Moldova sandıkta kaybetti, Avrupa kazandı
Moldova seçimleri Batı destekli müdahalelerle iktidar partisi PAS’ın zaferiyle sonuçlandı. Seçim sürecinde muhalefete yönelik tutuklamalar, sansür, parti yasaklamaları ve sandık engellemeleri dikkat çekti.
“Moldova belki istihbaratın öngördüğü üzere birkaç ay içinde olmasa bile yakın gelecekte Rus-Batı kavgasının yeni savaş alanlarından biri olabilir. Bunun gerçekleşmemesi için bir kaç koşul bulunuyor. Bunlardan biri Moldova’da parlamento çoğunluğununun en azından savaş karşıtı ve tarafsızlık yanlısı bloklar tarafından domine edilmesi. İkinci olarak genellikle kırsalda ve Doğu tarafında etkili olan muhalefet güçlerinin şehirde de etkili hale gelmesi. (…) Ama muhalefetin polisiye yöntemlerle bastırılıp sindirilmesi ve seçimlerde PAS ve müttefiklerinin yüksek oylar alması halinde kaçınılmaz sona yaklaşılmış olacak. Bu senaryoda er y ada geç Rusya bu cepheden kışkırtılacak”
Temmuz ayındaki Moldova incelememizi bu satırlara bitirmiştik. Ve şimdi üç ay sonra Moldova bu senaryoya hiç olmadığı kadar yakın görünüyor. Bu açık denklemi herkes gibi Sandu iktidarı da görüyordu ve seçim kampanyalarının son dönemini bu iki ayaktaki faaliyetlerine ayırdılar. Sandu rejimi yönetimindeki Moldova’da “seçim kampanyası” diyince aklınıza ilk önce afişler, mitingler veya siyasi programlar değil dozu artırılan tutuklama, sansür, sabotaj ve medya operasyonları gelmeli. İktidar Ukrayna-Rusya savaşından beri daha çok kullanışlı hale gelen Rusya ajanlığı suçlamasını ülkenin reddedilemez bir gerçeği olan yolsuzluk ile birleştirerek gözüne kestirdiği muhalifleri yargı sopasıyla sindirmeye hız verdi. Tüm bunlara rağmen anketlere göre PAS için garanti bir meclis çoğunluğu yoktu. Avrupa için ise Moldova’da Sandu iktidarı demokrasiyle riske atılmayacak kadar önemliydi. Ve seçim günü geldi.
SEÇİM SÜRECİNDE NELER YAŞANDI?
Desteklediğiniz partiye oy vermek için sandığa gidiyor ve oyunuzu kullanıyorsunuz. Eve dönerken öğreniyorsunuz ki aslında öyle bir parti yokmuş! Bu seçimlerde Moldova seçmeni buna da şahit oldu. Moldova Mare partisi hakkındaki onun seçimlerden menedilmesi ile sonuçlanacak soruşturma seçim gününe kadar uzatıldı. Parti oy pusulalarında yer aldı. Seçim sürerken partinin menedildiği ve oyların geçersiz sayılacağı ilan edildi. Bunun sadece bir yargılama süresi tesadüfü olduğunu söylemek çok güç. Transdinyester’deki seçmenin büyük çoğunlukla muhalif partilere oy verdiği biliniyor. Hükümet seçime üç gün kala Transdinyester’deki sandıkları kaldırdığını ve nehrin bu tarafına taşıyacağını açıkladı. Yeni sandıkların yerleri de bir süre belirsizliğe bırakıldı. Ne hikmettir ki nehrin bir yakasını diğer yakasına bağlayan köprülerden biri güvenlik nedeniyle kapatılırken kalan 7’si de seçim günü “tamire” girdi ve uzun kuyruklar oluştu. Seçim biter bitmez ise köprülerdeki yapım çalışmaları sona erdi.
Moldova diasporasının seçimlerdeki oyun değiştiren etkisi bilinen bir gerçek. Bu seçimlerde de kaderi yine iktidar partisinin neredeyse ayaklarına kadar sandıklar götürülen seçmenleri değiştirdi. Rusya’da yaşayan 300 binin üzerinde sayıya ulaşan Moldova vatandaşları için sadece Moskova’da iki noktada sandıklar açıldı. Bunun yanında genellikle iktidar yanlısı seçmenin yaşadığı Avrupa kentlerinde ise farklı şehirlerde onlarca sandık açıldığını gördük. Hem yurtiçi hem de yurt dışındaki Batı destekli STK’lar da iktidar seçmeninin güçlü olduğu noktalarda oy vermeyi kolaylaştırıcı çalışmalar yürüttü. Gagauzya gibi iktidarın ancak %3.19 oy toplayabildiği bir bölgede ise yine karşımıza “teknik” ve “elektronik” arızalar ve uzun kuyruklar çıktı.
Öyle ki Moldova seçimlerindeki asıl görevleri Moldova’nın demokrasiye adanmışlığını kanıtlamak olan “uluslararası” gözlemci heyetlerde bile itiraz vardı. PACE heyeti başkanı Chris Said şöyle konuştu: "Seçmenlerin geniş bir seçim hakkı vardı, ancak kapsayıcılık zarar gördü: Son dakikada adayların kayıtlarının silinmesi ve Dinyester nehrinin sol yakasından gelen seçmenlerin karşılaştığı sürekli engeller bazılarının cesaretini kırmış olabilir. Tüm kurumları, gelecekteki seçimlerde her vatandaşın sesinin duyulması için çoğulculuğu ve eşit katılımı korumaya çağırıyoruz.”
AGİT heyetinden Paula Cardoso da şunları belirtiyordu: “Seçmenlerin aralarından seçim yapabilecekleri gerçek siyasi alternatifler olsa da adaylar için getirilen bazı yeni uygunluk şartları aşırı derecede zorlayıcı ve belirsizdi. Aynı zamanda, kampanyanın son günlerinde iki partinin uygun olmadığına dair karar, bu partilerin etkili bir çözüm yoluna başvurma hakkını sınırladı. Seçim anlaşmazlıkları genel olarak verimli bir şekilde ele alındı, ancak bazı mahkeme kararları, partilerin uygunluğunu etkileyen yeni mevzuata ilişkin farklı yorumlar ortaya koydu.”
Tabi ki 50 ülkeden gelen 415 gözlemcinin hapse atılıp sonu gelmez davalarla meşgul edilen muhalefet liderleri ve gazeteciler, sansürlenen onlarca kanal, gazete ve televizyon hakkında tek kelime ettiği yoktu. Yurtdışındaki sandıkların güvenliği ise tamamen muammaydı. En son Telegram’ın sahibi Pavel Durov’un da belirttiği üzere Moldova istihbaratı ve Fransız istihbaratı Durov’dan Moldova’daki muhalif medya kanallarını kapatmasını istemiş, kanalların bir kısmı kapatılsa da Telegram kuralları ile çelişmeyen sadece muhalif olan kanalları kapatmayı Durov kendi beyanına göre kabul etmemişti. Yani Avrupa tüm istihbarat ve sivil toplum araçlarıyla Sandu’nun kazanması için elinden geleni yaptı. Sonuç olarak PAS parlamento çoğunluğunu tesis etti.
SEÇİM SONUÇLARI NE GÖSTERİYOR?
%52,2 sandığa gitme oranıyla tamamlanan seçimlerde ülke içindeki oyların dağılımına göre muhalefetin toplam oyları %49’la iktidarın %44 olan oy oranını geçti. Yurtdışı sandıkları dahil edildiğinde ise iktidar oyları %50,2’ye yükseldi ve seçimi iktidar kazanmış oldu. Parlamentodaki 101 sandalyeden 55’ini iktidar partisi PAS alırken kalanına muhalif vekiller oturmuş oldu. Yurtdışında kullanılan 278 bin oyun sadece 4 bin 109’u Rusya’daki Moldova vatandaşları tarafından verildi. Geriye kalanın oylar ise Türkiye, Çin, Hindistan gibi ülkeler de olmakla beraber büyük çoğunluğunu Avrupa, ABD ve Kanada’da kullanıldı. Yani PAS’ın ortalama %80 oranında oy aldığı ülkeler.
Seçim sonuçları pek de anketlerin yansıttığı gibi olmadı. Yapılan onlarca anketin neredeyse hiçbirinde PAS’ın tek başına çoğunluğu alacağı görünmüyordu. Ama parlamentodaki sandalye sayısı azalsa da çoğunluğu korumayı başardı. En güçlü muhalefet bloğu olan Sosyalist &Komünist bloğun da sandalye sayısı azaldı ve diğer muhalefet partileri arasında dağıldı.
Seçimin gösterdikleri şöyle özetlenebilir. Sosyalist-Komünist blok geleneksel olarak Rusya’ya bağlı, ideolojik, ailevi ve dilsel bağlarını sürdüren seçmenini korusa da seçmenini çeşitlendirmede sorunlar yaşıyor. Kişinev Belediye Başkanı Ceban ve önceki başkanlık seçimlerinde aday olan Stoianoglo’nun liderlik ettiği Alternatif Blok yaklaşık yüzde %8 oy aldı. AB’ye girişi destekleyen bu bloğun ve Sosyalist & Komünist ittifak kadar sert Anti-AB pozisyonlar almamayı seçen diğer muhalif partilerin aldıkları oylar ülke içindeki muhalefetin hükümetin iddia ettiği üzere katıksız bir Rusya yandaşlığından ibaret olmadığını gösteriyor. Ancak muhalefetin bu parçalı durumu bir yandan da Batı sermayesini, NGO gücünü, yargı mekanizmalarını, ulusal basını ve Avrupa medyasını arkasına almış bir iktidara karşı koymak için dezavantajlar yaratıyor. Örneğin muhalefet partileri seçimin hemen sonrasında yapılan seçimin meşruluğunu sorgulayan protestolara bütün olarak katılmadı. Bu durum da protestoların ve iktidara itirazların sadece Rusya taraftarlarından meydana geldiğini iddia eden iktidar anlatısının kuvvetlenmesine yol açtı.
BATI MOLDOVA’YI RUSYA’DAN KURTARDI, ŞİMDİ MOLDOVA’YI BATI’DAN KİM KURTARACAK?
“Avrupa, "Moldova'nın Rusya'ya karşı savunulmasına" atıfta bulunarak müdahalesini açıkça kabul etti. Peki Moldova'yı, başkasının sırtından geçinmeye ve başkasının eliyle savaşmaya alışmış olan Avrupa'dan kim kurtaracak?".
Muhalif yasaklı siyasetçi eski Zafer Bloğu lideri İlan Şor’un bu sözlerini not düşmek önemli. Moldova’nın geleceği artık Avrupa’nın geleceği ile daha yakından ilişkili olacak. ABD’nin ve Avrupa’nın savaş yanlısı elitleri ve buradan büyük kazançlar bekleyensavaş sermayesi sıkıştıkça Moldova’nın AB üyeliği isteğini kullanarak onu Rusya’ya karşı daha “cesur” hamleler yapmaya zorlayabilirler. Bu riskler istihbarat raporlarına da yansımıştı. Fransa ve Moldova arasındaki artan askeri ve istihbari ilişkiler de Moldova’nın daha önce de bahsettiğimiz Ukraynalılaştırma sürecinin önemli belirtilerinden. 2024 Başkanlık ve 2025 Parlamento seçimleri bu adımlar için potansiyel tehditlerdi, şimdi bunların üstünden atlanmış gözüküyor. Yani Sandu ve ekibi artık bu doğrultuda daha rahat hareket edebilecek. Ancak hükümet seçimi kazanarak AB çıkarlarını sağlamlaştırmak dışında bir şey çözmüş değil. Moldova seçimleri AB-Rusya savaşı heyulası altında geçip gitti. Gittikçe artan iç-dış borç sarmalı, halının altına süpürülen enerji krizi, hayat pahalılığı, emeklilerin acınacak durumu, çalışabilecek nüfusun işsizlik ve göç ile üretimden uzaklaşması gibi meseleler ise hala Moldovalıların omuzlarında.