29 Nisan 2024 Pazartesi
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Sarıyer kaç milletvekili çıkartmalı?

Birleşik Krallık (BK) halk meclisinde 650 milletvekili var. Bu 650 vekilin her biri, belirli bir seçim bölgesini temsil ediyor. Yani BK'yı eşit nüfus olacak şekilde 650 parçaya böldüğünüzde her küçük parça bir adet milletvekilini parlamentoya gönderiyor.

Sarıyer kaç milletvekili çıkartmalı?
METİN AKGERMAN

Şimdi diyeceksiniz "Eee ne var bunda? Türkiye'de de böyle değil mi?" Hayır değil.

Misal ben ömrümün büyük kısmını Sarıyer'de geçirdim, oy verdim filan. Ama verdiğim oylar ile Sarıyer'den TBMM'ye hiç vekil gönderemedim. Neden? Çünkü Türkiye'de bir havuz sistemimiz var. İstanbul milletvekilliği diye bir olay var, bir torba gibi. Büyük parti liderleri o torbaya kimi koysa, ilk isimler TBMM'ye otomatik gidiyor. İstersen mahallenin delisini koy ister terörist köy ister sarı çizmeli Mehmet Ağa'yı koy, ister Beylikdüzü'nün derin cepli müteahhidini koy, fark etmez. Torbanın içine konan adamlar İstanbul'un bir kıyısı ile köşesi ile bağlantılı değil. Yani bizim zekâmız vekil seçmeye yetmediği için (!!!) parti büyüklerimiz (!) bizim için uygun gördükleri vekilleri, uygun gördükleri bağış bedelleri karşılığında torbaya atıyor, secim günü de birinci çinko, ikinci çinko, torbadan ne çıkarsa artık!

Oysa ne olmasını beklerdik? Sarıyer'in nüfusu 300 küsür bin. Her 150 bin nüfusu bir vekil temsil etse, Sarıyer'in iki tane vekili TBMM'ye gönderebilmesi gerekir. Misal Sarıyer'in ortasından bir çizgi çekip Sarıyer'i Kuzey ve Güney olarak ikiye bölelim. Güney Sarıyer "Sosyetik Sarıyer" olsun, Tarabya, Yeniköy filan. Kuzey Sarıyer'e de "Merkez Sarıyer" diyelim. Merkez Sarıyer'in seçtiği bir vekili ile Sosyetik Sarıyer'in seçtiği bir vekili TBMM'de olsa fena mı olur? TBMM'de Sarıyer vekilleri balıkçılık politikaları, gecekondulaşma sorunu, otopark sorunu, altyapı sorunları gibi Sarıyer ile ilgili konuları Ankara bürokrasisi ile görüşebilirler, bazı sorunları TBMM gündemine getirebilirler. İlçeye metro isterler, lobi yaparlar. Yani TBMM'ye gönderilen vekil ile seçmeni arasında bir temsil ilişkisi olur. İstanbul'un bilmem kaç tane vekili var ama bunlar gerçekten belirli mahalleleri temsil etmiyorlar, bir aidiyetleri yok. İstanbul'u üç seçim bölgesine bölmüşler, bire bir sorumluluk eşleşmesi yok. Bir bölgede birçok ilçe var, milyonlarca insan var, birçok vekil var. Kim neden sorumlu olabilir böyle bir kaosta?

Misal Londra bölgesini İstanbul ile karşılaştıralım çünkü nüfus ve megapol özellikleri olarak karşılaştırılabilir bölgeler. İngilizler tüm Birleşik Krallık ‘da yaptıkları gibi Londra bölgesini de 80 biner nüfuslu olacak şekilde harita üzerinde bölmüşler ve her bölge bir vekili seçip parlamentoya gönderiyor. Kötü mü? Ne güzel işte.

Buyurun aşağıdaki bağlantıda haritası var. (1) Yani Londra şehri, her mahallesinden bir adet vekili parlamentoya gönderiyor, toplamda 73 vekil gönderiyor. Londra'nın bir bölgesinde bir problem olsa, Parlamentoda bu işin tek bir yetkili ve sorumlusu var. Sorumluluk olayı çok kişi arasına dağıtılıp sulandırılamıyor. İngiltere'nin neresine gidip elinize bir tutam toprak alırsanız, o bir avuç toprağı parlamentoda temsil eden ve hesabını veren bir ve sadece bir adet vekil var.

Sistem böyle olunca Birleşik Krallık parlamentosunda 650 tane vekil olmasının bir anlamı oluyor. Bizde nüfus 85 milyon desek 600 vekile bölsek 142.000 kişi yapar. 142.000 kişiyi bir vekil temsil ediyor ortalamada. Hadi sistemi biraz iyileştirsek, her vekil, 100 bin kişiyi temsil edecek desek, 850 adet vekile ihtiyacımız olur. Bence makul. Sarıyer'den 3 tane vekili meclise göndeririz. Hatta seçim bölgeleri 100 er binlik nüfusa göre yeniden düzenlenebilir.

Tekrar İngiltere örneğine dönelim. İngiltere'de de nüfus dağılımı Türkiye gibi dengesiz. Kuzey İskoçya'da nüfus çok seyrek bu yüzden Kuzey İskoçya'daki seçim bölgeleri 80 bin nüfusu bulmak için çok büyük olmak zorunda ve içine birçok küçük yerleşim bölgesini almak zorunda. Bu iş böyle. Türkiye'de de seçim bölgelerini nüfusa göre daha eşit şekilde düzenlersek hem demokrasimiz güçlenir hem de daha nitelikli milletvekillerini meclise göndeririz. Vekiller kendi bölgelerinde gerçekten çalışmak ve rüştlerini ispat etmek zorunda kalırlar, aldıkları parayı hak ederler. Büyük partilerin hegemonyası da kırılır. Bugün olduğu gibi eğer parayı bastıranı vekil adayı yaparlarsa vatandaş gidip bağımsız adayları meclise gönderebilir. İngiltere'de bu olay da işliyor. Bugün itibariyle 17 adet bağımsız vekil var İngiltere parlamentosunda, Türkiye'de ise sadece 7 bağımsız vekil var onların da çoğu bağımsız seçilmediler ancak sonradan partilerinden istifa edip bağımsız oldular.

Konu havada kalmasın, bir örnek verelim. Misal Sarıyer'in Büyükdere mahallesinde birkaç ay önce bir kiliseye iki manyak saldırı yaptı. Olaydan sonra bölgeye emniyet müdürleri, vali filan geldi. İngiltere'de benzer durum olsa idi konunun önemli muhatabı ilgili bölgeyi temsil eden milletvekili olurdu. Konuyu İngiliz Parlamentosu'na taşırdı. Bizde ise ilgili bölgeyi temsil eden bir milletvekili yok. İstanbul milletvekilleri var onlar da elbette hiç üstlerine alınmadılar. Zaten Sarıyerliler ile bir ilişkileri de yok. Eğer önerdiğimiz sistem olsa idi, Büyükdere mahallesini Sarıyer merkez milletvekili temsil ediyor olurdu, ilgili kilisenin papazı olan Anton Bey ile zaten yıllardır birbirlerini tanıyor olurlardı ve Ankara'daki Sarıyer milletvekili hem içişleri bakanlığı nezdinde, daha sonra olayın bağlantılarının bulunması ile dışişleri bakanlığı nezdinde olayın takipçisi olurdu ve dönüp Sarıyerlilere bilgi verirdi.

Güvenlik konusunu geçelim, farklı bir konuyu ele alalım. Misal Sarıyer’in otopark sorunu gibi çözülmesi gayet basit bir konuya 20 yıldır kimse el atmadı. Sarıyer'in vekili olsaydı bu iş çoktan hallolmuştu. İlgili bakanlıktan bütçe ayarlanır, müteahhit ayarlanır, nereye kaç otopark gerekiyorsa daha bundan 20 sene önce yapılırdı. Yağmur sonrası Sarıyer de sahil şeridi bok kokmazdı. Hokkabaz siyaset hortumcusu müteahhitler yaptıkları inşaatların yağmur suyu tahliye kanallarını kanalizasyona bağlayamazlardı. Marmara denizinde müsilaj sorunu olmazdı çünkü sahil hattı boyunca kanalizasyon ve arıtma sistemlerine yatırım yapılmış olunurdu. Bunlar Sarıyer belediyesinin işi gibi kulağa gelebilir ama Sarıyer belediyesinin bu işlere gücü yetmez. İBB desek zaten aklı beş karış havada, olmuyor işte 20 senedir olmuyor, bunlar Ankara bağlantılı işler.

İngiltere'de bu seçim bölgelerine "constituency" deniyor. Kaç tane Constituency var diye sorsanız tüm İngilizler bilir. 650 vekil olduğuna göre 650'de constituency vardır. Bu seçim bölgelerinin en az 69bin, en fazla 77bin nüfuslu olması isteniyor ve dönem dönem seçim bölgesi sınırlarında değişiklikler yapılarak nüfus hareketlerine göre bu koşulların gerçekleşmesi sağlanıyor. Bu sayede Parlamentoda her vekil hemen hemen aynı miktarda insanı temsil ediyorlar yani kimse kimseden üstün değil. Üç dört tane nüfusu az olan ada var onlar için bir istisna tanınmış o kadar.

Bu sistemi önermekle beraber, İngiltere'de demokrasi çok iyiymiş, bizde kötüymüş gibi yanlış bir mesaj vermek istemem. İngiltere'de ülke demokrasi ile yönetilmez. Başbakanın seçimi, dışişleri bakanı seçimi, savunma bakanı seçimi filan bu konular halka bırakılmaz. Devlet başkanı zaten seçilemez, babadan yönetme hakkı iner. Ülkeyi savaşa sokma kararı filan da halka bırakılmaz. Demokrasi dediğimiz olay İngiltere'de yerel yönetim seviyesi ile sınırlıdır. Yani çöplerin toplanması, okulların yönetimi, otoparklar, şehir kütüphanesi, spor salonu filan...Halkın seçtiği vekiller parlamentoda kedi köpek gibi didişirler, bu da doğru ama asıl önemli kararlar halkın seçtiği vekillerin olduğu ortamlarda alınmaz. Türkiye'de ise gerçekten ülkeyi halkın seçtiği bir başkan yönetir ve savaş dahil en stratejik kararları halkın çoğunun desteğini alan kişiler verebilir. Diğer tarafta İngiltere örneğini verme sebebim bu sistemi az-çok biliyor olmam. Muhtemelen dünyada birçok ülkede benzer şekilde uygulama vardır.

Sonuç olarak, büyükşehirlerde bin bir zorlukla yaşayan vatandaşlarımız, kendi mahallelerinden tanıdıkları, bildikleri, yetkilendirdikleri insanları TBMM'ye vekil olarak gönderebiliyor olmalılar. Mevcut "torba" esaslı sistemin bir hayrını göremedik.

(1) https://en.wikipedia.org/wiki/Parliamentary_constituencies_in_London

Sarıyer