayan iş adamları tek tek kürsüde boy gösterdi, plaket aldı.

6 Şubat’ın üzerinden iki yıl geçti.
Bugün yine Ege’deki hareketlilik nedeniyle gündemimize girdi deprem.
Kandilli Deprem Araştırma Enstitüsü, Ege'deki Santorini-Amorgos fay hattının büyük yıkıcı deprem potansiyele sahip olduğunu bildirdi.
Evet, daha iki yıl önce yitirdiğimiz 53 bin insanımızın acısı taze.
Daha yıkılan kentler ayağa tam anlamıyla kaldırılabilmiş değil.
Hâlâ 652 bin insan konteynerlerde yaşıyor.
Hâlâ barınma, altyapı, iş, eğitim sorunları sürüyor.
Deprem bölgelerindeki vatandaşlarımızın psikolojisi tam anlamıyla düzelmiş değil. Uyuşturucu madde kullanımında artış var.
Peki iki yıl sonra ne yapılıyor? Sadece şov.
Maalesef bir günde 53 bin insanımızı kaybettiğimiz 6 Şubat depremi anmaları bu yıl şova ve polemiğe dönüştü.
Hem iktidar hem de belediyelere sahip olan muhalefet tarafından.
Adıyaman'da depremzedeleri şov malzemesi yaptılar. Henüz acıları taze olan insanları sahneye çıkardılar, lütuf gibi anahtar verdiler. Maddi destek sağlayan iş adamları tek tek kürsüde boy gösterdi, plaket aldı.
Hepsiyle esnaf muhabbeti yaptılar. Mehmet Cengiz’e ‘Sen az verdin bak, artır onu’ falan dendi... Kurdele kesmeli hastane açılışları, videolar, her kanalda canlı yayın, arkada yüksek sesli müzik...
Bakan depremzedeye anahtar verirken “talihli” diye bahsediyor. Şans topu çekiyor sanki! Talihi o acıları yaşayan insanlara sorun! Bu sözler bizim bile yüzümüzü kızarttı…
Maalesef Cumhurbaşkanı Erdoğan, depremde iki evladını kaybeden anneye, “Rabbim cennetinde buluştursun inşallah. Ne kadar güzel dua ettim sana ya! Evet. 3+1 daire.” diye seslendi. Hiçbir devlet başkanına yakışıyor mu bu tavır?
Ekrem İmamoğlu da öyleydi. Avcılar’da inşaat önlüğü giydi riskli bina yıkımı yaptı. Hükûmeti eleştirdi. Ak Parti’nin deprem vergileriyle yol yaptığını söyledi. Doğrudur. Fakat kendi ne yaptı? İmamoğlu’nun yönettiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi, yüzde 5’lik deprem bütçesini yüzde 1’e düşürdü. Reklam bütçesini ise artırdı. Yani birbirlerinden bir farkı yok.
Uzağa gitmiyoruz. Aydınlık haber merkezinden bir örnek verelim.
Bir muhabir arkadaşımız 6 Şubat’tan sonra ücretsiz ev taraması için başvurdu.
İki yıl sonra geldiler. Evet iki yıl!
Onda da tarama yapamadılar. Çünkü bina tipini ölçecek bilgisayar sistemleri yokmuş.
Arkadaşımız ancak özel şirkete yüklü bir ödeme yaparsa evine baktırabilicek!
GERÇEKLER ORTADA
Şimdi okurumuza Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un 6 Şubat Depremleri Sempozyumu’nda verdiği bilgileri sunuyoruz:
“Bugün, özellikle İstanbul’umuzun yeni bir depremi kaldıracak gücü yoktur. Sadece İstanbul’un değil ülkemizin de maalesef böyle bir depremi kaldıracak gücü yoktur. İstanbul’daki 7.5 milyon konut ve işyerinin 1.5 milyonu yüksek risk altındadır. Ne yazık ki milyonlarca İstanbullu kardeşimiz tıpkı Konya’daki bina gibi her an yıkılacak 600 bin evde oturmaktadır.”
Evet, gerçekler bunlar!
53 bin insanımızın canını afet değil, serbest piyasacılık aldı.
Neoliberalizm aldı.
6 Şubat’ta enkaz altında bu sistem kaldı.
İnsanımızı piyasanın insafına bırakamayız.
Bakan da belirtiyor. İnsanlarımız beton tabutlarda yaşıyor.
Maalesef serbest piyasa batağındaki Cumhur İttifakı da başını CHP’nin çektiği yıkıcı muhalefet de Türkiye’yi yeni felaketlere hazırlayamaz ve altından kalkamaz.
Türkiye'nin, insanları ölmeden önce düşünecek, enkaz altında kalmadan önce güvenle barındıracak, para değil, insanı odağa alacak yeni bir sisteme ihtiyacı var.
Türkiye’nin bakanları umutsuz olabilir ama Türkiye’nin devrimcileri umutsuz değil.
Türk milletini de umutsuzluğa kapılmamaya çağırıyoruz.
Milletimize sesleniyoruz:
Senin canını yok sayan sistem partilerine mahkûm değilsin.
Yanlış seçimlerle insanımızı, yaşlımızı, gencimizi, çocuğumuzu depreme değil, özel çıkarcılığa kurban veren bizleriz.
Türkiye’nin felaketlerin altından kalkacak devleti de, milleti de, gücü de, birikimi de var.
Öncü kuvveti olan Vatan Partisi var.
Mafya belediyeciliğinin gözü insanda değil, paradır.
Vatan Partisi mevcut mafya ve rant belediyeciliğine son vererek kamu felsefesini bayrak edinen depreme dayanıklı kentler inşa etmeyi hedefliyor.
Deprem felaketine yanıtımız; halkçı, kamucu, bağımsız ve Üretim Devrimi’ni başarmış bir Türkiye’yi kurmak olacak.