Sapmi…. ‘Her bir ilmeğin nefes aldığı yer’
Bugün Stockholm’de Modern Müze’de Same kökenli sanatçı Britta Marakatt-Labba’nın Sameleri anlatan, Same kültürünü tanıtan sergisindeyiz.
İğne, iplik ve kumaş sanatçının esas malzemeleri. Britta Marakatt-Labba zengin Same mitolojisiyle yoğrulmuş deneyimlerini, yaşamını, mücadelesini bu üç malzemeyle öyle bir işliyor ve Sapmi kültürüyle özdeşleştiriyor ki biz de her bir ilmeğin nefes aldığı yerde buluyoruz kendimizi. Sanatçının iğne ve iplik tutan eli kumaş üzerinde binlerce küçük iz bırakarak bazen düz dikiş, teyel, aplikasyon dikişi; bazen dolgulu nakışlar şeklinde öylesine uyumlu ilerliyor ve anlatmak istediklerini öylesine güzel ifade eden nakışlara dönüşüyor ki bu sergiden ayrılmak çok zor. Sanatçının hem Same dilinde “duodji” denilen ve nesillerden nesiller aktarılan somut ve somut olmayan kültürü ustalıkla bizlerle paylaştığını görmek hem de benliğini oluşturan binlerce yılık geleneğe saygısını görmek müthiş!
Britta Marakatt-Labba, nakışı, “yavaşlığın estetiği” olarak tanımlıyor. Her bir ilmeğin deneyimler ve yansımalar soluduğunu, hikayeler yarattığını, zaman ve mekânda bir yolculuk olduğunu belirtiyor. Yaklaşık elli yıldır nakış, grafik ve heykel çalışmaları yapan sanatçı eserlerinde Same kültürünü ve mücadelesini, tehlike altındaki doğayı, maddi ve manevi dünyayı yansıtıyor.
Serginin en önemli eserlerinden biri tam 24 metre uzunluğunda ve adı “Historja- Tarih” olan panoramik bir pano. Samelerin tarihinin, somut ve soyut kültürünün öyküsel bir anlatımla ilmek ilmek işlendiğini görüyoruz. Pano, Norveç’in arktik üniversitesi olan Tromsö Üniversitesi, Breiva yerleşkesi için ısmarlanmış.

MİTOLOJİYLE İÇ İÇE BİR TARİH
Pano soldan sağa doğru takip edilirse Same mitolojisinde çok önemli olan üç tanrıça ve bir dairenin içerisinde uyuyan 6 kişiyle başlıyor. Daire Sameler için önemli bir sembol. Kata(koota) olarak adlandırılan Samelerin çadırı da daire şeklinde bir taban üzerinde yükselen bir koni şeklinde. Tepede dumanın çıkışını sağlayan baca deliği gibi çadırın ortasındaki ateş yakılan ocak da daire şeklinde. Ocağın altındaki en sıcak yer “bereket-doğurganlık tanrıçası/Sarahkka” nın. Kadınların, çocukların, ren geyiklerinin koruyucusu tanrıça. Sarahkka’nın annesi Mattarahkka, en önemli ana tanrıça, kadınlara çocuk veriyor. Sarahkka’nın kız kardeşlerinden biri Uksahkka, kötülüklerin çadırın kapısından girmesini engellemek için kapının hemen yanında yatıyor. Diğer kız kardeşi Juoksahkka ise hem av tanrıçası hem de çadırın koruyucusu. O çadırın dışındaki ikinci dairede. Juoksahkka erkek çocuklarını koruyor. Anne kız yerine erkek bebek dilerse, henüz cenin halindeki bebeği erkek yapabiliyor. Same mitolojisinde erkek tanrılar yok! Birçok kadın tanrıça var ve kadın tanrıçalara akka ya da akkor deniliyor tıpkı Fin ve Uygur mitolojilerinde olduğu gibi.

ORMANDAN KIYIYA BİR GÖÇ ÖYKÜSÜ
Pano sağdan sola takip edilirse öykü bir ormanla başlıyor. Ormanda kırmızı başlıklarıyla işlenmiş küçücük kadınları ya da sadece başlıklarını ve başlarını görüyoruz. Tabii yukarda bahsettiğimiz üç tanrıça da orada. Kırmızı başlık, akıllı ve kendisinden önceki nesillerden gelen bilgileri doğru bir biçimde yöneten, onları kendisinden sonrakilere taşıyan kadınları betimliyor. Şapkaları özel. Ladjogahpir denilen bu kadın şapkaları 18.yy da şeytanın boynuzuna benzedikleri gerekçesiyle İsveç-Norveç devlet kilisesince yasaklanmış. Daha sonra ayıları, tilkileri, ren ve sığın geyiklerini görüyoruz. Same mitolojisinde her bir hayvanın özel yeri var. Tabiatın dengesi önemli. Öldürmek için değil ihtiyaç için hayvan öldürülüyor. Bir hayvanı öldürmeden önce ona teşekkür ediliyor. “Hayatını bana verdiğin, bana besin olduğun için sana teşekkür ederim” dedikten sonra canı alınıyor. Ren geyiklerinin arasında beyaz ren geyikleri var. Onlar büyülü bir dünyanın üyeleri. Sadece akıllı, geleneklerin taşıyıcısı ve doğaya saygılı insanlar beyaz ren geyiği sahibi olabiliyor.

GÖKYÜZÜNDEKİ YOL HARİTASI
● Ren geyiklerine bağlı oval kızaklarla Samelerin mevsimsel göçünü görüyoruz. Gökyüzü, yıldızlar, ay ve rüzgarlar tüm kâinat çok önemli. Göç ederken uçsuz bucaksız bir coğrafyada gökyüzüne, yıldızlara bakarak ilerliyorlar, yollarını ay ışığı aydınlatıyor, Samanyolu (Lodde raidaras)’na bakıp yol alıyorlar. Lodde raidaras Same dilinde Kuş Merdiveni demek, birçok Ural ve Türk boylarında da adı “Kuş Yolu”.
Panodaki göç deniz kıyısına doğru oluyor, tıpkı sanatçının ailesinin yaz aylarındaki göçü gibi. Sahildeki küçük ahşap kulübelerde kalıp balık tutuyorlar, kış için kurutuyorlar. Ren geyiklerinin gruplara ayrıldığını görüyoruz. Bu, yazın bol bol yemlenen ren geyiklerinin kışın yem azalınca doğadaki yemleri eşit miktarda yiyebilmesi için yapılıyor. Birbirinin hakkına saygı, ren geyiklerine, doğaya saygı Sameler için çok önemli.

ÜÇ DÜNYA İNANCI VE AHLAK
Sameler üç seviyede yaşadıklarına inanıyor. Yeryüzü, gökyüzü ve yerin altı. Yerin altı insanların bir aynası kabul ediliyor. Yeryüzünde nasılsan yer altında da öyle olacaksın. Bu dünyada dürüst olmalısın ki yer altında yerin olsun! İnsanlara haksızlık yapmayacaksın, hakkın olmayan hiçbir şeyi almayacaksın.
ULUSAL BELLEKTEKİ YARALAR: DİRENİŞLER
Panonun en heyecanlı yerlerinden birinde bir kilisenin yandığını ve yerlerde kanlar olduğunu görüyoruz. Bu Samelerin ulusal belleğinde yer etmiş bir yaraya işaret ediyor. Kautokeino direnişi. Kadınlar kırmızı şapkalarıyla ve ellerinde sopalarla bu direnişte en öndeler. Aslında yakılan kilise değil ama İsveç-Norveç devlet kilisesi Samelere karşı o kadar haksızlık yapmış ve onların canını o kadar yakmış ki Britta Marakatt-Labba kiliseyi sorumlu tutuyor yaşanan olaylardan.
Bir başka eserde yine bir direniş görüyoruz. Aslında bu serginin afişinde de kullanılan, müze koridorunda dev duvara boyanmış bir direniş. Alta direnişi. Britta Marakatt-Labba’nın bizzat katıldığı yine Samelerin ulusal bilincinde yer etmiş bir direniş. Bu kez de Norveç devleti direnişçilere tüm ülkedeki kolluk güçlerinin 1/10’ni göndererek müdahale etmiş. Polisler gelirken Britta Marakatt-Labba annesinin anlattığı kargaları hatırlamış. Sonra bu olayı iğne iplikle işlemiş. Sürü halinde gelen kargalar yere konar konmaz polis oluyor ve bu 600 polis direnişçileri zorla sürüklüyor.
Çevre, Kiruna madenleri, kirlenen sular, devlet yatırımları bahanesiyle hiçe sayılan, göç yolları kesilen ren geyikleri, Samelerin mitolojisi ve tanrıçaları. Britta Marakatt-Labba yurtdışında da sergiler açan önemli bir sanatçı, sabırla kullandığı nakış tekniğiyle anlattığı hikayeler hemen ziyaretçilerle bağ kuruyor. En önemlisi de direnme hakkını kutsarken kendi kültürüne sahip çıkıyor. Dilerim eserleri Türkiye’de de sergilenir.

1852 Kautokeino Direnişi
1800’lü yıllarda, Kuzey Norveç’teyiz. İsveçliler gibi Norveçlilerin de kuzeye, Same topraklarına yayıldığı, devlet teşvikiyle gelen yeni yerleşimcilerle Sameler arasındaki anlaşmazlıklar çoğaldığı dönemler. Samelerin haklarını arayamadığı, mahkemelerde de sorunlarını dinletip haklılıklarını kabul ettiremediği, tüm anlaşmazlıklarda devlet çarkının ve kilisenin Samelerin aleyhine işlediği zamanlar, sınır geçişleri dahil.
Madencilik yaygınlaştıkça Samelere ücret olarak verilen alkol ve yaşadıkları zorluklar, Sameleri kısa sürede alkol bağımlısı yapar. O dönemin kaynaklarında “dine duyarsız, batıl inanışlı, ahlaksız, cahil, kavgacı, dövüşken, küfürbaz” olarak bahsedilen Sameler, kuzeyin zorlu coğrafyasında değiş tokuş ekonomisiyle ayakta kalabilmektedir. Aldıkları her türlü gıdanın ve içkinin bedelini ödeyebilecek tek kaynakları balık, et, ren geyiği derileri ve gümüş, boynuz, deri el sanatlarıdır. Bu yüzden Norveçli ve İsveçli tüccarlar Samelere sert içki, kumaş, iğne iplik, tuz ve un satarken, Samelerden eti için ren geyiği, kürk ve balık almaktadırlar. Bedava içki karşılığı Samelerden düşük fiyattan aldıkları geyikler sadece tüccar ve esnafı değil, papazları ve diğer resmi görevlileri de doyurmaktadır.
LAESTADİUS: BİR DİNİ UYANIŞ VE REFORM HAREKETİ
Same kökenli papaz Lars Levi Laestadius, 1826 yılında henüz 26 yaşında İsveç tarafındaki Same bölgesi Karesuando’ya kilise papazı olarak atandığında alkol bağımlılığı yüzünden Samelerin her bakımdan fakirleştiğini, ekonomik ve ahlaki çöküş içinde olduğunu görür. Kiliseye ilgi duymayan Sameleri kazanmak için günahın lanetini ve cehennemin korkunçluğunu tiyatrovari bir üslupla anlatır. Same kültürüne uygun ögeler kullanarak hem Samelerin alkolle hesaplaşmasını sağlar hem de Sameleri dinle barıştırır. Şeytanın içkisi dediği alkolden tümüyle uzak kalanları gerçek Hıristiyan olarak niteler. Sameler arasında dinsel “Laestadius uyanışı” kuzeye özgü bir tarikat olarak yayılır.
Kısa sürede İsveç tarafındaki Karesuando kasabasında Sameleri kendi tarikatı etrafında toplayan Laestadius, tam karşısındaki Norveç tarafında da etkili olmaya başlar. Disiplin ve itaate, aileye önem verir. Hz. İsa’nın sırtının huş ağacı dallarıyla kırbaçlanması gibi o da disiplini sağlamak ve Sameleri doğru yola çekmek için tarikat üyelerinin sırtını kırbaçlar. Sameler arasında yayılan bu tarikat ve Samelerin içkiden arınması devlet kilisesinin hoşuna gitmez. Ama Laestadius tarikatı, 1800 yılları sonlarında Norveç, İsveç, Finlandiya’da Sameler ve yeni yerleşimciler arasında yayılır. Halen de kuzeyde etkilidir.
İSYAN: KAFATASLARIMIZI VERİN
Kasım 1852’de Norveç’te Kautokeino’da yaşayan Samelerin başı gelirlerini kaybeden tüccarlar ve papazlarla derttedir. Haksızlıklara uğrar ama hapse atılırlar, dövülürler. Sameler hep borçlu, hep haksızdır. Bir gün bıçak kemiğe dayanır. Çit sopalarını ellerine alan bir grup Same, tüccarın iş yerini basar, çıkan kavgada tüccar öldürülür, cesedi içerdeyken içki de sattığı iş yeri yakılır, bölgenin devlet yöneticisi dövülerek öldürülür, papaz ölesiye dövülür. Yakındaki köyden gelen Samelerle de kavga çıkar. İki Same öldürülür. İsveç-Norveç devleti olayın elebaşıları olarak görülen 32 kişiyi adil olmayan bir biçimde yargılar. Beş kişi idama mahkûm edilir, üç kişinin cezası ömür boyu hapis cezasına çevrilirken Aslak Jacobsen Haetta ve Mons Aslaksen Somby’ün ölüm cezaları, halkın gözü önünde boyunları balta ile koparılarak infaz edilir. Aslak Jacobsen Haetta ve Mons Aslaksen Somby’nin bedenleri mezarlığa gömülürken, kesilen kafaları ırk araştırmalarında kullanılmak üzere Oslo Üniversitesi Anatomi Enstitüsü’ne götürülür. Devlet ölüm ve ağır ceza alanların mallarına el koyar, açık artırmayla satar. Ceza alan dört kişi hapishanede ölür.
Sameler, 1970 yıllarında Norveç hükümetinden kafataslarının iadesini ister. Üniversite kabul etmez. Üstelik Aslak Jacobsen Haetta’nın kafatası depolarda bulunamaz. Daha sonra kafatasının Kopenhag’da olduğu ortaya çıkar. İki ülke arasında bir değiş tokuş yapılmış, Aslak Haetta’nın kafatası Danimarkalı ırk araştırmacılarının Grönland’dan getirdiği iki kafatasıyla değiştirilmiştir. 1997 yılında her iki Same’nin kafatası da iade edilir, mezarda vücutlarıyla buluşturulur.
1979 Alta isyanı
1968 yılında Norveç’te yapılacak olan yeni baraj yeri olarak Same topraklarındaki Alta -Kautokeino su yolu seçilir. Baraj gölü 18 km uzunluğunda olacak ve su 185 metreden dökülecektir. Sameler ren geyiklerinin göç yolları kapanacağı ve bu barajı kendi topraklarına ve kültürlerine karşı bir hareket olarak gördüğü için protesto ederler. Çevre örgütlerin de katıldığı protestolar 1970 ve 1980 yıllarında etkin olur. Sameler için önemi büyük Maze köyünün sular altında kalmasına karşı yapılan eylemler sonucu bu köy plandan çıkarılır ama protestolar devam eder. Yollar kapatılır. Eylemciler kendilerini iş makinalarına zincirler. Ekim 1980’de bir grup Same, Oslo’da meclis önüne Same çadırı kurar ve açlık grevi başlatır. Ocak 1981’de Norveç tarihindeki en büyük polis operasyonu yapılır. Norveç’in polis gücünün 1/10’u olan 600 polis, eylemcileri baraj bölgesinden zorla çıkarır. Norveç meclisi barajın yapılması kararını alır. Yargıtay kararın yasalara uygun olduğuna karar verince inşaat başlar. Baraj 1987’de açılır.
Bu baraj yapılana kadar Samelere karşı sert bir asimilasyon politikası yürüten Norveç’in tavrı biraz değişir ve Sameler lehine bazı adımlar atılır. Kuzey ülkelerinde Samelerin hakları konusuna ilgi artar ama Same topraklarında yeni madenler açılır, baskılar sürer. 1901’den bu yana “Nobel Barış Ödülü” dağıtan, başka devletlerin iç işlerine karışmaktan geri durmayan Norveç, Samelerin haklarını hiçe saymaya devam eder.