06 Mayıs 2024 Pazartesi
İstanbul 11°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Neoliberal liderlere gelecekte yer yok

Ali Rıza Taşdelen

Ali Rıza Taşdelen

Gazete Yazarı

A+ A-

Yeni bir dünyanın doğduğu, Atlantik cephesinin çökmenin ve çözülmenin eşiğine geldiği, buna karşılık üretimin, insanlığın ve paylaşımın merkezi olan Asya Çağı’nın başladığı koronavirüs salgınından çok önce yazılıp çizilmeye başlanmıştı.

ABD emperyalizminin dünyaya attığı küreselleşme kazığının acısını bugün milyonlarca insan çekiyor, on binlercesi canını veriyor.

Bugün yaşanan Kovid-19 salgını sadece can almıyor aynı zamanda yara bere içinde olan neoliberal sistemi de derinden sarsıyor.

Emperyalist/kapitalist ülkelerin ekonomileri durgunlaşıyor, küçülüyor ve çökmenin eşiğine doğru hızla ilerliyor.

Son 15 yıldır, insanlık bu küresel emperyalist sistemin neoliberal politikalarının iflas ettiğini konuşuyordu.

2000’li yıllarda bu sistemin saldırısına uğrayan sosyal güvenlik ve sağlık sektörüne karşı başkaldırılar Avrupa başkentlerini sallarken, sistemi derinden sarsan 2008 mali krizi yaşandı. Tüm dünya ekonomileri etkilenmişti ama en büyük darbeyi Batı ülkeleri yemişti.

2008 KRİZİ BİR DÖNEMİN SONU

Fransa Cumhurbaşkanlarından Nicolas Sarkozy’yi hepimiz hatırlarız. Fransa’yı ABD lokomotifinin arkasına vagon yapan, Atlantik’in Avrupa’daki has adamı ve neoliberalizmin şampiyonu Sarkozy. 2008 krizi patladığında Sarkozy çiçeği burnunda 4 aylık cumhurbaşkanıydı. Krizden bir yıl sonra Ağustos 2009’da Büyükelçiler Konferansında ilginç bir konuşma yapmıştı. Sarkozy ABD’nin Lehman Brothers bankasının batmasına seyirci kalmasını eleştiriyor, krizin yol açtığı sonuçları sıralıyor, mutlu küreselleşmenin son bulduğunu ve bir dönemin sona erdiğini söylüyordu. Uzun da olsa o konuşmadan bir bölümü buraya alalım:

“O gün dünya, finansal aktörlerin sorumluluk ruhuna körü körüne güvenen sonsuz bir deregülasyonun, hızlı kazancın karşı konulmaz cazibesinin önünde genel bir sorumsuzluğa yol açtığını kaydetti.

O gün dünya, spekülasyonlara dayanan, finans merkezleri arasındaki sınırsız rekabete dayanan belirli bir kapitalizmin, reel ekonomiyi ölümle tehdit ettiğini gördü.

O gün, piyasa oyuncularının çökmeden önce yasalarını uyguladığı, her şeyin spekülasyon konusu haline geldiği, piyasa değerleri gibi petrol ve buğday fiyatlarının birkaç ay içinde iki katına çıkabileceği ya da üç katına çıkabileceği bir küreselleşmenin sonu oldu.

Bugün, Devletler sorumlulukları karşısında kesinlikle yalnız kaldılar. Halbuki sadece devletler paniği durdurabilir ve güveni yeniden sağlayabilirdi… Kriz bir dönemin sonu demekti…”

HEPSİ LAFTA KALDI

Bu kriz ABD’nin, küreselleşmenin ve neoliberalizmin kriziydi. Krizin yükünü çalışan emekçi kesimlere yıktılar. Ekmeği küçülen, sosyal hakları tırpanlanan kötü bir emeklilik, eğitim ve sağlık sistemiyle karşı karşıya bırakılan emekçilerin üzerine yıktılar bu yükü.

Krizden çıkış yolu olarak hegemonyacı bir politika izlediler. Sarkozy ile başlayan Libya ve Suriye saldırılarına sonraki Cumhurbaşkanı Hollande Afrika ülkelerini de ekleyerek emperyalist saldırılarını sürdürdüler. İkisinin karışımı olan Emmanuel Macron da neoliberal politikalarda ısrar etti. Sarı Yelekliler artık bu yükü kaldıramayan Fransa’nın alt kesimlerinin sözcüsü oldu, öncü gücü oldu ve Macron iktidarına baş kaldırdı. Ve arkasından Sendikaların emeklilik reformuna karşı eylemleri ve genel grevleri başladı.

Böyle bir iklimde koronavirüs salgınına yakalandı. Ama bu salgına karşı koyacak araçlar aşınmış, stoklar erimiş ve personelin sayısı azaltılmıştı.

SALGIN SONRASI BATI

Fransız bakanlardan biri Le Parisien gazetesine Macron’un salgın sonrası için bir hazırlık yaptığı, bunun için bir ekip oluşturduğu ve bu ekibin Macron’a salgın sonrası yapacağı konuşma metnini hazırladığını ve bu konuşmanın Fransa’nın Milli günü olan 14 Temmuz’da yapacağını sızdırmış.

Le Parisien’e göre bu konuşma “evde kalma” nın ve kısmı dışarı çıkma yasağının son bulduğunu ve “yeni bir dönemin başladığının” ilanı olacakmış. Bu konuşma şunları içerecekmiş: “refah devletinin ve ekonominin korunması, sosyal eşitsizliklerle mücadele, satın alma gücünü yükseltme, ekolojik bir “Yeşil Anlaşma” yapılması ve sağlık sisteminin acil modernizasyonu” ve bir de “zenginlerin başkanı” klişesinden kurtulmak! Bunu okuyunca Sarkozy’nin 2009’da yaptığı konuşma aklıma geldi.

Salgın sonrası farklı bir dünya olacağı çoğunluğun düşüncesi. Ama buradan Batı’nın yeni bir toplumsal yapıya dönüşeceği gibi bir sonuç çıkarmak ve bu dönüşümü de Macron gibi, Merkel gibi ve Trump gibi neoliberalizmin temsilcilerinden beklemek saflık olur. Ama yeni dönemde devletin ve kamu hizmetlerinin önemli bir mesafe kaydedeceğini, bunun da öyle bu neoliberal liderlerin lütfuyla değil halkın mücadelesiyle olacağını da belirtelim. Kapitalizm sırtındaki bu vahşi neoliberal kabuktan kurtulduğu ölçüde ve ehlîleşerek bir süre daha ayakta kalabilecektir.