Yandex
05 Aralık 2025 Cuma
İstanbul 17°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Şair Seyyit Nezir Yenibütün’ü anlattı: ‘Yeni Ortaçağ’a bayrak açtık’

Doktora tezi olarak onaylanan manifestoyla ilgili sorularımızı yanıtlayan Şair Seyyit Nezir, Yenibütün’ün postmodernizme ve Yeni Ortaçağ’a karşı bir tutum olduğunu söyledi. Nezir, paranın sultasını reddettiklerini dile getirdi.

Şair Seyyit Nezir Yenibütün’ü anlattı: ‘Yeni Ortaçağ’a bayrak açtık’

12 Eylül 1980’den sonra toplumcu bir akım olarak ortaya çıkan Yenibütüncülük, doktora tezi olarak onaylandı. Literatüre giren Yenibütün, edebiyatın yeni bir arayış içinde olduğu bugünlerde ayrıca tartışılmaya değer. 1988 yılında Broy dergisinde Yenibütün bildirisini yayımlayan isimlerden biri olan Şair Seyyit Nezir, sorularımızı yanıtladı.

Yeni Ortaçağ’a bayrak açtıklarını belirten Nezir, “Kapitalizm; bireyi, üretken ve yaratıcı özne yerine, tüketici ve tüketilen, nesneleşmiş varlık olarak gören postmodernizme köpürtülmüş hurafe söylemleriyle yaşamın her alanında etki olanakları sağladı.” ifadelerini kullandı.

‘YENİBÜTÜNCÜLER PARANIN SULTASINI REDDETTİ’

Nevriye Bozdemir’in Yenibütün şiir akımı üzerine yazdığı doktora tezi onaylandı. Böylelikle Yenibütün bir kez daha gündeme geldi. Araştırmacılar için akademik bir temel oluştu. Siz olayı bugünden nasıl tanımlarsınız?

Yeryüzünün tüm değerlerini paraya çevirme ve dünyayı tek bir zerre bırakmaksızın postmodern felsefe eşliğinde ele geçirme peşindeki kapitalizmin dijital donanımlı Yeni Ortaçağ safsatalarıyla insanlığı tarihin sonuna ikna etmeye yöneldiği süreçte bu tasarımın büyüsünü bozmak, tüketici her türlü saldırıyla çarpışmak gerekiyordu. Modern Türk şiiri; derin ve engin birikimiyle bu çarpışmayı üstlenecek kapsamda olanakları yapısında içeriyor. Bu öngörünün akademisyenlerce önemsenmesi olumlu ve ciddi bir gelişme...

Emeğin binlerce yıllık ürünü olan bireyin nesneye tutsak kılındığı vurgulanıyor bildiride. 1980 sonlarında küreselleşme sürecinde kapitalizme ve emperyalizme karşı önemli bir çıkış bu... Peki şiirsel anlamda nasıl bir yol izlediniz?

Kapitalizm her şeyi ele geçirmek, denetlemek istiyordu. Başta YKY olmak üzere banka sermayesi yayıncılık sektörüne dalıyorken, gitgide sanatçılar da böyle bir doğrultuya girdi; yazarlar, banka yayınevlerinin kapılarında sıra kapma derdine düştü. Kapitalizm; bireyi, üretken ve yaratıcı özne yerine, tüketici ve tüketilen, nesneleşmiş varlık olarak gören postmodernizme köpürtülmüş hurafe söylemleriyle yaşamın her alanında etki olanakları sağladı.

İnsanlığın bütün tarihsel birikimini tüketip onu içgüdüsel varlığa geri tıkmaya yönelen bir tutumla felsefe ve sanatın iyi niyeti Yeni Ortaçağ cehenneminin yollarını döşemekte kullanıldı. Bu koşullarda şiir, geleneksel gücünü ve yetisini hakikatin olanakları ve dil örgüsüyle geliştirmeliydi. İkinci Yeni'nin imge diyalektiği ile zenginleşen şiirde anlam savaşını geçmiş ve gelecek eğrisinde yansıtan ve dönüştüren taze ama kalıcı söylemlere taşımalıydı.

Kimi postmodern şairlerin şiirle diş fırçasını ya da kül tablasını türdeş tüketim nesnesi gören yaklaşımlarına gülüp geçilemezdi. Postmodern edebiyat, köletanrı dediğimiz paranın peşindeyken, Yenibütüncüler paranın insani değerler üzerindeki sultasını reddediyordu. Tam da bu nedenle, trajedisini yaşamadıkça bireyin yetkinleşemeyeceği savı bildirinin estetik bağlamda merkezine konuyor. Nitekim Melih Cevdet Anday, "insan büyüksün / ve sonsuz bir yüksün kendine" dizelerinin yer aldığı İnsanı Beyaz Kokusunda şiirini çok beğenmişti.

‘ŞİİRİN İDEOLOJİYİ İÇERMESİ KAÇINILMAZ BİR DURUM’

Peki gelenek doğrultusunun yitirmeden dilin öncü yorumu, öncü lirizm nasıl gerçekleşecekti?

Geleneğimizde modern şiire ilk işaret fişeğini yakan Şeyh Galip şöyle diyor: "Bir şu'lesi var ki şem'-i cânın / Fânûsuna sığmaz âsumânın." Bu beyitte, insanın büyüklüğünü dinsel ufukların çok ötesinde tanımlayan Galip, şunu da söylüyor: “Tarz-ı selefe tekaddüm ettim / Bir başka lügat tekellüm ettim.” Öncekilerin tarzıyla işe koyularak başka bir şiir dili yaratmak şiirin öz yapısında vardır. Lirizmin terk edilmekte oluşuna ya da yaşamsal özünden koparılışına karşı içerik-biçim diyalektiği Yenibütün'de anımsatılarak güçlü bir anlam savaşının dilde öncü girişimleri gereksindiği vurgulandı.

“Yenibütüncü şiir, politikayla barışık olmayan insanî politikleşmedir.” deniyor bildiride. Bugün şiir, insan ve politika nerede?

Şiirin içerden, yapısal olarak hem ideoloji hem söylem bağlamında öznellik ve dünya görüşünün mührünü içermesi kaçınılmaz. Yanılsanmış duyguları emek temalarıyla işleyen şiirler politik yoğunlaşma olarak küçümsendi, dahası slogan olarak nitelendi. Bu yanlışla savaşırken şiire dıştan dayatılan politik söylemlere kayıtsız kalınamazdı. Şiir gündelik siyasal konumları kendi ereğiyle ödeştiremez.

Şair Seyyit Nezir Yenibütün’ü anlattı: ‘Yeni Ortaçağ’a bayrak açtık’ - Resim : 1

Cemal Süreya da "Hepimiz Yenibütüncü'yüz" demişti

‘KAPİTALİZM İNSANI BİR SANİYE BİLE KENDİNE BIRAKMIYOR’

“Oysa insanî özün gereği, Amerika'nın keşfi değil, Hamlet'in yaratılmasıdır. Bilim ve teknik, insanî özün aracı; sanat, amacıdır.” Bu ifadelerin aslında bugün daha çok tartışılması gerekiyor. Özellikle dijitalleşmeyle birlikte... Yenibütün, Hamlet’i yaratma noktasında ne kadar etkili oldu ve olabilir mi?

Kapitalizm; dijital yöntem ve araçlar sayesinde insanı bir saniye kendine bırakmıyor. Şiirden geçtik, ne bir dostun selamı, ne sevgilinin attığı çiçek, ne de bir habere yer var artık. Varsa yoksa para... Bu egemenlik tarzıyla şiirin savaşması yeniden gündeme gelirken insansız şiir aracı olarak yapay zekâlar şiire de el attı. Yenibütün konuşuluyorsa izleri var demektir. Bu arada, Cemal Süreya'nın “Hepimiz Yenibütüncüyüz.” şiarı göz ardı edilmez. Süreya ne söylediğimizi derinden kavramıştı. Ama ne yazık ki o günlerde pek de herkesin yenibütüncü olma çabası yoktu. Bugünse hiç yok.

TYS, Hilmi Yavuz'u aklamak için öne çıkıyor; PEN, 2025 Yılın Şairi ödülünü Hilmi Yavuz'a veriyor. Oysa Hilmi Yavuz, Yenibütün'ün yoğun olarak tartışıldığı süreçte, daha 1980'lerin sonlarında postmodernizmi dünyayla eşzamanlı uyguladığını ilan ederken Türk şiirini de onarmakta olduğunu söylüyordu.

Gerçek şu ki, Veysel Çolak, o günlerden bugüne şiirin el değmedik meselesini bırakmadı; Ahmet Say'ın dediği gibi, hayatını böylesine şiire adamış bir başka şair yoktur. Erdoğan Alkan, onun Broy'daki yazılarında işlediği konuları ilgiyle izliyor; Cemal Süreya ve Attilâ İlhan'sa, “Veysel Çolak bu ay ne yazdı?” diye soruyorlardı. Şiirde girilmedik konu bırakmayan Veysel Çolak, gösteri merkezlerinin kapısına bile yanaşmamış, bu nedenle hep görmezden gelinmiştir.

Şiir Edebiyat