Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul 13°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘PTT de doğanın tanıtımına katkı yaptı’

Türkiye'de 81 ili gezmiş, 35 ülke görmüş, beş kıtada yağmur ormanlarından çöllere kadar çekim yapmış... Sayısını tam bilmiyor, milyon tane doğa fotoğrafı var... PTT, Prof. Dr. Ahmet Karataş’ın fotoğraflarından 25 kadarını pul olarak bastı. Son seri, beş yaban meyvesi

‘PTT de doğanın tanıtımına katkı yaptı’

Pul olarak yayınlanan son seride beş yaban meyvesinin fotoğrafı var.Mektuplaşma gurbetteki sevdiklerimizle en yaygın haberleşme aracıyken, Posta Telgraf Telefon sözcüklerinin baş harflerini taşıyan PTT biricik taşıma teşkilatıydı. Mektubu bir zarfa koyar, zarfın sol üst köşesine gönderenin, sağ alt köşesine alıcının adını, adresini yazardık. Sağ üst köşeye de PTT’nin basıp sattığı pullardan yapıştırılır, posta teşkilatındaki görevli, mektubun postaya verildiği tarihi içeren bir damga vururdu pulun üzerine… Telefon artık cebimizde. Telgraf tarih oldu. Yaygın olmasa bile mektup olgusu hâlâ var. Ancak artık pullara ilgi gösterenler, koleksiyoncular, pul koleksiyonculuğu yaşıyor. PTT, bastırdığı pullarla uluslararası yarışmalara da katılıyor.

Türk büyüklerinin, milli değerlerin ya da turistik mekanların pullara konu olduğuna sıkça tanık olduk, oluyoruz. Doğal hayattan fotoğrafların pul serisi halinde yayınlanması, son bir iki yıldır PTT’nin yaptığı yeni bir şey, iyi bir şey. O fotoğraflarda ünlü doğa bilimcimiz, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Biyoloji/Zooloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Karataş’ın imzası var.

PTT, Ahmet Karataş’ın Türkiye’nin dört bir yanında çektiği fotoğraflarla ‘yabani meyveler’ pul serisinin üçüncüsünü 11 Ağustos’ta yayımladı. Kır çiçekleri ve yabani meyveler dahil, daha önce yayımlanan serilerle birlikte Karataş’ın pul olarak basılan fotoğraflarının sayısı 25’i aştı.

Doğa fotoğraflarının pul serisi yapılmasının önemi nedir? Karataş, “PTT ‘bayrak ve paradan sonra en önemli milli değerimiz pul’ diyor. Doğa fotoğraflarının pul olarak basılması, toplumun dikkatini doğaya çekmek, doğanın korunması bilinci aşılamak açısından olumlu bir mesaj.” dedi ve şöyle sürdürdü:

‘PTT de doğanın tanıtımına katkı yaptı’ - Resim : 1
Pul olarak yayınlanan son seride beş yaban meyvesinin fotoğrafı var.

DOĞANIN TANITIMINA KATKI YAPIYOR

“Vatandaş doğayı tanımıyor. Doğada olmayı seviyor ama ayının yavrusunu sevmesi gibi seviyor. Atadan dededen gördüğü, avcılık. Doğaya zarar verdiğinin farkında bile değil.

“Arkadaşım Mehmet Hanay'ın güzel bir ifadesi var: Tanı, sev, koru. İnsanlar bilmediği şeyden korkuyor. Mesela annem için yılan, zarar veren bir hayvandır, halk arasında yaygın görüşe göre, gördüğün yerde öldüreceksin! Ama birçok yılanın zehirsiz olduğunu, onların doğaya ne kadar faydalı olduğunu, fare populasyonunu dengede tuttuğunu bildiğiniz zaman sevmeye başlıyorsunuz. Ondan sonra da koruyorsunuz. Ama farkında olmak lazım. Bir karınca yuvasından geçerken üstüne basmazsınız, hiçbir zararı olmadığını bilirsiniz. Hele çalışmalarını falan biraz izlediğinizde hayran kalırsınız…

“Bu pullar sayesinde doğamızda neler, ne güzel canlılar var, endemikler var, bunları bilmeye, tanımaya başlıyoruz, tanıdıkça sevip koruyoruz. PTT bu fotoğraflarla doğanın tanıtımına katkı yapıyor.”
Onlar, kırda gezintiye çıkmışken tesadüfen görüp fotoğrafladığımız şeyler gibi değil. Büyük bir emeğin, birikimin ürünü... Biz sorduk, Prof. Dr. Karataş yanıtladı:

TÜRKİYE’DEN BEŞ BİNİ AŞKIN TÜR

Belki kesin rakamı bilmiyorsunuzdur ama yaklaşık kaç fotoğrafınız var böyle?

Evet, kesin bilmiyorum ama bir milyonun üzerindedir. Tabii aynı hayvanın veya bitkinin değişik açılardan çekilmiş olanları da var. Tür olarak sadece Türkiye'den beş binden fazla tür var görüntülediklerim arasında. Dünyadakilerle beraber on binden fazla türü tespit edilmiş fotoğrafım var. Bunlar tanımlanmış olanlar. Bir de vakit bulup adını henüz tespit etmediklerim var. Özellikle küçük hayvanlar, omurgasızlar. Onları teşhis etmesi biraz zor, teker teker uzman arkadaşlara göstermem lazım. Onları sayarsak belki yirmi bin tür çıkar. Ama net olarak Türkiye'den beş binin üzerinde türün fotoğrafı var.

Kaç ülkeye gittiniz böyle?

35 kadar ülke gördüm, beş kıta. Avustralya ile Antarktika’ya gitmedim. Onun dışındaki kıtalarda yağmur ormanlarından çöllere kadar çekim yaptım. Türkiye'de 81 il. Komşu ülkelerin neredeyse hepsine gittim, Ermenistan hariç.

TEKRAR TEKRAR MESLEĞİMİ SEÇERDİM

Dünyaya bir daha gelseniz aynı mesleği mi seçerdiniz?

Mesleğimi tekrar tekrar seçerdim. İşim aynı zamanda hobim. Çektiğim fotoğrafları testlerde, sunumlarda, bilimsel makalelerde sıkça kullanıyorum. Gençlere de hep tavsiye ederim. Ancak Türkiye şartlarında biyolog olmak, doğa bilimcisi olmak ya da biraz daha genelleyelim, temel bilimci olmak zor. Temel bilim zaten bilimin kendisi. Fakültemizin adı Bilim Fakültesi (Faculty of Science) veya İstanbul Darülfünun, fenlerin, bilimlerin evi. Burada kastedilen zaten fizik, kimya, biyoloji, jeoloji, astronomi. Esas bilim dediğiniz bunlar.

Temel bilim dallarında çalışmak, birincisi istihdam anlamında zor. Oysa dünya genelinde en popüler meslekler. Bizde ne zaman değerimiz oluyor? Jeologların değeri büyük depremlerde anlaşılıyor. Kovid zamanı testlerde beş bin dolayında biyolog gönüllü çalışmıştı. Aaa, demek ki lazımmış, dendi. Oysa adı üzerinde temel bilimler. Temeli iyi olmayan bir binayı fazla yükseltemezsiniz. Tıptan mühendisliğe öteki alanların gelişmesi için temel ama ülkemizde yeterli değil.

‘PTT de doğanın tanıtımına katkı yaptı’ - Resim : 2
28 Mayıs'ta çıkan bu serideki alıç, endemik. Beypazarı, Nallıhan civarında yetişiyor, dünyada Türkiye’den başka bir yerde yok.

DEREDE BALIKLARIMIZ VARDI EVİMİZİN ÖNÜNDE BÖCEKLER…

Kaç yaşında karar verdiniz biyolog olmaya?

Kendimi bildim bileli yaşadığım ortamdı. Giresun'un bir köyünde büyüdüm, fındık bahçelerinin içinde. Evimizin önünde böcekler, derede balıklarımız vardı, kuşlar etrafta. Beş yaşlarında rahmetli anneannemle fındık bahçelerine giderdik. O iş yapar, ‘Oğlum bir ucundan tutsana’ der... Ben taşın altında böcek arar veya hemen aşağıdaki derede balıkları izlerdim. ‘Pölefesör mü olacaksın’ derdi bana anneannem… Daha sonra TRT'nin tek kanal olduğu zamanlarda, Kaptan Custo’yu izlerdik. Benim idolüm oydu, bir gün bunun gibi olacağım, derdim, herhalde 7-8 yaşında ancak vardım. O gün bugündür hep o yoldan gittim.

Mezun olduk, arkadaşlarımın neredeyse tamamı öğretmen oldu. O zaman atama derdi yoktu. Ben akademisyen olacağım dedim, öğretmenliğe başvuru yapmadım. Devletin, YÖK'ün, ilgili devlet kurumlarının temel bilimleri seçen öğrencileri yüksek düzeyde burslar vererek, iş garantisi sağlayarak teşvik etmesi lazım.

BÖLÜM ÖĞRENCİLERİ ESKİSİ KADAR ARAZİYİ GÖRMÜYOR

Herkes köyde yetişme şansına erişmiyor. Kentlerdeki çocukların doğayla buluşturulmasının, doğayı tanımalarının sağlanmasını da önerir misiniz?

Kesinlikle. Bizim köyde ilkokul yoktu, çok dik bir rampayı çıkıp her gün yan köye okula gider gelirdik. Beş sınıf ve A, B şubeler vardı, okul yetmiyordu, sabahçı öğlenci diye yarım gün ders görüyorduk, 150-200 tane öğrenci demektir bu. Şu an bir köyden 10 tane öğrenci çıkmıyor. 81 ili de gezdiğim için rahatlıkla söyleyebilirim, köyler boşaldı, çocuklar apartman çocuğu oldu. Kendi çocuklarım da buna dâhil. Canlıya dokunmak, uzaktan da olsa görmek yok. Geçen bir vatandaş gördüm, yanağına at sineği konmuş, karşısındaki kene diye bağırıyor, kocaman insan. Oysa bildiğiniz sinek.

‘PTT de doğanın tanıtımına katkı yaptı’ - Resim : 3

Artık doğa bilimleri öğrencileri eskisi kadar araziyi görmüyor. Biz birçok derste öğrencileri dışarıya, arazi uygulamasına çıkarıyoruz. Eskiden hemen her üniversitenin biyoloji bölümünden hocalar öğrencileri üç dört gün teknik gezi şekilde arazi çalışmasına götürürdü. Şimdi öğrenciyi götüremiyorsunuz. Fakültelerin otobüsleri vardı ama şimdi okullar kolay kolay size araç vermiyor. Eskisi gibi arazide uygulaması pek yapılamıyor. Birçok biyoloji kurumu, adını ‘moleküler biyoloji’ veya ‘biyoteknoloji’ yaptı. O klasik biyoloji eğitiminden uzaklaşan üniversitelerimiz var. ‘Bana bir doku parçası getirin, DNA’dan söyleyeyim size…’ yaklaşımı var. Maalesef o DNA ile her şey olmuyor. Arazide görmediğiniz müddetçe DNA testlerinde yanlış sonuçlara ulaşabiliyorsunuz. Laboratuvarda, iki aynı tür bireyi farklı tür diye tanıtabilirsiniz. Doğada görmek, tanımak, gözlemlemek bence şart.

YÖK ÖNCESİNDE TEMEL BİLİMLER

YÖK öncesinde biyoloji, jeolojiyle beraber anılırdı çok zaman. Mesela benim hocam Prof. Dr. Abidin Budak, tabii ilimler mezunu. Zooloji ile birlikte ikinci alan olarak jeoloji okumuş. En son bunlar ayrı branşlar oldu, hatta jeoloji temel bilim olmaktan çok mühendisliğe kayıyor. Jeoloji bilmeden iyi bir biyolog olamazsınız. İyi bir jeolog için, özellikle paleontoloji çalışanlar için zooloji bilmek, hatta botanik bilmek lazım.Biyoloji bilmeden tıp doktoru olamazsınız, hatta fizik kimyayı da çok iyi bilmeniz gerekiyor. Bunlar niye koparılmış birbirinden? Bence çok başarılı mezunlar yetişmiyor artık eskisi gibi. Biz fizik, biyoloji ve jeoloji eğitimi aldık.

Profesör Ali Demirsoy, biyolojinin yanı sıra jeoloji eğitimi de aldığını söylemişti bize verdiği röportajda...

Ali Hoca'yı 35 yıldır tanırım, birlikte ortak makalemiz, çalışmamız oldu... Benim hocam da kendisinden 1-2 yaş büyüktü, diplomaları ‘tabii ilimler’ diye geçiyor, doğa bilimleri mezunu. Biyolog, aynı zamanda jeolog onlar.

Türkiye'de niye bu kadar çok endemik var? Bunu açıklamanız için bir biyolog olarak jeolojiye de hâkim olmanız lazım.

PTT Doğa