SDG silahları teslim etmiyor
PYD/YPG’nin çatı örgütü SDG, özerklik ısrarını sürdürüyor. ABD üssünde, bölgenin aşiret liderleriyle görüşen SDG ele başı Mazlum Abdi, ‘Bölgelerin koşulsuz devri söz konusu değil.’ diye konuştu. Rudaw’a konuşan PYD’li İlham Ahmed de ‘Silah bırakmak kesinlikle gündemimizde değil.’ açıklamasını yaptı.
Suriye’nin kuzeydoğusunu fiilen işgal eden PYD/YPG’nin çatı örgütü Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Suriye Hükûmeti ile varılan anlaşmaya uymuyor. Özellikle İsrail provokasyonları ile Süveyda’da çıkan olayların akabinde dilini yeniden sivrileştiren SDG, özerk yapılarını korumakta ısrarcı. 10 Mart’ta, Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile SDG’nin entegrasyonunu ve kuzeydoğudaki kurumların devrini de içeren 8 maddelik mutabakata imza atan Mazlum Abdi, önceki gün yaptığı açıklamada mutabakatı görmezden gelerek, ‘özerk yönetimi’ feshetmeyeceklerini duyurdu.
Suriye TV’nin haberine göre, aşiret liderleri ile ABD’nin Haseke kırsalındaki el-Şeddadi üssünde bir araya gelden Abdi, burada yaptığı konuşmada PYD/SDG’nin kontrol ettiği bölgelerin koşulsuz olarak Şam’a devredilmeyeceğini belirtti. Aşiret temsilcilerine hitaben yaptığı açıklamada, Suriye Hükûmeti ile yürütülen görüşmelerin amacının devlet kurumlarının devri konusunda uzlaşmak olduğunu ifade eden Abdi, bu sürecin “özerk yönetimin korunması ve SDG güçlerinin karşılıklı mutabakatla entegrasyonu çerçevesinde” ilerleyeceğini savundu.
‘ADEMİMERKEZİYETÇİ SURİYE’
Öte yandan 10 Mart’taki mutabakata aykırı bir açıklamada PYD’nin sözde “Rojava Özerk Yönetimi Dış İlişkiler Eş Başkanı” İlham Ahmed’den geldi. Rudaw’a konuşan Ahmed, Şam ile yürütülen süreci yorumladı ve PYD/SDG’nin taleplerini açıkladı. Ahmed, Suriye’de yönetimin “ademimerkeziyetçi” bir sistem olması gerektiğini savundu, silah bırakmanın da gündemlerinde olmadığını dile getirdi. Ahmed’in röportajında öne çıkan ifadeler şöyle:
“Şam'la olan şey ara sıra olduğu için tam olarak müzakere olarak adlandırılamaz. Suriye sorununu nasıl çözebiliriz çerçevesinde bir tür görüşmedir bu.
“Tom Barrack’ın toplantıda sanırım bazı kararların çıkması yönünde bir beklentisi vardı. O da söyledi, biz de söyledik bu toplantıdan bir, iki karar çıkmalı diye, ama olmadı.
“Taraflar olarak entegrasyon farklı yorumluyoruz. Bizim entegrasyon tanımımız şu: Entegrasyon, karşılıklı bir tanımayı gerektirmelidir. Yani Şam hükûmeti de bizi tanımalı, itiraf etmeli, biz de onları kabul etmeliyiz.
“Şimdi onlar geçici yönetim. Kendileri geldiler, geçici yönetim oldular. Seçim yapılmadı, Suriye toplumu ve halkının tamamı onları onaylamadı. Ama geldiler, Esad'ı tahtından indirdiler ve yönetim oldular. Kendileri geçici bir anayasa çıkardılar, geçici bir hükümet kurdular ve şimdi de parlamento ilan etme hazırlığı yapıyorlar. Bunların hepsi tek taraflı adımlar, onlara ait.
“SDG’nin kendi adıyla kalması konusu tartışmaya açık, müzakere konusu. Müzakereler başladığında, hangi yöntem modeli üzerinde anlaştıysak o esas alınacak. Öyle gelip ‘silahları teslim et’ ya da ‘yanındaki bütün savaşçıları getir teslim et, hoşça kal, bitti gitti’ demekle olmaz. “Toplantıda ortaya çıkan şu oldu; bugün kurumlar Özerk Yönetim’e bağlı, yarın belki başka bir isim konulur. Şam diyor ki: ‘Bu kurumları biz gelip devralacağız, biz yöneteceğiz, artık bitti, sizin bir işiniz yok.’
“Biz her zaman projelerimizde veya hedeflerimizde açık bir şekilde şunu söyledik: Devletin yetkilerini, yani merkezi devletin görevlerini bölgelerle paylaşan ademimerkeziyetçi bir sistem, aslında kendi yükünü hafifletir. Şam'ı hafifletecek, sorumluluğu bölgelere atacak ademimerkeziyetçi bir sistem... Eğitim, sağlık, iç güvenlik, ayrıca ekonomi... Bunların hepsi ademimerkeziyetçi bir şekilde olmalı. Yetkileri bölgelere, şehirlere, vilayetlere verilir ki onlar kendilerini yönetebilsinler, oradaki halk sorumluluğu üstlensin. Eğer eskisi gibi merkezi bir sistem olursa, herkes benim alacağım karara göre davranmalı ve karar herkes üzerinde uygulanacak denirse bu krizi daha da derinleştirir. Önceki sistem de böyle yaptı krizi ortaya çıkardı, bunlar da böyle yaparsa kriz devam eder.
“Biz teslim etmiyoruz demedik. ‘Teslim etme’ meselesi sorunlu. Biz ‘katılımı’ esas almalıyız; iradeli katılım. SDG orduya katılacak. Hangi orduya? Şimdi Şam'da ne var mesela? Birlikte inşa edeceksek tamam, birlikte inşa edelim. İç güvenlik sistemini oluşturacağız. Gönlümüz Kamışlı için nasıl çarpıyorsa, aynı şekilde Hama, Humus ve Lazkiye için de öyle çarpmalı. Onların güvenliğini de kendi güvenliğimiz gibi, ya da buranın güvenliği gibi görmeliyiz. Bunun için de iç güvenlik sistemine irademizle katılacağız, birlikte inşa edeceğiz. Bölge meclislerini birlikte kuracağız. Yani, bu şeyler zor değil. Sadece ‘sadece ben varım, ben devletim, ben her şeyim’ zihniyetinin değişmesi gerekiyor.
AHMED: KESİNLİKLE SİLAH BIRAKMAYACAĞIZ
Rudaw muhabirinin “Öcalan PKK'den silah bırakmasını istedi. Sizden de silah bırakmanızı istedi mi?” sorusuna Ahmed, İsrail’in kışkırtmaları ile meydana gelen olaylara sarılarak şu yanıtı verdi:
“Silah bırakmak bizim için gündemde değil, kesinlikle gündemde değil.
“Suriye'nin durumu o kadar vahşice yönetiliyor ki, herkesin gözü önünde, dünyanın gözü önünde insanlar katlediliyor, katliamlar, soykırımlar yapılıyor. Bu durumda SDG’den silah bırakmasını istemek ‘git öl’ demek gibidir.”

