Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul 17°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Orman içlerine yanmaz ağaç dikelim!

Prof. Dr. Ali Demirsoy ile orman yangınlarını konuştuk. Kapsamlı çözümler önerdi. En dikkat çekeni 'sekoya' dikimi oldu: Araya bantlar halinde meşe veya yanmaz ağaç dediğimiz sekoya ağacı dikeceksiniz. Yüzlerce dereceye tahammül ediyor. Kabukları yanmıyor. 400 metreden itibaren Anadolu’da yetişir.

Orman içlerine yanmaz ağaç dikelim!
MEHMET ŞENEL

Prof. Dr. Ali Demirsoy’u biyolojinin duayeni, ülkemizde evrim teorisinin bilgesi olarak tanıyoruz. Onun çok bilinmeyen yönü jeoloji tahsili ve çevreciliği.

Kuzey Kutbu’na giden belki ilk Türk. “1966 yılından bu yana gittikçe artan bir bilinçle, özellikle de 1980’den sonra, iklim değişikliği ve çevre konularında çok hassas” olduğunu söylüyor. İzlanda’da ve Grönland’da 52 bilim insanıyla çeşitli araştırmalar yapmış, yine Türkiye’deki bütün dağlara çıkmış, buzullar konusunda araştırma yapmış… Küresel ısınma ile ilgili, ‘Sonun Başlangıcı 2035’ adlı kitabının beşinci baskısı matbaada. “O kitapta nelerin olacağını yazdım. Başlangıçta, benim yazdıklarım hayal gibi göründü. Fakat şu anda o kitapta yazılı olanların hepsi çıkıyor.” dedi.

Prof. Dr. Demirsoy ile orman yangınlarını konuştuk.

Orman içlerine yanmaz ağaç dikelim! - Resim : 1

■ Türkiye yanıyor. Yangınların artmasının sebebi nedir?

Dünyada da sorun. Dünyayı kurtaracak halde değiliz ama Türkiye’de bazı önlemler alarak bu işi biraz hafifletmek mümkün. Türkiye’yi çok büyük tehlikeler bekliyor: başta orman yangını, susuzluk, heyelan, yağmur, su yıkımları vb. Buna bağlı olarak da parazitlerin gelmesi, yeni hastalıkların çıkması ve yayılması.
Hep bunlar küresel ısınmaya bağlı felaketler. Bu felaketlerden etkilenecek ülkeler arasında Pakistan da bulunuyor, Hindistan, İran, Yunanistan, İspanya, İtalya da bulunuyor. Bunların hepsi topun ağzında. Çok ağır sorunlar yaşayacağız. Çünkü iklim 500 kilometre yukarı doğru kayıyor. Yani şu anda sahradaki, diyelim çöl iklimi bir anlamda yukarıya doğru kayıyor. Bir anda kayıyor. Önceden tedbirini alabiliriz.

‘KIZILÇAM YANSA DA BİR ŞEY OLMAZ’ DEMEK ÇOK DOĞRU DEĞİL

Orman yangınlarına gelince, tabii hükûmet muhtemelen çabalıyor. Herkes ormanın yanmasına üzülür. Bunu kabul etmek lazım. Ancak böyle üzülmeyle bu işi engelleyemeyiz. Bir defa en çok yanan bir çam
türünü kullanıyoruz: Pinus brutia dediğimiz kızılçam. Yazın iki tane çakmak taşını birbirine vursan, çıkan kıvılcımdan yanar. Kızılçam yandığı zaman tohumları çok daha gür gelişebilir, doğru. Ancak kızılçam gelişinceye kadar eğer oraya maki yerleşirse, kızılçam büyümez. Makinin temizlenmesi
lazım, yapmazsanız ormanı kaybedersiniz. Makiyi temizlerseniz orman tekrar kendini kurtarabilir ama yine de çok önemli bir şey kaybediyorsunuz. Odunu kaybediyorsunuz, keresteyi kaybediyorsunuz, bir de oksijeni kaybediyorsunuz. Bir de toprağı tutan kökleri kaybediyorsunuz. Bir de onun içerisinde yaşayan binlerce çeşit hayvanı kaybediyorsunuz. Dolayısıyla ‘Kızılçam yansa da bir şey olmaz!’ demek çok doğru değil.

Orman içlerine yanmaz ağaç dikelim! - Resim : 2

YANGINLA MÜCADELEDE DE NEFES ALMA YERİ OLUŞTURUR

Örneğin araya bantlar halinde meşe veya yanmaz ağaç dediğimiz sekoya ağacı dikeceksiniz. Dört yüz metre yüksekliğe kadar sekoya ağacı diktiğiniz zaman, sekoya ağacı yüzlerce dereceye tahammül ediyor. Kabukları yanmıyor.

■ Sekoya kereste olarak kullanılmaz mı?

Kullanılır. Üstelik sekoya 400 metreden itibaren Anadolu’da yetişir. Şu anda Anadolu’da yok. Ama Amerika’dan getirmek mümkün. Yüz metre yüksekliğe kadar ulaşabilir. 15-20 metre çapa da ulaşabilir. Yani o kadar muhteşem bir ağaç. Yangın sekoya ağacına geldiği zaman, yangınla mücadele edenler için bir nefes alma yeri oluşturur.

İLK OLARAK BİLİNÇLENDİRME LAZIM

Peki ne yapacağız? İlk olarak bilinçlendirme lazım. Depreme ve orman yangınlarına müdahale, orta eğitimde, hatta üniversitede belli zamanlarda mecburi bir ders olarak öğretilmeli. Sel, heyelan karşı nasıl davranacaksınız ve kiminle yapacaksınız? Bunu bilmemiz lazım. Belediyelerin, okulların, sosyal hizmetler bölümlerinin, mahallelerin, halkı senede bir veya iki defa eğitmesi
lazım. Mesela, yangın hortumları var. İki hortumun birbirine bağlanması nasıl olur? Yine hortumları birbirine bağlayan ağızlar çok yerde birbirine uymadığı için hortum bağlayamazlar, bunun da standartlaşması lazım.

Bu arada tatbikat yapılması lazım. Bir ormanda yangını nasıl söndürebilirsiniz? Ben kendi açımdan söyleyeyim. Gazi Paşa’da 1977 yılında orman yangını çıkmıştı. Ben de arabayla geçiyordum. Çok cesur, çok sağlam bir arkadaşımla beraber dedik ki yardım edelim. Gittik. Yangına yanaşamadım, ne söndürmesi, ne bir şey. Bu teknik bilgi isteyen bir şey. Nereden yangın devam ediyor? Nasıl ediyor? Onu bileceksiniz. Nereden yanaşacaksınız? Neresine sıkacaksınız? Bunları her vatandaşın öğrenmesi lazım. Hem mahalledeki yangınlara karşı, hem otlakların yanmasına karşı, hem anızın yakılmasının önlenmesi açısından. Her birine farklı yaklaşım gerekir. Sadece eğitimle, bilinçlendirmeyle de olmaz.

ORMANI ORMAN TEŞKİLATI İŞLETMELİ

Bana göre, belki yetkililer kızar ama, Orman Teşkilatı ormanları çok yakın zamana kadar kendi işletebiliyor, kendi malı gibi gördüğü için gözü gibi bakıyordu. Kâr getiriyordu, kesiyordu, odun, kereste yapıp satıyordu. Özel şirketlere bıraktığın zaman orman işletmesinde çalışanlar da artık ormanı eskisi kadar sahiplenmiyor. Belki son zamanlarda daha bilinçli hareket etmiş olabilirler.

ELEKTRİK HATLARININ BAKIMI

Şimdi diğer önlemleri biliyoruz. Elektrik geçen hatların dibinin temizlenmesi. Türkiye artı 40 ile eksi 40 arasında değişen bir iklime sahip. Yani çok nadir, Sibirya ikliminden daha beter. Bu ne demektir? Kışın
eksi 40 olduğu için telleri çekiyor, kırıyor. Yazın da artı 40 olduğu için genişliyor. Bu
nedenle belli direkler arasında, siz yaz ve kış arasında bu telleri gerecek bir sistemin kurulmasını sağlamalısınız. Enerji dağıtan firmaların zaman zaman bu düzeltmeyi yapması lazım. Sözleşmelerde bunlar var, biliyorum.

Artı, bazı trafoların soğutma sistemi var. O biraz pahalı ama sözleşmelere konulmuş. Artı, belki yapılmıştır, bir kısmının yapıldığını biliyorum ama ormanların uygun yerine, herkesin ulaşabileceği, bilgi sahibi olacağı yerlere, kışın yağmur suyunu depolayacak 30-40-50 tonluk, toprağın içerisine gömülü plastik bazı depoların yapılması lazım. Hidratlı (yangın hortumunun bağlandığı vana) bir depo. Ne zaman ki yağmur oldu, sizin belediyede çalışanlarınız bunların yerini bilecek. Sadece yangın söndürücülerin değil belediyelerdeki iççilerin hepsi, temizlik işçisi, hatta memurlar, hatta bazı sivil savunmadaki kişiler. Yangın olduğunda her birini görevlendireceksin. ‘Sen hortumu taşıyacaksın, sen şunu sevk edeceksin…’ Herkesin yeri belli olacak. Yangın söndürecek kişilere nasıl söndüreceğini göstereceksin.

SENSÖRLERLE ORMANLAR İZLENMELİ

Kuleler önemli, doğru. Ama artık biraz pahalıya geliyor. Şimdi orada adam yaşayacak. Gece gündüz orada tutmak zorundasın. Şu anda özel aletlerle tarayıcılar var. Isı iki derece yükseldiği zaman hemen konum bildirilebiliyor. Ama bence artık uzaktan kod bildirme o kadar kolaylaştı ki bence ormanın değişik yerlerine, güneş ışığı ile çalışan, sıcaklık 80 dereceye çıktığı zaman konum bildiren bazı sensörler koyacaksınız. Gece veya gündüz şurada sıcaklık 60 veya 80 derece üzerine çıktığında kodu bildirdiği zaman oraya erkenden gidilmesi lazım.

UÇAK, HELİKOPTER SAYISI

Ama bütün bunların başında eğitim geliyor. Eğer siz halkınızı, köylünüzü bilgilendirmezseniz biz bunu hep yaşayacağız. Şimdi herkes şunu söylüyor: Efendim neden daha fazla uçak alınmadı, helikopter alınmadı? Alınabilir mi? Alınabilir. Gece görüşü alınabilir mi? Alınabilir. Ama bir yangına diyelim ondan fazla uçak gönderemezsiniz. Çünkü çarpışırlar. Dolayısıyla siz bin tane uçak alsanız dahi orman yangınını söndüremezsiniz. Veyahut da 500 tane helikopter. Sizin elinizde müdahale edecek helikopter sayısı 5, 10 ya da büyüklüğüne göre o civardadır. Hükümeti bu yönden eleştirmek doğru değil.

Ormanların yanlarındaki kurumuş çalıların en azından o bölgenin yöneticileri tarafından zaman zaman temizlenmesi lazım. İki, ben idareci olsam, yetkim olsa, şu andan itibaren, bakın şu andan itibaren mayıs ile ekim ayları arasında ormanın içerisinde mangal yapmayı yasaklarım.

Neden biliyor musunuz?

Küresel ısınmadan dolayı toprağın içerisindeki nem çok büyük ölçüde azaldı. Artı, havadaki nemlilik azaldı. Bu şu anlama geliyor: ‘Havada iki derecelik bir sıcaklık artışı ne fark eder?’ lafı doğru değildir. İki derecelik bir fark, yapacağı tahribatı beş misli artırmak demektir. Çünkü toprağın nemini aldığı gibi havanın nemini de düşürür, en küçük bir kıvılcım yangını başlatır. Tutuşma ısısını düşürmüş oluyor.

Ya da ormanların çevresine 3-5 metre eninde, bir yanmayan ağaç türünü veya zor yanan ağaç türünü, ormanı koruma açısından dikmek gerekiyor. Biz hepsini çam dike dike yaktık ormanlarımızı. Önümüzdeki yıllarda bu çok daha korkunç bir hal alacaktır.

EN İYİ ORMAN SÖNDÜRÜCÜ KÖYLÜDÜR

Orman içlerine yanmaz ağaç dikelim! - Resim : 3

Prof. Dr. Ali Demirsoy ile söyleşimizin son bölümüne Jeolog Dr. Eşref Atabey de katıldı:

■ Orman köylüsü de kalmadı.

ALİ DEMİRSOY: Eskiden orman köylüsü ormanı korurdu. Köylü yine var ama 65 yaşının üzerinde artık. Benim kendi kasabamda da öyle. Orman köylüsü ağaçları kesiyordu, oradan biraz para ediniyordu, ormana da gözü gibi bakıyordu. Ama şimdi ormanlar, kesme işi, dikme işi müteahhitlere verildi. Köylü artık ormanı kendi malı olarak kabul etmiyor. Oradan menfaat elde edemiyor, koruma arzusu da zayıfladı.”

ÜÇ 30 KURALI

EŞREF ATABEY: Hocam ben orman çocuğuyum. Eskiden bu kadar yangın olmazdı. Nüfus artınca
orman içlerine girişler, değişik faaliyetler arttı. Bir de turizm, bazı sabotajlar falan oldu. Orman köylüsü
dediğin gibi gençti, herhangi bir yangında hemen müdahale ediyorlardı. En iyi orman söndürücü köylüdür.
Çünkü orayı bilen, dağını, tepesini, yolunu, patikasını bilen, suyunu bilen, çeşmesini bilen, nereden ne
yapacağını bilen köylü. Son yangınlarda Köyceğiz'de köylüyü sokmadılar, yangın ne kadar büyüdü.
Dalaman’daki Göcek yangınında köylü tuttu yangının önünü, onlar söndürdü. İyi biliyorum ben çünkü benim akrabalarım orada. Yangınlarda üç 30 kuralı var. Nem 30'un altına düşerse, rüzgâr hızı ve sıcaklık
30'un üzerine çıkarsa, yangın olasılığı ortaya çıkar. Doğasında var.

ALİ DEMİRSOY: Ama kural olarak şunu ilk olarak yazalım: ormanlarda tamponlama bölgesinin yapılması, yanmayan ağaçların belli aralıklarla dikilmesi lazım ki oraya geldiği zaman en azından bir nefes alma veya tedbir alma şansımız olsun. Böyle silme orman işi artık tarihe karıştı. Bu, Akdeniz ülkelerinin hepsinde yapılması gereken bir şey.

‘YİNE BİRİ ADAMINI BULDU’

Halkta şöyle bir kanaat var, doğrudur, yanlıştır: Özellikle sahil bölgesinde bir yer yandığı zaman halk
diyor ki ‘Yine birisi adamını buldu. Burayı turizme açacaklar.’ Orman içerisinde site yapma artık yaygınlaştı. Bakıyorsun ormanın ortasında böyle bir maket kalemle çizilmiş gibi, kesilmiş gibi bir yer. Kimin, diye soruyorsunuz, ‘Ünlü bir gazetecinin villası da burada.’ diyor. Yani tanıdık, televizyonda olan birisi. Bunu güneydeki örneklerden gösterebiliriz. Ben çekmişim. Siz ne hakla bir ormanın içerisine bir site yerleştirme için izin vermişsiniz?

Ormancılar kızabilir ama bir kamu işletmesinin verdiği karar, yaptığı işlem ve geliri, farklı kurumlar tarafından kontrol edilmelidir. Niye? Eğer ormanın bir yerinin kesilmesine karar veren Orman Teşkilatı ise, o kesilen ağacı döner sermayeden satıyor ise ve gelirinin önemli bir kısmını da kendisi kullanıyorsa, siz ormanı kurtaramazsınız. Ormanın kesilmesine bir bilim kurulu karar vermeli. Ormanı kesen başka olur, gelirini başka bir kurum alır ve gerektiğinde o kurum o geliri pay eder. Eğer ormanın geliri sizin kurumunuza ve sizin kullanacağınız bir fona yatırılıyorsa, siz ormanı koruyamazsınız. Ormanın korunması, kesilmesi ve gelirlerin dağıtılması farklı kurumlar tarafından yapılmalıdır. Buna çok kızacaklar ama, yazık.

KÖYLÜNÜN KULLANIMINA VERİLMELİ

EŞREF ATABEY: Orman köylüsüne ormanların belli alanları tahsis edilmeli.

ALİ DEMİRSOY: Ormanın bütün kesimi, köylünün kullanımına verilmeli. Diyelim ki siz kestiniz, tomruk elde ediyorsunuz. Orman köylüsüne yüzde 50 indirim yapmalı, bir de yevmiyesini vermeli.

EŞREF ATABEY: Eskiden vardı.

ALİ DEMİRSOY: Kışın köylünün parke, doğrama yapmasını sağlayacaksın. Yani köylünün işi ne? Oturup
o ağacı tahta hâline getirecek. Bilmiyor. 1 santim, 2 santim, 5 santim… Köylüye iş de bulacaksın.

EŞREF ATABEY: Bunu düşünmüşlerdi bir ara...

KÖY TEŞKİLATLARINI KAPATTILAR

Köylü kalmadı ki. Avrupa yırtındı ‘Büyükşehire geçin!’ diye. Köy hizmetlerini kaldır, dedi, kaldırdılar. Toprak-Su teşkilatını da kaldırdılar ki dünyada en kötü toprak, bizdedir. İki komşu köyün toprağı birbirinden farklıdır, her birine ayrı tahlil yapılmalıdır. Üçüncüsü Çayır-Mera teşkilatını kaldırdılar. Köylü için bu üçünün olmaması çok kötü oldu.

EŞREF ATABEY: Suları da zapt altına aldılar. Bütün kaynaklara birer hortum ve saat bağlandı şu anda tüm büyükşehirlerde.

ALİ DEMİRSOY: Aynen öyle. Bir tek hizmet götürdü, o da hepsine değil: efendim, çöpleri topluyorlar.

EŞREF ATABEY: Dağın başına çöp kovası koymuşlar. Yaban hayvanları şu anda susuz. Bak, Akdeniz, Marmara, Ege’de yaban hayvanları, kuşlar, su bulamıyor hocam. Hepsini aldılar.

Orman yangını Yangın